Etiket: kimlik oluşumu

Travmatik Kayıp ve Kimlik Oluşumunun Psikodinamik Yansımaları: Zarganada 12 Yaşındaki Çocuğun Dissosiyatif Deneyimi

Travmanın Kimlik Üzerindeki EtkisiTravmatik kayıp, özellikle erken çocukluk döneminde, bireyin öz-benlik algısının oluşum sürecini derinden etkileyen bir faktördür. 12 yaşındaki bir çocuğun yaşadığı kayıp, Lacancı psikanaliz çerçevesinde, bireyin kendilik algısını inşa ettiği ayna evresinde kesintilere yol açabilir. Ayna evresi, bireyin kendisini bir bütün olarak algılamaya başladığı ve ötekiyle ilişkisel bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Lacanian Öteki Kavramı Çevrimiçi Topluluklarda Güç Dinamiklerini Nasıl Aydınlatır?

Öteki Kavramının Temelleri Lacanian psikanalizde Öteki, bireyin kimlik oluşumunda merkezi bir rol oynar. Öteki, bireyin kendisini tanımladığı ve anlamlandırdığı bir dışsal otorite veya sembolik düzen olarak işlev görür. Bu kavram, bireyin arzularını, davranışlarını ve toplumsal ilişkilerini şekillendiren bir ayna görevi görür. Çevrimiçi topluluklarda, Öteki, platformların kuralları, algoritmaları ve topluluk normları

OKUMAK İÇİN TIKLA

Ayna Evresi ve Hiper-Bağlantılı Toplumda Kimlik Oluşumu

Kimlik İnşasında Görsel Temsilin Rolü Ayna evresi, bireyin kendi imgesini bir aynada ilk kez tanıyarak özneleşme sürecine girdiği bir dönüm noktası olarak tanımlanır. Bu süreç, bireyin kendini bir imge aracılığıyla dışsallaştırarak öz-bilincini oluşturmasını içerir. Hiper-bağlantılı, imaj odaklı bir toplumda, bireyler artık yalnızca fiziksel aynalarla değil, sosyal medya platformları, dijital avatarlar

OKUMAK İÇİN TIKLA

Üçüncü Mekânın Evrimi ve Toplumsal Dinamikler Üzerindeki Etkisi

Mekânın Yeniden Tanımlanması Mekân, toplumsal bilimlerde uzun süre tarihsel süreçlerin gölgesinde kalmış, yalnızca fiziksel bir çerçeve olarak algılanmıştır. Ancak 20. yüzyılın sonlarında, mekânın toplumsal üretim süreçleriyle şekillendiği fikri, coğrafya ve kent çalışmaları alanında yeni bir bakış açısı oluşturmuştur. Üçüncü mekân kavramı, bu bağlamda, fiziksel (birinci mekân) ve zihinsel (ikinci mekân)

OKUMAK İÇİN TIKLA

Jung ve Mahler Perspektifinden Çocuk-Ebeveyn Çatışmalarında Bireyselleşme

Bireyselleşmenin Kökleri Çocuk-ebeveyn çatışmaları, bireyin kendi kimliğini oluşturma sürecinde önemli bir dönüm noktasıdır. Bu çatışmalar, bireyin aile sisteminden ayrı bir benlik geliştirmeye çalıştığı dönemde yoğunlaşır. Carl Gustav Jung’un bireyleşme kavramı, kişinin bilinçli ve bilinçdışı unsurlarını birleştirerek bütünleşik bir benlik oluşturmasını ifade eder. Jung, bu süreci bireyin içsel dünyasında bir denge

OKUMAK İÇİN TIKLA

Ailede Kimlik Oluşumunun İzinde: Erikson ve Mead Arasında Bir Karşılaştırma

Bireyin İç Dünyasında Kimlik Arayışı Erikson’un psikososyal gelişim kuramı, kimlik oluşumunu sekiz evreye ayırarak bireyin yaşam boyu süren bir yolculuğunu tasvir eder. Her evre, bir çatışmayı çözme sürecini içerir; örneğin, ergenlikte “kimlik vs. rol karmaşası” evresi, bireyin kendini tanımlama mücadelesini merkeze alır. Aile, bu evrelerde bireyin güven, özerklik ve aidiyet

OKUMAK İÇİN TIKLA

Watson’ın İddiası ve İnsan Doğasının Sınırları

İnsan Doğasının Şekillendirilebilirliği Watson’ın iddiası, bireyin gelişiminde çevrenin mutlak bir üstünlük sağladığını savunur. Ona göre, herhangi bir çocuk, uygun eğitim ve çevresel uyarılarla doktor, avukat ya da sanatçı olabilir. Bu görüş, davranışçılığın temel ilkesi olan koşullandırma süreçlerine dayanır. Watson, klasik koşullandırma yoluyla bireylerin duygusal tepkilerini ve davranışlarını şekillendirebileceğini göstermiştir. Örneğin,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Çocuk-Ebeveyn İlişkilerinde Özerklik: Mahler ve Jung’un Yaklaşımlarının Karşılaştırmalı İncelemesi

Bireysel Gelişim Sürecinde Özerkliğin Kökenleri Çocuk-ebeveyn ilişkileri, bireyin özerklik gelişiminde temel bir rol oynar. Özerklik, bireyin kendi kararlarını alabilen, duygusal ve bilişsel olarak bağımsız bir varlık haline gelmesi sürecidir. Bu süreç, erken çocukluk döneminde ebeveynle kurulan bağ üzerinden şekillenir. Margaret Mahler’in ayrılma-bireyselleşme teorisi, bu bağlamda özerkliğin temellerini, çocuğun anneden fiziksel

OKUMAK İÇİN TIKLA

Ritüel Davranışların Liminalite ve Geçiş Ritüelleriyle Analizi

Ritüel davranışlar, insan topluluklarının kültürel, toplumsal ve bireysel dinamiklerini anlamada önemli bir araçtır. Victor Turner’ın liminalite kavramı ve Arnold Van Gennep’in geçiş ritüelleri teorisi, bu davranışların analizinde temel bir çerçeve sunar. Ritüellerin Toplumsal İşlevi Ritüeller, insan topluluklarında birleştirici bir unsur olarak işlev görür. Toplumların kolektif kimliklerini güçlendiren bu davranışlar, bireylerin

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sosyal İnşacılığın Köprüsü: Toplumsal Gerçekliğin Ortak Yaratımı

Gerçekliğin Toplumsal Temelleri Peter L. Berger ve Thomas Luckmann’ın The Social Construction of Reality adlı eserinde ortaya koyduğu sosyal inşacılık, bireylerin ve toplumların gerçekliği nasıl oluşturduğunu anlamak için bir çerçeve sunar. Bu yaklaşım, sosyoloji ile psikoloji arasındaki bağı, bireylerin zihinsel süreçlerinin toplumsal bağlamlarla nasıl iç içe geçtiğini göstererek kurar. Gerçeklik,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Erken Çocuklukta Ebeveyn Kaybının Yetişkinlikteki Yankıları: Bowlby’nin Kayıp ve Yas Çalışmaları

John Bowlby’nin bağlanma teorisi ve kayıp-yas çalışmaları, erken çocuklukta ebeveyn kaybının bireyin yetişkinlikteki duygusal, sosyal ve bilişsel gelişimi üzerindeki etkilerini anlamada çığır açıcı bir çerçeve sunar. Bu metin, Bowlby’nin teorilerini temel alarak, ebeveyn kaybının birey üzerindeki uzun vadeli etkilerini çok katmanlı bir şekilde ele alır. Erken çocuklukta yaşanan kaybın, bağlanma

OKUMAK İÇİN TIKLA