Etiket: #cinema

İnsan ile Hayvan Arasındaki Sınırları Bulanıklaştıran Bir Anlatı: “Uncle Boonmee Who Can Recall His Past Lives” ve Batı Hümanizminin Sorgulanışı

Apichatpong Weerasethakul’un “Uncle Boonmee Who Can Recall His Past Lives” filmi, insan-hayvan ilişkisi üzerinden Batı’nın hümanist antropolojisini derinlemesine sorgulayan bir sinematik deneyim sunar. Film, Tayland’ın kırsal coğrafyasında, ölümün eşiğindeki Boonmee’nin geçmiş yaşamlarını hatırlama süreciyle, insan merkezli dünya görüşünü yerinden oynatan bir anlatı inşa eder. Hayvanlar, ruhlar ve insanlar arasındaki geçişken

OKUMAK İÇİN TIKLA

Dördüncü Duvarın Çöküşü: Tinsel Arayışın Saflığını Sorgulama

Alejandro Jodorowsky’nin The Holy Mountain filmi, insan bilincinin derinliklerine inen ve tinsel arayışın doğasını sorgulayan bir başyapıttır. Filmin sonunda gerçekleşen dördüncü duvar kırılması, izleyiciyi kendi gerçekliğiyle yüzleştirerek manevi yolculuğun saflığını ve otantikliğini yeniden değerlendirmeye zorlar. Bu an, sinematik anlatının ötesine geçerek izleyiciyi bir özne olmaktan çıkarır ve onu filmin evrenine

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kutsal Dağın Çözülüşü: Kapitalizmin Eleştirisi ve Sürreal Simgeler

Hırsızın Yolculuğu ve Sistemin Yüzü Alejandro Jodorowsky’nin The Holy Mountain filmi, Hırsız karakteriyle başlar; yoksul, kirli, ama bir o kadar da insanlığın ham özünü taşıyan bir figür. Bu karakter, kapitalizmin kutsal addedilen yüzeyini sorgulamaya girişir. Hırsız, toplumun en alt tabakasından yükselirken, sistemin sahte kutsallığını açığa çıkarır. Jodorowsky, bu yolculuğu sürreal

OKUMAK İÇİN TIKLA

Abbas Kiarostami’nin Son Arzusu ve Umudun Son Nefesi

Baharın Nefesi ve İnsanlığın Yankısı Sadi Şirazi’nin Nevbahar’ı, 13. yüzyıldan kalma bir şiir olarak, insan ruhunun derinliklerinde yankılanan bir özlemi dile getirir. Abbas Kiarostami’nin son anlarında Solmaz Naraghi’nin sesiyle bu dizeleri dinlemesi, yalnızca bir şarkı seçimi değil, varoluşun kırılganlığına dair bir meditasyondur. “Bir ömür daha lazım, çünkü bu ömrümüzü umutlanarak

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kiarostami Sineması: Gerçeklik ve Kurgunun İç İçe Geçişi

Kiarostami’nin sineması, gerçeklik ve kurgu arasındaki çizgiyi kasıtlı olarak bulanıklaştırarak seyirciyi bir anlam arayışına sürükler. Yakın Plan (1990), bir dolandırıcının hikayesini anlatırken, sinema sanatının kendisini bir sorgulama nesnesi haline getirir. Film, belgesel ile kurmaca arasındaki geçişlerle, seyircinin gerçeğin doğasını sorgulamasını sağlar. Kiarostami, seyirciyi pasif bir tüketici olmaktan çıkarır; onun filmleri,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Üç Film Birden: Sinemanın Çarpık Yüzü

Türkiye sinema tarihinde “üç film birden” gösterimleri, 1970’ler ve 1980’lerde popüler kültürün hem çekici hem de tartışmalı bir parçasıydı. Özellikle erotik ve pornografik içerikli filmlerin bu formatta sunulması, seyirciyi cezbetmek için kullanılan bir ticari stratejiydi. Ancak bu olgu, yalnızca bir seyir zevki ya da eğlence biçimi olmaktan öte, toplumun arzuları,

OKUMAK İÇİN TIKLA