Etiket: toplumsal bağlam

Lacan’ın Sinthome Kavramı ve Joyce’un Edebi Yaratıcılığı

Sinthome Kavramının Kökleri ve Gelişimi Sinthome, Lacan’ın 1970’lerdeki seminerlerinde, özellikle Seminer XXIII: Le Sinthome’ta geliştirdiği bir kavramdır. Geleneksel psikanalitik semptom kavramından farklı olarak, sinthome, bireyin bilinçdışındaki çatışmaları çözmekle kalmaz, aynı zamanda öznel yapıyı stabilize eden bir işlev görür. Lacan, bu kavramı geliştirirken, semptomun patolojik bir bozukluktan ziyade, bireyin varoluşsal bütünlüğünü

OKUMAK İÇİN TIKLA

Odysseus ile Leopold Bloom’un Yolculukları: Homeros’un Odysseia’sı ve Joyce’un Ulysses’i Arasındaki Bağ

Antik ve Modern Kahramanların Yolculuklarının Yapısı Homeros’un Odysseiası, Odysseus’un Troya Savaşı’ndan sonra Ithaca’ya dönüş yolculuğunu on yıl süren bir destan olarak anlatır. Bu yolculuk, fiziksel ve zihinsel engellerle doludur; Odysseus, doğaüstü varlıklarla, tanrılarla ve kendi iç çatışmalarıyla mücadele eder. Öte yandan, Ulysses’te Leopold Bloom’un yolculuğu, Dublin’de tek bir gün içinde

OKUMAK İÇİN TIKLA

Jung ve Adler Perspektifinden Bireysel Gerçekleşme Süreçleri

Bireyleşme Sürecinin Temel Dinamikleri Jung’un bireyleşme kavramı, bireyin bilinçli ve bilinçdışı unsurlarını bütünleştirerek kendi benliğini tam anlamıyla oluşturmasını ifade eder. Bu süreç, bireyin yalnızca toplumsal normlara uyum sağlamasını değil, aynı zamanda içsel çatışmalarını çözerek özgün bir kimlik geliştirmesini hedefler. Bireyleşme, bireyin kişisel ve kolektif bilinçdışı unsurlarla yüzleşmesini gerektirir. Bu yüzleşme,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Okült Bilimlerle Dinî Ritüellerin Kesişim Noktaları

Okült bilimler (astroloji, numeroloji, simya gibi) ve dinî ritüeller, insanlık tarihinin anlam arayışı içinde kesişen iki farklı ama birbirini tamamlayan disiplindir. Kozmik Düzenin Kodlarını Çözme Çabası Astroloji ve numeroloji, evrendeki olayların ve insan yaşamının ardındaki düzeni anlamak için semboller ve sayılar üzerinden bir sistem önerir. Astroloji, gezegenlerin ve yıldızların hareketlerini

OKUMAK İÇİN TIKLA

Marcel Proust ile Søren Kierkegaard’ın Benlik Arayışı: Varoluşsal ve Felsefi Bir Karşılaştırma

Bireyin Özünü Arama Çabası Proust’un karakterleri, özellikle Kayıp Zamanın İzinde eserinde, benliklerini geçmiş deneyimlerin, hatıraların ve toplumsal ilişkilerin karmaşık ağı içinde arar. Bu süreç, bireyin kendi varoluşunu anlamaya çalıştığı bir yolculuk olarak ortaya çıkar. Karakterler, anıların tetikleyici etkisiyle, zamanın akışında kaybolmuş kimlik parçalarını bir araya getirmeye çalışır. Bu arayış, bireyin

OKUMAK İÇİN TIKLA

Proust’un Anıları ile Heidegger’in Varlık ve Zaman Anlayışının Kesişimi

Anıların Ontolojik Temelleri Proust’un anlatısında anılar, bireyin varoluşsal deneyimini anlamlandırma aracı olarak işlev görür. Anılar, yalnızca geçmişin bir yansıması değil, aynı zamanda bireyin kendini inşa etme sürecinin temel taşlarıdır. Bu bağlamda, anılar, bireyin zaman içindeki sürekliliğini ve kimliğini sorgulamasını sağlar. Heidegger’in varlık ve zaman anlayışı ise, insanın varoluşunu “Dasein” kavramı

OKUMAK İÇİN TIKLA

Schopenhauer, Mutluluk ve Istırap: İnsan Deneyiminin Zıt Uçları

Mutluluğun Psikolojik İnşası Psikoloji, mutluluğu genellikle bireyin öznel iyi oluş hali olarak tanımlar ve bu durum, pozitif duygular, yaşam tatmini ve anlam arayışı gibi unsurlarla ilişkilendirilir. Modern psikolojik yaklaşımlar, mutluluğu bir hedef olarak ele alır ve bireyin bilişsel süreçleri, sosyal bağları ve çevresel faktörleri üzerinden bu hedefe ulaşmayı inceler. Pozitif

OKUMAK İÇİN TIKLA

Babil Kulesi Miti ve Dil Çeşitliliğinin Kökenleri

Mitin Anlam Arayışı Babil Kulesi miti, insanlığın dil çeşitliliğini açıklamak için ortaya konmuş en eski anlatılardan biridir. Eski Ahit’te, özellikle Tekvin kitabında yer alan bu anlatı, insanların tek bir dil konuşurken tanrısal bir müdahale sonucu dillerinin karışmasını ve böylece farklı dillerin ortaya çıkmasını konu edinir. İnsanlar, gökyüzüne ulaşacak bir kule

OKUMAK İÇİN TIKLA

Poseidon’un Antik Yunan’daki Kültürel İzdüşümleri

Denizcilerin Ritüel Sunuları Poseidon’a tapınma, özellikle denizciler arasında, hayatta kalma ve güvenlik arayışıyla şekilleniyordu. Gemiciler, uzun yolculuklara çıkmadan önce Poseidon’a kurbanlar sunar, genellikle boğa veya koç gibi büyük hayvanları tanrının sunağında keserdi. Bu ritüeller, denizin öngörülemez doğasına karşı bir tür güvence arayışıydı. Homeros’un Odysseia adlı eserinde, denizcilerin Poseidon’a dualar ederek

OKUMAK İÇİN TIKLA

Orhan Veli Kanık’ın Garip Şiirlerinde Sadelik ve Neşe: İstanbul Sokaklarının Rolü

Sadelikle İnşa Edilen Şiirsel Kimlik Orhan Veli Kanık’ın Garip şiirleri, geleneksel şiir anlayışını reddederek sadeliği merkeze alan bir yenilik önerir. Bu sadelik, yalnızca dilin yalınlaşmasıyla sınırlı kalmaz; aynı zamanda içeriğin günlük yaşamdan beslenmesiyle şekillenir. Şair, ölçü, uyak ve süslü edebi sanatları terk ederek, halkın konuşma dilini şiire taşır. Bu yaklaşım,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yüreğin Durduğu An: Turgut Uyar’ın Dizesinde Bireyselliğin Sorgusu

Turgut Uyar’ın “Bir bozuk saattir yüreğim, hep sende durur” dizesi, modernist şiirin bireysellik sorgusunu derinlemesine ele alan bir ifade olarak öne çıkar. Bu dize, bireyin iç dünyasındaki çelişkileri, zaman algısını ve ötekiyle kurulan bağı modernist bir perspektiften yansıtır. Modernizm, bireyin öznelliğini merkeze alırken, aynı zamanda bu öznelliğin kırılganlığını ve dış

OKUMAK İÇİN TIKLA

Arendt’in İş-Emek-Eylem Ayrımı ve Ofis Çalışanlarının Anlamsızlık Hissi

Hannah Arendt’in İnsanlık Durumu adlı eserinde ortaya koyduğu iş, emek ve eylem ayrımı, modern insanın varoluşsal deneyimlerini anlamlandırmak için güçlü bir çerçeve sunar. Bu ayrım, özellikle günümüz ofis çalışanlarının sıkça dile getirdiği anlamsızlık hissini çözümlemek için derin bir bakış açısı sağlar. Ofis ortamlarında, rutin görevlerin ağırlığı, bireylerin kendilerini mekanik bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Bireyin Değer Çatışmaları: Schwartz ve Rokeach Karşılaştırması

Değerlerin Doğası ve Bireysel Karar Alma Değerler, bireyin davranışlarını yönlendiren, karar alma süreçlerinde rehberlik eden temel inançlardır. Schwartz’ın yaklaşımı, evrensel değerleri on temel kategoriye ayırır: öz-yönelim, uyarım, hedonizm, başarı, güç, güvenlik, uygunluk, gelenek, yardımseverlik ve evrensellik. Bu kategoriler, bireyin motivasyonlarını ve önceliklerini anlamada yapılandırılmış bir çerçeve sunar. Örneğin, öz-yönelim, bireyin

OKUMAK İÇİN TIKLA

Roman Kahramanlarının Varoluşsal Arayışları ve Hermeneutik Daire: Eco ve Pynchon Üzerine Bir İnceleme

Anlam Arayışının Temelleri Hans-Georg Gadamer’in hermeneutik daire kavramı, anlamın birey ile metin arasındaki dinamik etkileşimde ortaya çıktığını savunur. Bu süreçte, okuyucu veya kahraman, metni kendi önyargıları ve deneyimleri üzerinden anlamaya çalışırken, metin de okuyucunun anlayışını şekillendirir. Umberto Eco’nun Gülün Adı adlı eserindeki William of Baskerville ve Thomas Pynchon’un V. adlı

OKUMAK İÇİN TIKLA

Bilim ve Toplum: Bernal ile Bloor Arasında Bir Diyalog

Bilim ve toplum arasındaki ilişki, modern düşünce tarihinde derinlemesine incelenen bir konudur. John Desmond Bernal ve David Bloor’un yaklaşımları, bilimin toplumsal bağlamını anlamada önemli katkılar sunar. Bernal, bilimin toplumsal işlevlerini ve tarihsel süreçlerini vurgularken, Bloor’un güçlü program teorisi bilginin toplumsal olarak inşa edildiğini savunur. Bu metin, Bernal’in bilim sosyolojisi ile

OKUMAK İÇİN TIKLA

Karacaoğlan’ın Şiirlerinde Aşkın Coşkusu ve Anadolu’nun Pastoral Yansımaları

Aşkın Arketipsel Temsili Karacaoğlan’ın şiirleri, aşkı bir Eros arketipi olarak ele alır ve bu duygu, insan doğasının temel bir dürtüsü olarak yoğun bir coşkuyla ifade edilir. Aşk, onun eserlerinde yalnızca bireysel bir tutku değil, aynı zamanda evrensel bir yaşam enerjisidir. Şiirlerinde sevgili, fiziksel güzellikten öte, doğanın canlılığıyla bütünleşen bir ideal

OKUMAK İÇİN TIKLA

Proust’un Kurabiyesi Neden Bu Kadar Önemli?

Marcel Proust’un Kayıp Zamanın İzinde adlı eserindeki madlen kurabiyesi sahnesi, dilin anıların yeniden canlandırılmasında ve mutluluğun yeniden kurgulanmasında oynadığı rolü çarpıcı bir şekilde ortaya koyar. Bu sahne, bir kurabiyenin çayda çözülmesiyle tetiklenen istemsiz belleğin, bireyin geçmişle bağını nasıl yeniden inşa ettiğini ve bu süreçte dilin nasıl bir araç haline geldiğini

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kararların Çatışması: Valjean ile Carton’un Etik İkilemleri

Bu metin, Victor Hugo’nun Sefiller adlı eserindeki Jean Valjean ile Charles Dickens’ın İki Şehrin Hikâyesindeki Sydney Carton karakterlerinin ahlaki kararlarını, Immanuel Kant’ın ödev etiği ile Jeremy Bentham’ın faydacılık etiği çerçevesinde ele alarak, bu iki etik yaklaşım arasındaki gerilimi incelemektedir. Her iki karakter de karmaşık içsel ve dışsal çatışmalarla karşı karşıya

OKUMAK İÇİN TIKLA