Etiket: toplumsal baskı

Takiyye Pratiğinin Modern Gizli Topluluklara Bıraktığı Etkiler: Kimlik Stratejilerinin Evrimi

Batınilik ve Takiyye Kavramının Kökenleri Batınilik, İslam tarihindeki çeşitli mezheplerin, özellikle Şiilik ve İsmaililik gibi akımların, inançlarını koruma ve yayma amacıyla geliştirdiği bir düşünce sistemidir. Takiyye, bu bağlamda, bireyin veya topluluğun inancını gizleyerek hayatta kalmasını veya tehditlerden korunmasını sağlayan bir strateji olarak tanımlanabilir. Bu yöntem, özellikle erken İslam döneminde, siyasi

OKUMAK İÇİN TIKLA

Gündüz Vassaf, Cehenneme Övgü: Gündüzün Baskısından Geceye Kaçış ve Bireysel Bilincin Diyalektik Dönüşümü

Gündüzün Yapısal Baskısı ve Toplumsal Denetim Gündüz, Vassaf’ın “Geceye Övgü” bölümünde, bireysel bilinci sistematik bir şekilde şekillendiren ve kısıtlayan bir düzen olarak tanımlanır. Bu zaman dilimi, toplumsal kurumların –bürokrasi, eğitim sistemleri, kolluk kuvvetleri– egemen olduğu bir alan olarak betimlenir. Gündüz saatleri, bireylerin standartlaştırılmış rutinlere uymasını zorunlu kılar; sabah dokuz akşam

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sonya’nın Fedakârlığı: Suç ve Ceza’da Travmanın Telafisi mi?

Sonya’nın Karakterine GirişSonya Marmeladova, Suç ve Ceza eserinde, kendi varlığını başkalarının kurtuluşu için feda eden bir figür olarak ortaya çıkar. Onun fedakârlığı, ailesini geçindirmek için fahişelik yapmayı göze almasıyla somutlaşır; bu, yalnızca maddi bir fedakârlık değil, aynı zamanda bireysel onurunu ve toplumsal kabulünü riske atan bir seçimdir. Sonya’nın bu davranışı,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kamburda Taşınan Varoluşun Ağırlığı: Şule Gürbüz’ün Romanında Fiziksel Biçim ve İçsel Baskı Arasındaki İlişki

Şule Gürbüz’ün 1992’de yayımlanan ilk romanı Kambur, bireysel deneyimin toplumsal ve zamansal boyutlarını fiziksel bir biçim üzerinden işleyen bir yapıttır. Roman, adını taşıyan karakterin sırtındaki deformasyondan alır ve bu deformasyon, bireyin omuzlarında biriken çeşitli baskıların somut bir yansıması olarak işlev görür. Karakterin anlatısı, iç monologlar aracılığıyla ilerler; olay örgüsünden ziyade,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Jung’un Bireyleşme Sürecinin Özgürlük Üzerindeki Etkileri

Bireyleşme Kavramının Temelleri Bireyleşme, bireyin kendi benliğini keşfetme ve bütünleştirme sürecini ifade eder. Bu süreç, kişinin bilinçli ve bilinçdışı unsurlarını uyumlu hale getirerek kendine özgü bir kimlik geliştirmesini içerir. Toplumsal normlar ve kolektif beklentiler, bireyin içsel gelişimini sıklıkla kısıtlar. Bireyleşme, bu dışsal baskılara karşı bir tür içsel rehberlik sunar ve

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yılanı Öldürseler’de İntikamın Poetik ve Gerçekçi Çatışması

İntikamın Çekiciliği ve Simgesel AnlatımıYılanı Öldürseler’de intikam, sadece bir eylem olarak değil, aynı zamanda ruhsal bir arayışın simgesi olarak işlenir. İntikam, karakterlerin iç dünyasında bir kurtuluş vaadi gibi sunulurken, bu vaadin şiirsel betimlemelerle işlenmesi, okuyucuya duygu yoğunluğu yüksek bir deneyim sunar. Örneğin, intikam arzusu, doğanın döngüsel ritimleriyle veya mitolojik bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Medea’nın Çocuk Katli: Kadın Öfkesi ve Toplumsal Baskının Modern Yansımaları

Medea’nın Öfkesi ve Bireysel İsyana Dönüşümü Medea’nın çocuklarını öldürmesi, antik Yunan tragedyasında bireysel öfkenin en aşırı tezahürü olarak ortaya çıkar. Euripides’in eserinde, Medea’nın kocası Jason tarafından terk edilmesi, onun yalnızca kişisel bir ihanetle değil, aynı zamanda toplumsal düzenin dayattığı cinsiyet rolleriyle de yüzleşmesini sağlar. Kadınların evlilik ve aile içindeki konumunun

OKUMAK İÇİN TIKLA

Get Out Filminde Irkçılık ve Kimlik: Fanon’un Sömürgecilik Sonrası Teorisi ve Du Bois’in Çifte Bilinç Kavramıyla Bir Analiz

Irkçılığın Sömürgecilik Sonrası Çerçevedeki Yeri Get Out, ırkçılığı bireysel ve sistemik düzeyde ele alarak, sömürgecilik sonrası kimlik teorisiyle örtüşen bir anlatı sunar. Sömürgecilik sonrası teori, egemen güçlerin azınlık gruplar üzerinde kurduğu tahakkümü ve bu tahakkümün bireylerin kimlik algılarındaki etkilerini inceler. Filmde, Chris’in beyaz bir ailenin evine konuk olması ve yaşadığı

OKUMAK İÇİN TIKLA

İkinci Yeni Şiirinde Soyut İmgelerin Psikolojik ve Toplumsal Kökenleri

Soyut İmgelerin Ortaya Çıkış Dinamikleri İkinci Yeni şiiri, 1950’li yıllarda Türkiye’de ortaya çıkan ve soyut imgelerle yoğunlaşan bir edebi akımdır. Bu akım, dönemin toplumsal ve bireysel koşullarına yanıt olarak şekillenmiştir. Şairler, somut gerçeklikten uzaklaşarak soyut imgeler aracılığıyla duyguları, düşünceleri ve içsel çatışmaları ifade etmeyi tercih etmiştir. Bu eğilim, bireylerin dış

OKUMAK İÇİN TIKLA

Ibsen’in Yaban Ördeği ve Nietzsche’nin Felsefesi: Gerçeklik, Yanılsama ve Modern Bireyin Ahlaki Çıkmazları

Gerçeklik ve Yanılsama Kavramlarının Felsefi Temelleri Ibsen’in Yaban Ördeği eserinde gerçeklik ve yanılsama, hikâyenin merkezinde yer alır. Gerçeklik, karakterlerin yüzleşmekten kaçındığı somut gerçekler olarak ortaya çıkar; yanılsama ise bu gerçeklerden kaçışın bir aracıdır. Nietzsche’nin felsefesinde, özellikle Sanat ve Gerçek üzerine yazılarında, gerçeklik genellikle insanın katlanamayacağı kadar ağır bir yük olarak

OKUMAK İÇİN TIKLA

Bernarda Alba’nın Evi Üzerinden Foucault’nun Disiplin Toplumu ve İspanyol Toplumunun Cinsiyet ve Sınıf Normlarının İncelenmesi

Otoritenin Mekanizmalarına Giriş Federico García Lorca’nın Bernarda Alba’nın Evi adlı eseri, bireylerin toplumsal normlar ve otorite altında sıkışmışlığını ele alan bir başyapıttır. Eser, Bernarda’nın evinde kurduğu baskıcı düzen aracılığıyla, Michel Foucault’nun “disiplin toplumu” kavramıyla ilişkilendirilebilir. Foucault’nun disiplin toplumu, bireylerin davranışlarını sürekli gözetim, normlaştırma ve cezalandırma mekanizmalarıyla kontrol eden bir toplumsal

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sait Faik’in Semaver’inde Ali’nin Yoksulluk Hüznü ve İstanbul’un Ada Atmosferi

Ali’nin Yoksulluğunun Varoluşsal BoyutuAli’nin yoksulluğu, yalnızca maddi bir eksiklikten ibaret değildir; aynı zamanda varoluşsal bir ağırlık taşır. Sisyphus arketipi, Camus’nün felsefesinde absürt bir mücadeleyle özdeşleşir: anlamsız bir döngüde kayayı tepeye taşımak. Ali’nin yaşamı, bu arketiple örtüşür; çünkü yoksulluğu, tekrar eden bir çaba ve umutsuzluk döngüsü yaratır. Her sabah semaveri yakmak,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sartre’ın Varoluşsal Özgürlüğü ve Edebi Kahramanların Kaderle Mücadelesi

Jean-Paul Sartre’ın varoluşsal özgürlük kavramı, bireyin kendi varlığını tanımlama ve anlamlandırma sürecinde mutlak bir sorumluluğa sahip olduğunu öne sürer. Bu metin, Sartre’ın özgürlük anlayışını, Franz Kafka’nın Dönüşüm adlı eserindeki Gregor Samsa ile Thomas Hardy’nin Tess of the d’Urbervilles adlı eserindeki Tess karakterlerinin irade ve determinizm arasındaki çatışmaları üzerinden inceler. Özgürlük

OKUMAK İÇİN TIKLA