Doğu’da Bilinçsizlik Nasıl Yorumlanır?

Doğu’da bilinçsizlik genellikle “cehalet” (avidya) kavramıyla ilişkilendirilir ve oldukça olumsuz bir durum olarak görülür.

İşte kaynaklardaki temel noktalar:

• Cehalet (avidya), tüm diğer ıstırapların (kleshalar) zeminidir. Eğer cehalet olmasaydı, diğer ıstırapların bir etkisi olmazdı. Cehalet, baş düşmandır.

• Bu anlayışa göre cehalet, ebedi olmayanı ebedi olarak, acıyı haz olarak ve Kendilik-olmayan’ı Kendilik olarak almaktır. Bu, insanın duyular dünyasına veya bizim gerçekliğimize dolanıp kalmasıdır. Batı bu dünyayı mutlak gerçeklik sanırken, Doğu’da bu sadece yanılsamadır (maya).

• Bağımlılığın oluşumu (ızdırabın kaynağı), cehalet koşullarında başlar. Cehaletin tamamen ortadan kalkmasıyla bu bağımlılık zinciri de ortadan kalkar.

• Kaynak, orijinal halin avidya‘ya, yani bilinçsizliğe tekabül ettiğini belirtir. Herkesin belli bir açıdan bilinçsiz olduğu, tüm içeriklerinin bilincinde olmadığı ifade edilir. Bu durum, kurtuluşu (salvation) zorunlu kılar.

• Bilinçdışının bu karanlığı, Doğu’nun kötülük timsali olarak yorumladığı şeydir. Tüm kötülük cehaletten (bilmemekten) gelir. Hayatın tüm sorunu bilmemekten kaynaklanır. Bilinçdışı durumunda olan kişi bir otomat gibi davranır ve etiği olmaz.

• Deniz bilinçdışını ifade ederken, toprak bilinci ifade eder. Dünyanın (bilincin) bilinçdışı suların altında kalabileceği ilkel korkunun mitsel bir yansımasıdır bu. İlkelleri etkileyen korku, ruhun kaybedilmesi (bilinçdışı duruma yenik düşen ruhun kaybedilmesi) olarak geçer.

• Bilincin batması son derece talihsiz bir durum olarak betimlenir. Bunun nedeni, ilkellerin dünyanın sonuna dair korkusudur, çünkü bilinç yok olunca dünyayı algılayacak kimse kalmaz ve dünya da yok olur. Bu nedenle, dünyanın sonu bilincin sonlanması için bir sembol haline gelir. Kadim Hintliler, bilincin olağanüstü öneminin farkındaydı ve dünyanın sonunu, yani bilincin sonunu, kötü iblislerin kendilerine oynadığı şeytani bir oyun olarak deneyimliyorlardı.

Özetle, Doğu’da bilinçsizlik (cehalet/avidya), ızdırabın ve kötülüğün temel kaynağı, dünyayı yanılsama olarak görmeyip gerçek sanma hali, bir otomat gibi davranmaya yol açan etik yoksunluğu ve hatta ruhun kaybolması, dünyanın sonuyla ilişkilendirilen korkunç bir karanlık olarak yorumlanır. Doğu’daki ruhani pratiklerin amacı, bu cehaleti/bilinçsizliği aşarak farkındalık ve içgörüye ulaşmaktır