“Sistemin Asıl Mağduru Sizsiniz”: Erkek Mağduriyeti Anlatısının Tehlikeli Cazibesi
“Modern dünya ve feminizm, erkekliğinizi elinizden aldı. Sistemin asıl mağduru sizsiniz.”
Bu cümle, son yıllarda internetin derinliklerinden siyasetin ana akım koridorlarına kadar sızan, zehirli ve bir o kadar da baştan çıkarıcı bir fısıltıdır. Sadece bir slogan değil, genç erkeklerin kafa karışıklıklarını, ekonomik kaygılarını ve kimlik bunalımlarını hedef alan, özenle inşa edilmiş bir mağduriyet anlatısının temel direğidir. Bu anlatı, erkeklerin yaşadığı gerçek sorunları inkâr etmez; tam aksine, bu sorunları alır, çarpıtır ve tüm suçun tek bir kaynağa ait olduğunu iddia eden sihirli bir formül sunar: Feminizm ve onun kontrolündeki “modern dünya.”
Peki, milyonlarca erkeği kendine çeken bu anlatının anatomisi nedir ve neden bu kadar tehlikelidir?
1. Anlatının Anatomisi: Kayıp Altın Çağ ve Günah Keçisi
Mağduriyet anlatısı, birkaç temel sütun üzerine kuruludur:
- Kayıp Altın Çağ Miti: Anlatıya göre, erkeklerin “gerçek erkek” olduğu, rollerinin net, toplumdaki yerlerinin saygın ve sorgulanmaz olduğu bir geçmiş vardır. Bu “altın çağda” erkekler ailenin reisi, koruyucusu ve sağlayıcısıydı ve bu roller onlara doğal bir tatmin ve onur veriyordu.
- Düşmanın Tanımlanması: Bu düzen, “feminist devrim” ile bozuldu. Anlatıya göre feminizm, bir eşitlik arayışı değil, erkeklerden intikam almayı ve bir kadın tahakkümü (matriarka) kurmayı hedefleyen bir ideolojidir. “Politik doğruculuk,” “pozitif ayrımcılık,” ve “toksik erkeklik” gibi kavramlar, erkekliği bastırmak ve cezalandırmak için tasarlanmış silahlardır.
- Mağduriyetin Ters Yüz Edilmesi: Anlatının en dâhiyane ve en tehlikeli adımı budur. Tarihsel ve yapısal olarak avantajlı konumda olan erkeği, sistemin “yeni mazlumu” olarak konumlandırır. Boşanma davalarında velayeti kaybeden erkekler, nafaka ödeyenler, iftiraya uğrayanlar gibi münferit ve karmaşık vakalar, tüm sistemin erkek düşmanı olduğunun kanıtı olarak sunulur. Erkeklerin daha yüksek intihar oranları veya iş kazalarında ölmeleri gibi gerçek sorunlar, kadınların “ayrıcalıklı” olduğunun ispatı olarak kullanılır.
2. Neden Bu Kadar Çekici? Basit Cevapların ve Sahte Gücün Konforu
Bu anlatının gücü, sunduğu psikolojik konfordan gelir:
- Psikolojik Bir Can Simidi: Ekonomik belirsizlik, sosyal yabancılaşma ve artan performans beklentileri altında ezilen bir erkek için bu anlatı, tüm başarısızlıkları ve hayal kırıklıklarını açıklayan basit bir neden sunar. “İş bulamıyor musun? Çünkü şirketler kadın kotası dolduruyor. Yalnız mısın? Çünkü feministler kadınları sana karşı kışkırtıyor.” Bu, suçu dışsallaştırarak bireyi kişisel sorumluluktan kurtarır.
- Kimlik ve Aidiyet: Belirsizlikler içinde kaybolmuş hisseden genç erkeklere güçlü, isyankâr ve “sistemin gerçeğini görmüş” bir kimlik sunar. “Red pill” (kırmızı hap) metaforuyla, onlara “uyananlar” topluluğuna ait olma hissi verir.
- Mağduriyetten Doğan Haklılık: Mağdur olduğunuza inandığınızda, öfkeniz meşru hale gelir. Davranışlarınız, bir saldırı değil, bir savunma olarak yeniden çerçevelenir. Bu, başkalarını dinleme veya empati kurma ihtiyacını ortadan kaldırır, çünkü “asıl kurban” sizsinizdir ve haklı olan taraf daima siz olmalısınız.
3. Gerçekliği Bükme Sanatı: Ayrıcalık Nasıl Mağduriyete Dönüşür?
Bu anlatı, gerçekliği bükmek için birkaç etkili retorik kullanır:
- Sıfır Toplamlı Oyun Yanılgısı: Hakları ve özgürlükleri sabit bir pasta gibi sunar. Kadınlar bir dilim aldığında, erkeklerin payının azaldığına inandırır. Eşitlik, erkekler için bir kayıp olarak çerçevelenir.
- Gerçek Sorunların Saptırılması: Evet, erkeklerin karşılaştığı ciddi sorunlar var. Ağır ve tehlikeli işlerde daha çok erkek çalışıyor, erkekler duygularını bastırmaya zorlandıkları için ruh sağlığı hizmetlerine daha az başvuruyor ve intihar oranları daha yüksek. Ancak mağduriyet anlatısı, bu sorunların nedeninin ataerkilliğin bizzat kendisi (erkeklere biçtiği “sert ol, ağlama, hep güçlü ol” gibi yıkıcı roller) olduğunu gizler. Bunun yerine suçu, bu rolleri sorgulayan feminizme atarak asıl nedeni bir çözüm gibi sunar.
4. Zehirli Meyveler: Bireyden Topluma Yıkıcı Etkiler
Bu anlatının yayılması, sadece bir fikir tartışması değildir; somut ve yıkıcı sonuçları vardır:
- Bireysel Düzeyde: Erkeklerde kadınlara karşı derin bir öfke, güvensizlik ve hınç biriktirir. Sağlıklı, eşitlikçi ilişkiler kurma becerilerini yok eder.
- İlişkisel Düzeyde: Partnerlik ilişkilerini bir sevgi ve dayanışma alanı olmaktan çıkarıp, bir güç mücadelesi ve savaş alanına çevirir.
- Toplumsal Düzeyde: Cinsiyetler arası kutuplaşmayı körükler, kadınlara yönelik şiddeti meşrulaştıran bir zemin hazırlar ve toplumsal cinsiyet eşitliği için atılan adımlara karşı kitlesel bir direnç oluşturur. Siyasette aşırı sağ ve popülist liderlerin en önemli cephaneliklerinden birini oluşturur.
Sonuç: Gerçek Sorunlar, Sahte Çözümler
Erkeklerin modern dünyada karşılaştığı sorunlar gerçektir. Ancak erkek mağduriyeti anlatısı, bu gerçek sorunlara sahte bir çözüm sunar. Öfkeyi ve hayal kırıklığını, sorunların çözümüne katkı sunabilecek olanlardan (eşitlikçi kadın ve erkeklerden) nefret etmeye yönlendirir.
Asıl çözüm, erkekliği bir kayıp ve mağduriyet kimliği üzerine değil, yeni ve pozitif değerler üzerine inşa etmekten geçer. Gücünü tahakkümden değil işbirliğinden, sertlikten değil duygusal zekâdan, nefretten değil empatiden alan bir erkeklik anlayışı, hem erkeklerin kendilerini hem de toplumu iyileştirme potansiyeline sahiptir. Mağduriyet anlatısının sunduğu geçici konfor, uzun vadede herkesi zehirleyen bir bataklıktan başka bir şey değildir.