ÇEŞİTLİ YAŞAMALARININ İÇİNDEN İOANNA KUÇURADİ – Beste NÂSIR
Armağan kitaplar, sadece kendisine hediye edilen kişi için yazılmış kitaplar değildir. Onlar, aynı zamanda, hepimize de hediyelerdir. Çünkü armağan kitaplar, kendisine hediye edilen kişiyi hepimize bir yanıyla ve/veya pek çok yanıyla daha yakından tanıtırlar. Böylece, aslında kendisine armağan kitap hazırlanan kişiyle bağ kurarız ya da bağ kurduğumuzu hissederiz. Kurulan böyle bir bağ da, kendisine armağan kitap hazırlanan kişinin varlığının adeta hepimiz için bir hediye gibi olmasını sağlar.
İşte, bu amaçla, kitap değerlendirme yazıları ve yaptığı söyleşilerle tanıdığımız gazeteci, aynı zamanda, Maltepe Üniversitesi İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezinde Uzman olarak görev yapan Elif N. Hamidi’nin yayına hazırladığı “Ömrümüzü Yönlendiren Rastlantıların Kavşağında: İoanna Kuçuradi” adlı armağan kitap, hem ülkemizde hem de dünyada felsefenin önde gelen isimlerindenİoanna Kuçuradi’yi tanıtıyor, anlatıyor. Ama nasıl ya da hangi yönüyle ve/veya yönleriyle?
Kitaba dikkatle bakılacak olursa, bu kitabın yine İoanna Kuçuradi için hazırlanan diğer armağan kitaplardan oldukça farklı olduğu görülür. Daha önceki yıllarda “İoanna Kuçuradi: Çağın Olayları Arasında”, “Etik, Hukuk ve İnsan Hakları: İoanna Kuçuradi’ye 85. Doğum Günü İçin” ve “İoanna Kuçuradi’ye, Sekseninci Yaşında” adlı üç armağan kitap,genel olarak İoanna Kuçuradi’nin üzerinde yoğun olarak çalıştığı alanlarla ilgisinde yazılan akademik metinlerin ve/veya makalelerin toplanmasıyla oluşturuldu. “Ömrümüzü Yönlendiren Rastlantıların Kavşağında: İoanna Kuçuradi” adlı armağan kitapsa, İoanna Kuçuradi’yle hayatlarının herhangi bir döneminde bir arada bulunmuş ve/veya bulunmaya devam eden, onunla bir şekilde yolu kesişmiş ve/veya bu kesişen yolda yürümeye devam eden, yani onunla karşılaşan, ona rastlayan elli iki kişinin bu yoldaki hikâyelerinin, anılarının, kendilerinde kalan izlerinin ve elbette yaşantı tortularının toplanmasıyla hazırlandı.
Bir “kişi” olarak İoanna Kuçuradi
İoanna Kuçuradi’yle ilgisinde toplanan bu hikâyelerin,anıların, izlerin ve yaşantı tortularının toplamından oluşan bu kitapta, çeşitli yaşamalarının içinden bir insan olarak İoanna Kuçuradi’nin izini sürüyoruz. Oldukça geniş bir yelpazeniniçinden sunulan yaşamıyla ve yine o oldukça geniş olan yelpazenin içinden süzülen yapıp etmeleriyle capcanlı bir Kuçuradi karşımızda duruyor artık. Böyle bir karşılaşma da, kitapla buluşan herkese, yani İoanna Kuçuradi’yi tanıyan veyakendisini henüz hiç tanımamış olanlara çok önemli ipuçları veriyor. Dolayısıyla “Ömrümüzü Yönlendiren Rastlantıların Kavşağında: İoanna Kuçuradi”, yalnızca İoanna Kuçuradi’yi tanıtmakla, anlatmakla kalmıyor, aynı zamanda, her tek kişiye İoanna Kuçuradi üzerinden insan olabilmenin, insanca yaşayabilmenin ya da insana yakışır olanın ne olduğu hakkında da yol gösteriyor.
Daha açık ve daha ayrıntılı ifade etmek gerekirse kitap, insan olmanın, insanlaşabilmenin anlamı hakkında düşündürüyor hepimizi. Gözlerimizi insan Kuçuradi’ye çevirdiğimizde kendisinin, aslında, tür olarak insanın değerini koruyan ya da tür olarak insanın değerinden söz edebilmemizi sağlayan bir“kişi” olduğunu görüyoruz. Kitap, içerisinde yer alan her bir hikâyeyle canlı bir varlık olan, ama diğer bütün canlı varlıkların içinde “insan”ın ayırt edici özelliğinin ya da özelliklerinin ne(ler) olduğunu gösteren, diğer bir deyişle, “insan”ı diğer bütün canlı varlıklardan farklı kılanın ne olduğunu görebilmemizi ve gösterebilmemizi de sağlayan insanın değerini tekrar tekrar hatırlatıyor her birimize.Böylece insanın değerini anlamamızda, insanlaşma yolcuğumuzda yönümüzü bulabilmemize yardımcı oluyor.Nitekim tür olarak insanın değerinden söz edebilmemizi sağlayan da tek (tek) “kişi”(ler)dir.
Yapma-anlatma döngüsü
Kitabın “Önsöz”ündeki yağmur yağdırmak isteyip bunu başaran, gerçekleştiren ve dahası böylelikle uyuyanları uyandıran “küçük bulut”un masalı da, tek tek kişilerin neleri değiştirip dönüştürebileceğine ve insanın değerine işaret ediyor. İoanna Kuçuradi de masaldaki “küçük bulut” gibi her yeni gün, ısrarla, uyuyanları uyandırıyor, etrafındaki insanların hayatlarına dokunmakla kalmayıp kendisinden uzaktakilere de yaptığı konuşmalarla, yazdığı kitaplarla ve kendi eylemleriyle örnek oluyor, onun gibi de olunabileceğinin ya da onun gibi de yapılabileceğinin mümkün olduğunu “kendi kişisi”nde her birimize gösteriyor. Yani aslında, her yeni gün hemen herkese insanın değerini hatırlatıyor. Bütün bunlar bir araya getirildiğinde, bir insan olarak İoanna Kuçuradi’nin “değeri”ni de görüyoruz elbette.
Öte yandan, yazdıkları yazılarla bu kitabı var edenleri de gözden kaçırmamak gerekir. Onlar da, bir yağmur damlasına dönüşmeyi başaran “küçük bulut”un masalını sürekli anlatmaya devam eden ve hiç ölmeyen, hep yerinde kalan “taş” gibi bu kitabı okuyanların hayatlarına dokunacak, hatta“küçük bulut” gibi uyuyanları uyandırmayı başaracaklar belki de. Tabii, “küçük bulut” ve “taş” arasındaki bu yapan, görüphissedip, anlatan döngüsü de dünya var oldukça hep devam edecek.
Fotoğrafların içinden İoanna Kuçuradi
“Ömrümüzü Yönlendiren Rastlantıların Kavşağında: İoanna Kuçuradi”ye dikkatle bakınca üzerinde durmak istediğim önemli detaylardan biri de, kitapta yer alan fotoğrafların içindeki İoanna Kuçuradi oldu. Çünkü yukarıda da değindiğim gibi, herhangi bir kişiyi daha yakından tanımak için, onu her şeye rağmen hiç durmadan akan bu hayatın içinde yaşayan bir kişi olarak izleyebilmek için ya da o kişiyi hayatın farklı alanlarında gözlemleyebilmek için o kişiye ait fotoğraflar da bize pek çok ipucu verir.
Kitapta anılarıyla, hemen hemen her alandaki yaşamıyla, çeşitli ilişki biçimleriyle, yaşam deneyimleriyle ve dahası durumlara karşı duruşlarıyla gözlerimizin önünde duran İoanna Kuçuradi, hem kitabın içindeki hem de kitabın kapağındaki fotoğrafların içinden bazen sakince, bazen tatlıbir gülümsemeyle, bazen kendinden emin bakışlarıyla, bazen de sanki hayatın bütün sorumluluğunu yüklenmiş, hayatta olan bütün sorunların temelinde ne olduğunu bilen ve bunları çözebilecek çarelerin sürekli peşinde olan kaygılı ve dertli renkli gözleriyle bakıyor her birimize. Yeşil mi mavi mi olduğunu bir türlü ayırt edemediğim kocaman renkli gözleriyle Kuçuradi, sanki bazı fotoğraflarındaki uzun ve derin bakışlarıyla bazı şeyleri göstermek için bir yolculuğa davet ediyor hepimizi. Hepimizin hayatımızı daha iyi ve daha mutlu yaşayabilmemiz için kendisinin açıkça görebildiği ve bizim de görebilmemizi istediği bir şeyler var sanki. Bazen degüçlü, ama sade, dupduru bakışlarıyla hayatın bütün sadeliğini kucaklarken buluyoruz kendisini. Bütün bunları yan yana getirdiğimizde bana kalırsa İoanna Kuçuradi, hep kendisi olmaktan, neyse o olmaktan hiç çekinmiyor. Her yeni günle birlikte bütün cesaretiyle ve gücüyle hayatı olduğu gibi, neyse o olarak karşılıyor.
En eşsiz “rastlantı”lardan biri...
Kuçuradi’nin sadece bu kitabın içindeki ve bu kitabın kapağındaki fotoğraflarının bile bana bunları düşündürebilmesi öğrencisi olan benim ve benim gibilerin ne kadar şanslı olduğumuzu bir kez daha ortaya koyuyor.
Hayat, dikkatle bakabilirsek eğer hepimizin görebileceği gibi, hiç durmadan ve her şeyi ezip geçebilecek bir hızla akar. Böyle bir akış hâlindeyken hayat, aslında, hep neyse odur ya da olduğu gibidir. En azından ben, şimdilik böyle düşünüyorum.
Hiç durmadan neyse o olarak akan bu hayatın içinde de her birimize neredeyse her gün sayısı dile getirilemeyecek kadar fazla çeşit çeşit olaylar, durumlar, davranışlar, bilgiler ve dahası kendi okuduklarımız, izlediklerimiz, duyduklarımız, gördüklerimiz, hissettiklerimiz (duygularımız) ve düşündüklerimiz çarpar. Yani biz, bunlarla karşılaşırız ve bunları zorunlu olarak karşılarız. Bize çarptıklarını düşündüklerim arasında, bana kalırsa bunların arasında en önemlisi ve en dikkat çekici olanı da, bize bir de kişilerin çarpmasıdır. Böylece, hepimizin, olumlu ya da olumsuz olarak değerlendirebileceğimiz, rastlantı sonucu ya da tesâdüfle bazı kişilerle yolu kesişir, onlara rastlarız, onlara çarparız ya da onlarla karşılaşırız ve onlar da bizimle karşılaşır, onlar da bize çarpar tabii.
İşte, bize rastlantı sonucu çarpan kişiler arasında, belki de çok azı, sanki bir mucize gibi olduğunu, sanki kendi varlıklarının bizim için bir hediye gibi olduğunu deneyimlediğimiz kişi(ler)yolumuzun kavşağında bizi bekleyerek ömrümüzü yönlendirir. İoanna Kuçuradi de kendisini yakından tanıyanlar için böyledir bana kalırsa.
Öğrencilerinin “yaşamlarına dokunan” bir hoca
Nitekim kitapta, İsmail H. Demirdöven’in “Hâtıralar ve Rastlantılar” başlıklı yazısında da İoanna Kuçuradi’nin bir ömrü yönlendirebilecek türdeki hocalığını ifade etmek için dile getirdiği gibi, “‘hocalığın’, birtakım bilgileri aktarmaktan öte ve olabildiğince, en başta öğrencilerin yaşamlarına dokunmak olduğunu” öğreniyoruz. Öğrencilerinin yaşamlarına dokunan bir hoca olan İoanna Kuçuradi, Elif N. Hamidi’nin “Ömrümün En Eşsiz Rastlantısı” başlıklı yazısında altını çizdiği gibi, öğrencilerinin kendi adlarına bazı şeyleri görebilmeleri için onları uğraştıran, dünyanın cennet olamayacağını bilse de hep “insan” kalan ve felsefeyle ve insan haklarıyla uğraşmaya bir ömür devam eden bir hoca olarak karşımıza çıkıyor. Hamidi, öğretmenin işinin ne olduğunu, Kuçuradi’nin kendisinden duymamızı sağlıyor:“eğitim yapan bir öğretmenin işi, öğrencilerine bir yeri işaret edip ‘şuraya bak’ demek, ama orada ne göreceklerini söylememektir. Çünkü onu kendi gözleriyle görmeleri gerekir. Yoksa, ders vermemiz bir işe yaramaz. Böyle bir eğitimde öğretmen-öğrenci ilişkisi adeta kutsal diyeceğim bir ilişkidir”.
İnatla ve umutla bu türden eğitimin önemini her fırsatta tekrarlayan Kuçuradi, “Karlı Bir Gün, Çubuk Krakerler ve Etik İlişki” başlıklı yazısıyla kitapta yer alan Gülriz Uygur için “şeyleştirme”nin (araçsallaştırmanın) olmadığı “başka türlü bir ilişki”yi başlatıyor örneğin. Ve Uygur’a, böyle bir ilişkinin beraberinde getirdiği “dertlenerek ilgilenme” erdemiüzerine çalışması için bir kapı açıyor.
Son olarak, Kuçuradi’nin sevgi, iyilik, bağ kurulanlardan yaşam boyu sorumlu olmak, alçak gönüllülük gibi hayata anlam veren, dahası hayatı katlanılabilir kılan ve bunun gibi daha başka birçok özelliği de yaşadığını ve yaşattığını,kitaptaki her bir hikâyede apaçık görüyoruz. Sayfa sayısının sınırlı olduğu bu yazıda, ben örneklerin bu kadarının üzerinde durabildim yalnızca. Örnekleri çoğaltmak isteyip, kavşaktaki “insan” Kuçuradi’yle kendi gözleriyle karşılaşmak isteyenler bu kitabın mutlaka peşine düşsünler lütfen, heyecanla!
Beste NÂSIR
(bestenasir@gmail.com)
NOT: Bu yazı, 9 Mayıs 2024 tarihli Cumhuriyet Kitap Eki’nde yayımlanmıştır.