Skinner ve Foucault: İdeal Toplumun Çatışan Vizyonları
B.F. Skinner’ın Walden Two adlı eseri, davranışçı psikolojinin ilkelerine dayanan bir toplumsal düzen önerir ve bu düzen, Michel Foucault’nun disiplin toplumu eleştirisiyle karşı karşıya getirildiğinde derin bir sorgulamaya tabi tutulur. Skinner’ın vizyonu, bireylerin davranışlarını bilimsel yöntemlerle şekillendiren, kontrollü bir çevre aracılığıyla uyum ve mutluluğu maksimize etmeyi amaçlar. Foucault ise, modern toplumlarda bireyleri gözetim, normlar ve kurumlar aracılığıyla kontrol eden mekanizmaları eleştirir. Bu metin, Skinner’ın Walden Two toplumunun Foucault’nun disiplin toplumu çerçevesinden nasıl çürütülebileceğini, insan doğası, özgürlük, kontrol ve toplumsal düzen bağlamında çok katmanlı bir şekilde inceler. Aşağıdaki paragraflar, bu karşıtlığı farklı boyutlarıyla ele alarak, insan davranışının şekillendirilmesi, bireysel özerklik ve toplumsal yapının karmaşık etkileşimlerini değerlendirir.
İnsan Davranışının Mühendisliği
Skinner’ın Walden Two toplumu, davranışsal mühendislik üzerine kuruludur. Toplum, bireylerin davranışlarını ödüllendirme ve cezalandırma yoluyla şekillendiren bir sistemle işler. Skinner, çevresel koşulların insan davranışını belirlediğini savunur ve bu koşulları kontrol ederek ideal bir toplum yaratılabileceğini öne sürer. Walden Two’da eğitim, çalışma saatleri ve sosyal etkileşimler, bireylerin mutluluğunu artırmak için titizlikle tasarlanmıştır. Ancak Foucault’nun bakış açısıyla, bu sistem bireyleri sürekli bir gözetim ve yönlendirme altına sokar. Foucault’nun Disiplin ve Ceza eserinde tanımladığı panoptikon modeli, bireylerin kendi davranışlarını gözetim altında hissettikleri için düzenlediği bir kontrol mekanizmasını ifade eder. Walden Two’nun kontrollü çevresi, bireylerin özgür iradesini değil, yalnızca öngörülen davranış kalıplarını pekiştirir. Bu bağlamda, Skinner’ın toplumu, Foucault’nun eleştirdiği disiplin toplumunun bir biçimi olarak görülebilir; bireyler, özgür olduklarını düşünseler de, davranışları görünmez bir düzenleyici güç tarafından şekillendirilir. Skinner’ın sistemi, bireylerin içsel motivasyonlarını göz ardı ederek, onları yalnızca dışsal ödüllere bağımlı hale getirir ve bu, Foucault’nun bireysel özerkliğin bastırılması eleştirisiyle örtüşür.
Toplumsal Normların İnşası
Walden Two’da toplumsal normlar, bilimsel bir rasyonaliteyle belirlenir ve bireyler bu normlara uymaya teşvik edilir. Skinner, çatışmayı ve mutsuzluğu azaltmak için bireylerin arzularını toplumsal hedeflerle uyumlu hale getirmeyi amaçlar. Ancak Foucault, normların bireyler üzerinde bir baskı aracı olarak işlediğini ve bireyselliği yok ettiğini savunur. Walden Two’nun normları, bireylerin kendi kimliklerini oluşturma süreçlerini kısıtlar; çünkü her birey, topluluğun belirlediği ideale uygun bir davranış sergilemeye zorlanır. Foucault’ya göre, bu tür bir normlaştırma, bireyleri “itaatkâr bedenler” haline getirir. Walden Two’da, bireylerin günlük yaşamları, çalışma düzenleri ve hatta duygusal tepkileri, topluluğun ihtiyaçlarına göre şekillendirilir. Bu, Foucault’nun disiplin toplumunda bireylerin sürekli olarak gözlemlendiği ve değerlendirildiği bir sistemle paralellik gösterir. Skinner’ın toplumu, bireylerin özgürce seçim yapabileceği bir alan sunuyor gibi görünse de, bu seçimler aslında önceden belirlenmiş bir çerçeve içinde sınırlıdır. Foucault’nun eleştirisi, bu tür bir sistemin bireyleri özgürleştirmek yerine, onları daha ince ve etkili bir kontrol mekanizmasına tabi kıldığını ortaya koyar.
Özgürlüğün Yeniden Tanımlanması
Skinner, Walden Two’da özgürlüğü, bireylerin çatışmadan ve mutsuzluktan uzak bir yaşam sürmesi olarak tanımlar. Ona göre, özgürlük, bireyin çevresel koşullardan bağımsız hareket etme yetisinden ziyade, bu koşulların bireyi mutlu edecek şekilde düzenlenmesidir. Ancak Foucault, özgürlüğün bu şekilde yeniden tanımlanmasının, bireyin özerkliğini yok ettiğini savunur. Foucault’nun disiplin toplumu, bireylerin kendi arzularını ve kimliklerini oluşturma yeteneklerini kısıtlayan bir güç yapısını eleştirir. Walden Two’da bireyler, özgür olduklarını düşünseler de, aslında davranışları sürekli olarak topluluğun hedeflerine uygun şekilde yönlendirilir. Örneğin, çalışma saatlerinin esnekliği veya bireylerin topluluğa katkıda bulunma biçimleri, özgürlük illüzyonu yaratır; ancak bu seçimler, topluluğun belirlediği sınırlar içinde kalır. Foucault’nun bakış açısıyla, bu, bireylerin kendi iradelerini değil, topluluğun iradesini yansıtan bir özgürlük biçimidir. Skinner’ın özgürlük anlayışı, bireylerin kendi potansiyellerini keşfetme veya normlara karşı çıkma hakkını dışlar ve bu, Foucault’nun bireysel özerkliğin bastırılmasına yönelik eleştirisiyle doğrudan çelişir.
Bilginin ve Gücün İlişkisi
Foucault’nun teorisinde, bilgi ve güç birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Disiplin toplumu, bireyleri kategorize etmek, gözlemlemek ve değerlendirmek için bilgi üretir ve bu bilgi, bireyler üzerinde kontrol kurmak için kullanılır. Walden Two’da, davranışsal mühendislik, bireylerin davranışlarını anlamak ve yönlendirmek için bilimsel bilginin kullanılmasına dayanır. Skinner, bu bilginin toplumu daha iyi bir yer haline getireceğini savunurken, Foucault, bilginin bireyleri nesneleştiren bir araç olarak kullanıldığını öne sürer. Walden Two’nun yöneticileri, bireylerin davranışlarını sürekli olarak izler ve analiz eder; bu, Foucault’nun panoptikon modelindeki gözetim mekanizmasına benzer. Bireyler, kendileri hakkında toplanan veriler aracılığıyla şekillendirilir ve bu süreçte kendi öznelliklerini kaybederler. Skinner’ın toplumu, bilimi bir özgürleştirici güç olarak sunarken, Foucault’ya göre bu bilim, bireyleri daha etkili bir şekilde kontrol eden bir disiplin aracıdır. Walden Two’nun bilimsel rasyonalitesi, bireylerin kendilerini ifade etme veya toplumu sorgulama yeteneklerini kısıtlar ve bu, Foucault’nun bilgi-güç ilişkisi eleştirisiyle çürütülür.
Toplumun Geleceğine Dair Çelişkiler
Skinner’ın Walden Two’su, insanlığın geleceği için bir model olarak sunulurken, Foucault’nun eleştirisi, bu modelin sürdürülemez olduğunu gösterir. Skinner, çatışmasız bir toplum yaratmayı amaçlar; ancak Foucault, bu tür bir düzenin bireylerin yaratıcılığını ve farklılığını bastırarak statik bir topluma yol açacağını savunur. Walden Two’da, bireylerin ihtiyaçları ve arzuları, topluluğun genel iyiliği için yeniden şekillendirilir. Ancak bu süreç, bireylerin kendi kimliklerini geliştirme veya toplumu dönüştürme yeteneklerini sınırlar. Foucault’nun bakış açısıyla, bu tür bir toplum, bireylerin eleştirel düşünme yeteneklerini körelterek, değişime ve yeniliğe kapalı bir yapı oluşturur. Skinner’ın toplumu, istikrarı ve uyumu önceliklendirirken, Foucault’nun eleştirisi, bu istikrarın bireysel özgürlüklerin ve toplumsal dinamizmin pahasına gerçekleştiğini gösterir. Walden Two’nun geleceği, bireylerin yalnızca topluluğun belirlediği rolleri oynadığı bir dünya sunar ve bu, Foucault’nun disiplin toplumunun bireyleri pasifleştiren etkileriyle paralellik gösterir.
İnsan Doğasının Sınırları
Skinner’ın Walden Two’su, insan doğasını tamamen çevresel koşullarla şekillendirilebilir bir olgu olarak görür. Ancak Foucault’nun yaklaşımı, insan doğasının bu kadar kolay manipüle edilemeyeceğini ve bireylerin kendi öznelliklerini oluşturma çabalarının bastırılamayacağını öne sürer. Walden Two’da, bireylerin arzuları ve motivasyonları, topluluğun hedeflerine uygun şekilde yönlendirilir; ancak bu, insan doğasının karmaşıklığını ve öngörülemezliğini göz ardı eder. Foucault, bireylerin disiplin mekanizmalarına karşı direnç gösterebileceğini ve kendi kimliklerini oluşturma çabalarının tamamen ortadan kaldırılamayacağını savunur. Walden Two’nun kontrollü ortamı, bireylerin spontane eylemlerini veya normlara karşı çıkma eğilimlerini bastırmaya çalışsa da, Foucault’ya göre bu tür bir baskı, uzun vadede direniş ve çatışma yaratır. İnsan doğasının bu dinamik yönü, Skinner’ın statik ve öngörülebilir toplum modelini çürütür; çünkü bireyler, yalnızca dışsal koşullara indirgenemezler.
Kontrol ile Özerklik Arasında
Skinner’ın Walden Two’su, bilimsel rasyonaliteyle ideal bir toplum yaratma vaadini sunarken, Foucault’nun disiplin toplumu eleştirisi, bu vaadin bireysel özerkliği ve insan doğasının karmaşıklığını yok saydığını ortaya koyar. Walden Two’nun kontrollü çevresi, bireyleri özgürleştiriyor gibi görünse de, aslında onları daha ince ve etkili bir gözetim sistemine tabi kılar. Foucault’nun bakış açısıyla, bu sistem, bireylerin kendi kimliklerini oluşturma yeteneklerini kısıtlayarak, onları itaatkâr bedenler haline getirir. Skinner’ın toplumu, istikrar ve uyum vaadiyle çekici görünse de, Foucault’nun eleştirisi, bu vaadin bireysel özgürlüklerin ve toplumsal dinamizmin pahasına gerçekleştiğini gösterir. Bu karşıtlık, insan davranışını şekillendirme çabalarının sınırlarını ve bireylerin özerklik arayışının kaçınılmazlığını ortaya koyar. Skinner’ın vizyonu, Foucault’nun eleştirisi karşısında, bireylerin özgür iradesini ve yaratıcılığını bastıran bir disiplin mekanizması olarak çürütülür.