Don Kişot, şövalyelik idealleri uğruna savaşırken toplum tarafından deli olarak görülür. İdeallerimiz bizi yüceltir mi yoksa toplumdan yalıtır mı?

1. İdeal Nedir? Aklın mı Kalbin mi Ürünü?

Platon der ki: “Gerçek bilgi, duyularla değil, idealarla kavranır.”

Don Kişot’un dünyası, görünüşlerin değil, olması gerekenin dünyasıdır. Gerçekliği dönüştürme çabası, Platon’un idealar öğretisine benzer: Gördüğü yeldeğirmenleri dev sanması, onları öyle olması gerektiğine inanmasındandır.

Kant ise şöyle der: “İdeal, deneyimle doğrulanamayan, ama pratik aklın yöneldiği bir amaçtır.”

Don Kişot, akılla değil, erdemli bir eylemin rehberliğiyle hareket eder. Onun ideali, gerçekliğin sınırlarını aşar.

2. Toplumun Normatif Yapısı ve “Delilik” Kavramı

Michel Foucault’nun şu sözü belirleyicidir: “Delilik, bir söylem biçimidir. Onu tanımlayan, dışlayan akıldır.”

Toplumun normları dışında kalan birey, delilikle etiketlenir. Don Kişot’un “deli” oluşu, onun eylemlerinin değil, onların zaman dışılığıyla ilgilidir.

Erving Goffman ise toplumun birey üzerindeki baskısını şöyle tanımlar: “Toplum, bireyin yüzüne taktığı maskeyi, onun kimliği sayar.”

Don Kişot ise maske takmaz; toplumun anlayamayacağı kadar “otantik”tir.

3. İdealizmin Yüceltici Gücü: Nietzscheci Perspektif

Nietzsche: “Kim kendisi olmak isterse, acıyı göze almalıdır.”

Don Kişot’un çilesi, onun kendi değerlerini yaratmasından gelir. Onun varoluşu, Pascal’ın deyimiyle “kalbin aklına” dayanır.

Nietzsche devam eder: “Gerçek kahraman, içindeki kaostan bir yıldız yaratabilendir.”

Don Kişot bu yıldızı yaratmaya çalışırken dünyayla uyumsuz hale gelir. Onun yüceliği, başarısında değil, uğruna acı çektiği ideallerdedir.

4. Sartre ve Varoluşsal Seçim: İdealin Bedeli Özgürlük Müdür?

Sartre: “İnsan, yaptığı seçimlerle var olur.”

Don Kişot’un seçimi, varoluşunu belirler. O, gerçekliğe boyun eğmeyi reddeder, bunun yerine kendi hikâyesini yaşar.

Camus da şöyle der: “İnsan, evrenin saçmalığına rağmen başkaldıran varlıktır.”

Don Kişot’un mücadelesi absürd bir dünyada anlam yaratma çabasıdır. Onun hayatı, bir anlam arayışıdır, bir varoluş manifestosudur.

5. Toplumsal Dışlanma mı, Metafizik Zafer mi?

Spinoza: “Erdem, insanın kendi doğasına uygun yaşamasıdır.”

Don Kişot’un doğası, adaletin ve onurun peşinden gitmektir. Toplum onu dışlasa da, o kendi iç tutarlılığını koruduğu sürece metafizik bir zafere ulaşır.

Heidegger: “Özgün varoluş, başkalarının dünyasında değil, kendi ‘olma’ biçiminde yaşanır.”

Don Kişot, başkalarının ‘gerçeğinde’ değil, kendi inşa ettiği dünyada yaşar. Bu bir kaçış değil, hakikate sadakattir.

6. İdealler İnsan Ruhunu Yüceltir, Ama Bedenini Yalnızlaştırır

Victor Frankl: “İnsanı ayakta tutan şey, yaşadığı koşullar değil, uğruna yaşayacağı bir anlamdır.”

Don Kişot’un idealleri, onun yaşadığı değil, yaşamak istediği dünyaya aittir. Onun ruhu bu anlamda yücelir, ama toplumsal karşılığı olmadığı için bedeni yalnızlığa mahkûm olur.