Kırmızı Karanfil, 1984 yılı başında yitirdiğimiz Reşat Enis’in son romanıdır ve ilk kez yayınlanmaktadır. Gerçek ile kurgunun iç içe geçtiği bu anı-romanda, yazarı yorulmazcasına gerçekleri yazmaya yönelten yaşam deneyimine, dönemin toplumsal ve siyasal çelişkileriyle birlikte tanık oluruz. Roman, yakın dönem İstanbul’unun tüm çarpıklıklarını katı bir gerçekçilikle, bir aydın gazetecinin eleştirel gözüyle okura sunuyor.

Reşat Enis (Aygen), özgün bir romancımızdır. Toplumun alt katmanlarına yönelen dikkatiyle sosyal ve moral çarpıklıkları tüm çıplaklığıyla yansıtan bir tutum izlemiştir. Başta Attilâ İlhan olmak üzere, gerçekçi edebiyatçıların ve sosyal bilimcilerin göz önünde tuttuğu bir kaynak kişidir. Ne var ki, bu değerli yazarımız son çeyrek yüzyılda hak ettiği ilgiyi görememiştir. Yaşar Kemal’in “romanımızın temel taşlarından birisi” saydığı Reşat Enis’in son romanının yayın öyküsü bu ilgisizliğin acı bir göstergesidir. Reşat Enis’in, vasiyetinde “yayınlanması için çalışılsın” dediği Kırmızı Karanfil, aradan geçen uzun yıllar boyunca gün yüzüne çıkamamıştır. Bu bakımdan Kırmızı Karanfil’in yayınıyla, yazarın vasiyeti 22 yıllık bir gecikmeyle gerçekleşmiş olmaktadır.

Gerçeğe Neresinden Bakarsınız? – Aysel Sağır
(08.12.2006, Radikal Kitap)

Sokağı tanımlamak kolay değildir. Esnafı, simitçisi, sokak çocukları, meczubu, dilencisi, fahişeleri, seyyar satıcılarıyla sahiplenilen sokaklar, bir ülkenin sosyal tarihiyle ilgili önemli ipuçları verir. Zira, kimse daha doğar doğmaz bunlardan biri olarak kendini sokakta bulmamıştır. Birtakım kişisel hayat hikayeleri onca önemsizliğine ve sıradanlığına rağmen, gün gelir büyük siyasal ve ekonomik uygulamalarla kesişir. Sokaktaki ayrıntılar daha bir fazlalaşmıştır artık. Belki de, o ayrıntının içine çoktan girmişsiniz de, farkında değilsinizdir, henüz tanımlanmamış yeni yeni sosyal durumlar oluşmuştur kim bilir. Reşat Enis, Kırmızı Karanfil’de, Türkiye görüntüsünü sokaklar eşliğinde, Birinci Dünya Savaş’ından günümüze kadar takip ederken, bireyle toplumun kaderi arasındaki bağlantıyı da açığa çıkıyor.

John Berger, Görme Biçimleri’nde “algıda seçicilik”ten bahseder. Bu durumda, gerçeklik, insanların algı biçimlerine göre, görmek istediklerinin önemine göre değişecektir. Enis’in bakışında ise, tıpkı Berger’in tarif ettiği gibi, görünenin sınırlarını zorlayan ve gerçekliğin bütününe ulaşan şeyler görürüz. On altı yaşındaki bir genç kızın, “kulaklarında küpeler, bacaklarında pırıl pırıl rugan çizme, sırtında kadife bir ceket, şık mı şık” oluşu”nu, “bir bacağı kısa, yürürken adamakıllı yalpalıyor” oluşu bozmuştur. Bir belediye polisinin, “yoksul simitçinin tablasına çengeli takması”nın ardında, adaletsizlik vardır. “Avurtları çökmüş delikanlı simitçi. Buranın yasak olduğunu bilmiyordum. Ekmek kör etsin bilmiyordum” deyişinin ardında yatan gerçekliği “içi acıyarak” izleyen biridir Reşat Enis. Bu yüzden, “topluma karışmaktan korkardım” diyerek, parklarda, kırsal yerlerde dolaşır ama asıl soluk aldığı yerler yine sokaklardır. İki yaşlı insan sohbet eder, “yaşlı adam belini tutarak, oflaya puflaya” uzaklaşırken, onu tanıyanlar ardından, “böyledir dünya, yaşlanınca, yardımlarını gereksinince, oğlu ile gelini vurdular tekmeyi belinin ortasına” diye konuşurlar.

Birinci Dünya Savaşı dönemlerinden İstanbul’la ilgili anıları da vardır Enis’in, bir İngiliz askerinin tramvaya atlayarak subay olan babasını nasıl tartakladığını anlatır. Başka bir karede, çocukluğuna gider yine, kumbaralardan bahsederken ardından, bankaların yaptığı kumbaralara geçer. Evde yapılan kumbara imgesini bankalar çalmıştır. Bir çocuğun gözleriyle banka finansmanı dünyasının hayata hâkim alanlardan biri haline gelişine şahit oluruz. Kentleşmeye bir türlü ayak uyduramayan, bu yüzden de eksik kentleşmeye katkıda bulunan genel tuvaletleri de önemseyecektir Enis, “duvar dipleri bir yana, ‘genel ayakyolu’ öylesine az ki İstanbul’da.” Türkiye’nin dört bir yanında, gezintiye çıkar yazar, grizu patlamasından ölen maden işçilerinden biraz da kendini sorumlu tutar, “sen…evet sen, O ırgadın kömür tozu karışmış teri ile besleniyorsun. Ölüsünü bile göremez insancığın çoluğu çocuğu. Elindeki kazma, bir anda göçüğe neden olabilir. Kendi mezarını kendi kazan bir insancık. Tuh sana!”

Tamamlanan dekor
Emekli şoförlerin konuşmalarını dinler. Boş günlerinin birkaç saatini otobüs ve troleybüslerde geçirdiğini anlatır bir emekli şoför, “şoförler ve biletçiler beni, ben onları tanıyorum. Çalıştıkları için, yapacak bir ‘iş’leri olduğu için onlara imreniyorum. Açıkçası kıskanıyorum onları. Bana kontak dediklerini, belki acıdıklarını sanırım.” Duygu, düşünce sarmalında gözlem ve anılarını biriktiren yazar, sanki daha sonra olacakları önceler gibidir. Bu yüzden olsa gerek, şimdinin yirmi-yirmi beş yıl öncesiyle ilgili son anlattıklarıyla da ülke sahnesinin dekoru tamamlanır. Kırmızı Karanfil’de geniş bir yer tutan 12 Eylül dönemi ve sonrasıyla ilgili yaşanılanlar ise, hem çok yakın tarih oluşu açısından hem de bir yüzyıl denecek uzunlukta bir ülke tarihinin içinde olan Reşat Enis’in tanıklığı açısından oldukça çarpıcıdır; “günler birbirini kovalıyor. Ne olup bittiğini bilen yok. Tabur tabur yakalanıyormuş ‘teröristler.’ Sağcısı da, solcusu da… Çarpışmalar sürüp gidiyor. Ve, üçer beşer ölü olarak ele geçiriliyor delikanlılar… Televizyon yüzlerce sol teröristin tutuklandığını duyuruyordu. Uyuyamadım o gece.”

Uzun bir süre gazetecilik yapan ve bu meslekten emekli olan Enis, gazete patronlarıyla mücadelesini, meslekle ilgili birkaç sorun ve acı-tatlı olaylar dışında, gazetecilik hayatıyla ilgili yaşamını fazla öne çıkarmaz Kırmızı Karanfil’de. Yaşadığı, tanık olduğu olaylar ve gözlemleri bütün bir yaşamını kapsadığından, kendisiyle birlikte okuyucuyu bir toplum çıkmazında gezintiye çıkaran Reşat Enis, izlediği ve gözlemlediği olaylar karşısında sadece bir yazar olarak değil, aynı zamanda yaşadıklarından etkilenen biri olarak da çıkar okuyucu karşısına ama bu yüzeysel bir etkilenme olmayacaktır. Çünkü, yaşadığı ve gözlemlediği olayları kaleme almaktan çok, canlı bir insan vardır karşımızda ve biz süreçle birlikte, bir yazarın değişimini de izleriz Kırmızı Karanfil’de.

Türkiye’nin yaklaşık yetmiş yıllık sürecini, fotoğraf kareleri netliğinde gözler önüne seren Kırmızı Karanfil, yakın tarihte yaşananları toplumcu bir estetikle ele alan ve unutmamak gerektiğini vurgulayan, okunması gereken bir kitap.

Vasiyeti Gerçek Oldu – Sadık Güleç
28.10.2006, Sabah, Aktüel Pazar

Yazar Reşat Enis Aygen’in, ölmeden hemen önce tamamladığı Kırmızı Karanfil adlı kitabı 25 yıl sonra, vasiyeti üzerine basıldı.
Bir dönem Türk Edebiyatının en tanınan isimlerinden biri olan Reşat Enis Aygen’in vasiyeti sonunda gerçek oldu. 1950’li yıllarda, döneminin en önemli yazarları arasında sayılan Reşat Enis’in ölmeden hemen önce tamamladığı Kırmızı Karanfil isimli kitabı basılamamıştı. Vasiyetnamesinde, oğlundan kitabını yayınlamasını arzu eden Aygen’in isteği sonunda gerçek oldu.

KİTAPLARI YASAKLANMIŞTI
1909 doğumlu eski bir gazeteci olan Reşat Enis kitaplarını yazmadan önce uzun yıllar gazetecilik yaptı. İlk kitabı Kanun Namına romanında, köylülerin yaşamını ve toprak reformu konusunu işledi. Ancak bu kitabı, Bakanlar Kurulu kararı ile yasaklandı. Çünkü kitapta toprak reformu savunulmaktaydı. Dönemin bakanı Rüştü Saraçoğlu sayesinde yasak kaldırıldı. Fakat sonraları da çeşitli kitapları için Reşat Enis’e davalar açıldı.

1968’DE YAZMAYA SON VERDİ
1968 yılına kadar roman yazan Reşat Enis, bu tarihten sonra anlaşılmaz bir şekilde yazmayı bıraktı. Bunun sebebi olarak, oğlu Gökçe Enis, “Neden bıraktı bilmiyorum. Emekli olup yürüyüşler yapmaya başladı. Fakat yazmadı. Sanırım küstü” diyor. Öldüğü 1983 yılına kadar da yazarın yeni bir kitabı yayınlanmadı. Diğer yazarların kitapları, raflarındaki yerini alırken, Reşat Enis tamamen unutuldu.

DİLEĞİ KİTABIN BASILMASIYDI
Reşat Enis’in, ölümünden az önce hazırladığı vasiyetnamesinde oğlundan üç isteği oldu: Kendisinden önce ölen karısı Ayşe’nin yanına gömülmek, cenazeye bir tek oğlunun katılması ve son kitabı Kırmızı Karanfil adlı romanının yayımlanması. Yazarın son isteği de artık gerçek oldu ve kitabı Yordam Kitap tarafından basıldı.

Kitabın Künyesi
Kırmızı Karanfil
Reşat Enis (Aygen)
Yordam Kitap
1. Baskı, Eylül 2006, İstanbul
256 sayfa

Previous Story

Hatıralar ve Hüzün: İstanbulum? – Hikmet Temel Akarsu

Next Story

Bilinç/siz/lik – Nejdet Evren

Latest from Reşat Enis Aygen

REŞAT ENİS AYGEN

Sarı İt Toprak Kokusu Kırmızı Karanfil Afrodit Buhurdanında Bir Kadın Unutturulamayan romancı Reşat Enis ? Aydan Gündüz
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ