Žižek’in Tarihsel Materyalizmiyle Geçmişin İdeolojik Çarpıtmalarını Açığa Çıkarma ve Geçmişi Kıskanma Anlatılarının Çelişkileri

Diyalektik Süreçlerin İşleyişi

Žižek’in yaklaşımı, tarihsel materyalizmi Hegelci diyalektikle birleştirerek geçmiş olayların ideolojik katmanlarını sistematik biçimde deşifre eder. Bu süreçte, tarihsel olaylar sabit gerçeklikler olarak değil, çelişkili unsurların etkileşimiyle şekillenen dinamik yapılar olarak ele alınır. Örneğin, kapitalist oluşumların kökeninde yatan emek-sermaye çelişkisi, geçmişteki sınıf mücadelelerini ideolojik olarak maskeler; bu maskeleme, egemen sınıfların anlatılarını hakim kılarak gerçekleşir. Žižek, bu çelişkileri Lacan’ın gerçek, sembolik ve imgesel kayıtlarındaki boşluklarla ilişkilendirir. Gerçek olan, sembolik düzenlemelerde bastırılan travmatik çekirdek olarak tanımlanır ve ideolojik çarpıtmalar bu çekirdeği gizler. Tarihsel materyalizm burada, geçmişin ideolojik inşasını açığa çıkarmak için diyalektik negationı kullanır: Bir olay, karşıtının inkarı yoluyla kendini ortaya koyar. Bu yöntem, Enlightenment dönemi ilerleme anlatılarını sorgular; çünkü bu anlatılar, sömürgecilik ve emperyalizm gibi unsurları rasyonel ilerleme olarak sunar. Žižek’in analizi, ideolojinin retroaktif doğasını vurgular; geçmiş olaylar, mevcut hegemonik yapılara göre yeniden yorumlanır. Böylece, tarihsel materyalizm ideolojik interpellationı bozar ve bireyleri egemen discourse’a bağlayan mekanizmaları ifşa eder. Bu bozma, semptom okumalarıyla desteklenir; semptom, ideolojinin başarısızlığını temsil eden düğüm noktasıdır. Geçmişteki devrimci hareketler, semptom olarak incelendiğinde, kapitalist sistemin iç çelişkilerini ortaya koyar. Žižek, bu süreçte marksist sınıf analiziyle psikanalitik unsurları entegre eder, böylece ideolojik çarpıtmalar sadece ekonomik değil, aynı zamanda bilinçdışı düzeyde de çözümlenir. Diyalektik süreç, tarihsel olayların ideolojik katmanlarını katman katman soyarak, altında yatan materyal koşulları görünür kılar. Bu yaklaşım, geçmişin ideolojik olarak çarpıtılmış versiyonlarını reddeder ve yerine çelişkili bir okuma önerir.

İdeolojinin Retroaktif Yapısı

Žižek’e göre ideoloji, geçmiş olayları mevcut güç ilişkilerine göre yeniden yapılandırır; bu retroaktif işlem, tarihsel materyalizmin temel aracıdır. Geçmiş, sabit bir arşiv değil, sürekli yeniden yazılan bir metindir. Örneğin, Fransız Devrimi’nin liberal yorumları, burjuva hegemonyasını pekiştirmek için devrimin radikal eşitlikçi unsurlarını bastırır. Žižek, bu bastırmayı Lacan’ın jouissance kavramıyla açıklar; ideoloji, yasaklanmış zevkin dolaylı tatminini sağlar. Tarihsel materyalizm, bu retroaktifliği açığa çıkararak ideolojinin zaman dışı görünümünü bozar. Hegel’den ödünç alınan “somut evrensellik” kavramı burada devreye girer: Evrensel tarih anlatısı, particular çıkarları gizler. Žižek’in yöntemi, bu evrenselliği dekonstrükte eder ve altında yatan sınıf çatışmalarını ortaya koyar. İdeolojik çarpıtmalar, semptomlar aracılığıyla tespit edilir; semptom, sistemin tutarsızlığını işaret eden unsurdur. Geçmişteki faşist yükselişler, semptom olarak okunduğunda, kapitalizmin krizlerini yansıtır. Bu okuma, ideolojinin nesnel görünürlüğünü vurgular; ideoloji, sadece yanlış bilinç değil, materyal pratiklerde somutlaşır. Žižek, Althusser’in ideolojik devlet aygıtlarını genişleterek, kültürel kurumların geçmiş anlatılarını nasıl şekillendirdiğini gösterir. Retroaktif yapı, tarihsel olayların anlamını mevcut konjonktüre bağlar; bu bağ, materyalist analizle koparılır. Böylece, Žižek’in tarihsel materyalizmi, geçmişin ideolojik çarpıtmalarını sistematik bir şekilde çözer ve alternatif bir okuma alanı yaratır. Bu süreç, ideolojinin kendi içinde barındırdığı çelişkileri kullanarak kendini yok eder.

Semptom Okumalarının Rolü

Žižek’in semptom analizi, tarihsel materyalizmin ideolojik çarpıtmaları deşifre etmedeki anahtarıdır. Semptom, bastırılmış gerçekliğin geri dönüşü olarak işlev görür ve geçmiş olaylardaki tutarsızlıkları işaret eder. Örneğin, Soğuk Savaş anlatıları, komünist tehditleri abartarak kapitalist sömürüyü gizler; bu abartı, semptomdur. Žižek, Freudcu rüya yorumundan esinlenerek, semptomları gizli içerik olarak çözer. Tarihsel materyalizm burada, semptomları ekonomik temellerle ilişkilendirir: Kapitalist krizler, ideolojik semptomlar üretir. Lacan’ın Gerçek kavramı, semptomun çekirdeğini oluşturur; Gerçek, sembolik düzenin ötesindeki travmadır. Žižek, bu travmayı tarihsel olaylara uygular; Holokost gibi olaylar, modernitenin Gerçeği’ni temsil eder ve ideolojik rasyonalizasyonlarla örtülür. Semptom okuması, ideolojinin fantasmatik yapısını ifşa eder; fantazi, gerçekliği yapılandıran gizli senaryodur. Geçmişteki emperyalist savaşlar, fantazi olarak incelendiğinde, ekonomik çıkarları maskeler. Žižek’in yaklaşımı, marksist semptom kavramını psikanalizle zenginleştirir ve ideolojik çarpıtmaları çok katmanlı hale getirir. Bu yöntem, tarihsel anlatıların semptomlarını tespit ederek, egemen ideolojinin kırılganlığını gösterir. Semptomlar, diyalektik olarak kendi çözülüşünü içerir; çünkü bastırılmış unsur, yüzeye çıkar. Žižek, bu çıkarımı tarihsel materyalizmin araçlarına dönüştürür ve geçmişin ideolojik inşasını bozar. Sonuçta, semptom okumaları, ideolojinin materyal dayanaklarını ortaya koyarak çarpıtmaları kalıcı biçimde açığa çıkarır.

Hegemonik Anlatıların Dekonstrüksiyonu

Žižek, tarihsel materyalizmi kullanarak hegemonik anlatıları dekonstrükte eder ve ideolojik çarpıtmaların temelini sarsar. Hegemonya, Gramsci’den ödünç alınan kavramla, rıza yoluyla kurulur; geçmiş olaylar bu rızayı üretir. Örneğin, neoliberalizm, 1980’ler krizlerini piyasa zaferi olarak yeniden yazar. Žižek, bu yeniden yazımı Lacan’ın Master Signifier’ıyla açıklar; signifier, boş bir işaretçi olarak anlamı sabitler. Tarihsel materyalizm, bu signifier’ların boşluğunu gösterir ve altında yatan çelişkileri ortaya koyar. Dekonstrüksiyon, ideolojinin nesnel şiddetini vurgular; şiddet, sembolik değil, sistemiktir. Žižek’in analizi, geçmişteki sömürge anlatılarını hedef alır; bunlar, medeniyet misyonu olarak sunulur. Hegemonik dekonstrüksiyon, alternatif tarih yazımlarını mümkün kılar. Žižek, bu alternatifleri diyalektik materyalizmle destekler; çelişkiler, değişimin motorudur. İdeolojik çarpıtmalar, hegemonik anlatılarda somutlaşır ve materyalist analizle çözülür. Bu süreç, ideolojinin kendi mantığını tersine çevirir ve geçmişin gerçek materyal koşullarını ön plana çıkarır. Žižek’in yöntemi, hegemonik yapıların kırılganlığını kanıtlar ve ideolojik çarpıtmaları sistematik olarak ortadan kaldırır.

Çelişkilerin Materyal Temelleri

Žižek’in tarihsel materyalizmi, ideolojik çarpıtmaları çelişkilerin materyal temellerine indirger. Çelişkiler, ekonomik yapıdan kaynaklanır ve ideoloji bunları uzlaştırır. Örneğin, çevre krizleri, kapitalist büyüme çelişkisini yansıtır; ideoloji bunu teknolojik çözüm olarak sunar. Žižek, bu uzlaştırmayı jouissance ekonomisiyle açıklar; ideoloji, çelişkiden zevk üretir. Materyal temeller, semptomlarda görünür olur ve tarihsel analizle çözümlenir. Žižek, marksist diyalektiği Lacan’la birleştirerek, çelişkilerin bilinçdışı boyutunu ekler. Geçmişteki işçi hareketleri, bu çelişkilerin ifadesidir ve ideolojik bastırma ile çarpıtılır. Materyal temellerin açığa çıkarılması, ideolojinin temelini erozyona uğratır. Žižek’in yaklaşımı, çelişkileri statik değil, dinamik olarak ele alır; bu dinamizm, ideolojik çarpıtmaları sürekli bozar. Sonuçta, tarihsel materyalizm çelişkileri merkeze alarak geçmişin ideolojik katmanlarını tamamen soyar.