Etiket: #roman

Hester Prynne: Özgürlüğün Sessiz İsyanı

Hester Prynne, Nathaniel Hawthorne’un Kızıl Harf romanında, Amerikan püritenizminin katı ahlak düzenine karşı bir direniş figürü olarak yükselir. Onun hikâyesi, bireysel özgürlüğün toplumsal baskıya karşı mücadelesini, ahlaki ikiyüzlülüğe meydan okuyan bir duruşu ve insan ruhunun karmaşıklığını yansıtır. Hester, günahkâr olarak damgalanmasına rağmen, bu damgayı bir isyan bayrağına dönüştürerek, bireyin kendi

OKUMAK İÇİN TIKLA

İki Düş Arasında: More’un Ütopyası ve Orwell’in 1984’ü

Thomas More’un Ütopya’sı ile George Orwell’in 1984’ü, insanlığın ideal toplum arayışına dair zıt uçlarda duran iki metindir. More, 1516’da adalet, eşitlik ve barış üzerine kurulu hayali bir ada tasavvur ederken, Orwell 1949’da totaliter bir rejimin gölgesinde bireyin ezildiği karanlık bir gelecek sunar. Bu iki eser, insanın toplumsal düzeni inşa etme

OKUMAK İÇİN TIKLA

Nesnelerin Ağırlığı ve Dilin Sınırları: Roquentin’in Bulantısı ile Merleau-Ponty’nin Algı Dünyası

Varoluşun Çıplak Karşılaşması Jean-Paul Sartre’ın Bulantı romanındaki Antoine Roquentin, nesnelerin saf varoluşuyla yüzleştiğinde, onların anlamsız, yoğun ve neredeyse tehditkâr bir ağırlığını hisseder. Bu bulantı, varlığın kendi başına bir anlam taşımadığını, insan bilincinin ona anlam yüklemeye çalıştığını fark ettiği bir kriz anıdır. Roquentin’in hissettiği bu ağırlık, yalnızca fiziksel nesnelerin değil, varoluşun

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sethe ve Beowulf’un Anlatılarının Karşılaştırılması

Anlatının Kimliği ve Diyalojik Bağlam Toni Morrison’ın Sevgili romanındaki Sethe ile Beowulf destanındaki Beowulf’un anlatıları, Mikhail Bakhtin’in “diyalojik hayal gücü” ve Paul Ricoeur’un “anlatı kimliği” kavramları üzerinden karşılaştırıldığında, birey ve toplumu anlamlandırma biçimlerinin farklı yansımaları ortaya çıkar. Bakhtin’in diyalojik hayal gücü, metinlerin yalnızca tek bir sese değil, çoklu seslere ve

OKUMAK İÇİN TIKLA

Bedenin Sessiz Haritası: Kronik Ağrı ve Gregor Samsa’nın Dönüşümü

Kronik ağrı, bedenin hem mahkûmu hem de efendisi olduğu bir varoluş sahnesi yaratır. Kafka’nın Dönüşüm adlı eserinde Gregor Samsa’nın böcekleşmesi, insan bedeninin yabancılaşmasını ve toplumsal rollerin dayattığı yükleri sorgular. Beden haritalama teknikleri, kronik ağrı çeken bireylerin fiziksel ve zihinsel deneyimlerini anlamaya yönelik bir yöntem olarak, Gregor’un hikâyesindeki bu yabancılaşmayı hem

OKUMAK İÇİN TIKLA

Lisbeth Salander ve Orlando Üzerinden Cinsiyet, Güç ve İntikamın Performativite Merceğinden İncelenmesi

Kimliğin İnşası ve Direniş Judith Butler’ın performativite teorisi, cinsiyetin sabit bir öz olmadığını, aksine toplumsal pratikler ve tekrarlanan eylemler aracılığıyla inşa edildiğini savunur. Lisbeth Salander, Stieg Larsson’un Millennium serisinde, cinsiyet normlarını reddeden, teknoloji ve fiziksel güçle donanmış bir anti-kahraman olarak belirir. Onun dövmeli bedeni, hacker kimliği ve sert tavırları, toplumsal

OKUMAK İÇİN TIKLA

Zargana’nın Yeraltı Dili ve Sinematik Evreni

Hakan Günday’ın Zargana romanı, yeraltı edebiyatının sınırlarını zorlayan bir dil ve anlatım tarzıyla, kaotik bir estetik evren kurar. Bu çalışma, romanın dilsel yapısını, görsel imgelerini, metaforlarını ve sinematik potansiyelini derinlemesine inceleyerek, içeriğin sanatsal bütünlüğünü ve hikâyenin ruhunu nasıl yansıttığını ele alıyor. Günday’ın kaotik üslubu, yeraltı edebiyatının estetik unsurlarıyla nasıl bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Paylaşım Ekonomisinin Çelişkili Yüzleri

Paylaşım ekonomisi, Uber gibi platformlarla modern dünyanın hem dayanışma hem de bireyselleşme dinamiklerini sorgulayan bir olgu olarak ortaya çıkıyor. John Steinbeck’ın The Grapes of Wrath adlı eserinde, Büyük Buhran döneminde yoksulluğun ve göçün pençesindeki insanların dayanışma ruhu, hayatta kalma mücadelesinin bir yansımasıdır. Bu ruh, toplulukların ortak acılar etrafında birleşerek insanlıklarını

OKUMAK İÇİN TIKLA

İhsan Oktay Anar’ın Eserlerinde Toplumsal Hafıza ve Etnisite: Bir Anlatı Evreni

Tarihsel Belleğin İzleri Anar’ın romanları, tarihsel belleği bir arka plan olarak kullanmak yerine, onu anlatının merkezine yerleştirir. Puslu Kıtalar Atlası’nda, Osmanlı’nın 17. yüzyıl İstanbul’u, yalnızca bir mekân değil, aynı zamanda kolektif bilincin bir yansımasıdır. Bu bellek, kahramanların hikâyeleriyle yeniden şekillenir; geçmiş, bugünün aynasında kırılır ve yeniden inşa edilir. Anar, tarihsel

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kuyucaklı Yusuf’un Gölgesinde: Toplumsal Gerçekçiliğin Popülerlik Sınavı

Sabahattin Ali’nin Kuyucaklı Yusuf ve Kürk Mantolu Madonna eserleri, Türk edebiyatının iki farklı yüzünü temsil eder. Kuyucaklı Yusuf, toplumsal gerçekçiliğin sert, sorgulayıcı ve eleştirel ruhunu taşırken, Kürk Mantolu Madonna bireysel duyguların, aşkın ve içsel çatışmaların evrensel diline yaslanır. Ancak Kürk Mantolu Madonna, popüler kültürde bir fenomen haline gelirken, Kuyucaklı Yusuf

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sabahattin Ali: Bir Yazarın İzinde

Erken Yıllar ve Kimlik Oluşumu Sabahattin Ali, 1907 yılında Osmanlı’nın son dönemlerinde, Bulgaristan sınırına yakın bir kasaba olan Eğridere’de doğdu. Çocukluğu, Balkan Savaşları’nın ve Birinci Dünya Savaşı’nın yıkıcı etkilerinin gölgesinde geçti. Babasının memuriyeti nedeniyle farklı şehirlerde geçen erken yılları, onun hem toplumsal hem de bireysel çatışmalara duyarlı bir gözle bakmasını

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna: Varlığın ve Yitimin Romanı

Bir Yüreğin Sessiz ÇığlığıKürk Mantolu Madonna, Sabahattin Ali’nin kaleminden dökülen, insan ruhunun derinliklerinde gezinen bir anlatıdır. Romanın kahramanları Raif Efendi ve Maria Puder, sadece bireysel kimlikleriyle değil, aynı zamanda evrensel bir yalnızlık ve aidiyetsizlik hissinin temsilcileri olarak karşımıza çıkar. Raif Efendi, içine kapanık, sessiz, duygularını dışa vuramayan bir memurdur; hayatı,

OKUMAK İÇİN TIKLA