Ekonomik Belirsizlikte Öğrenilmiş Çaresizlik: Seligman’ın Teorisi Işığında Bireysel Pasifleşme
1975 yılında Martin Seligman tarafından ortaya atılan öğrenilmiş çaresizlik (learned helplessness) kavramı, yalnızca klinik psikoloji alanında değil, ekonomi ve toplumsal davranışlar bağlamında da önemli bir açıklama gücüne sahiptir. Bu teoriye göre bireyler, yaşadıkları tekrar eden başarısızlıklar ve kontrolsüzlük hissi karşısında zamanla mücadele etmenin bir anlamı olmadığına inanırlar ve çözüm üretme çabalarını bırakırlar. Bu durum, ekonomik kriz dönemlerinde bireylerin davranışlarını anlamak için özellikle önemlidir.
Teorinin Temel Varsayımı
Seligman’ın araştırmaları, başlangıçta hayvan deneylerine dayanıyordu. Deneylerde, kaçamayacakları şekilde elektrik şokuna maruz bırakılan köpeklerin, daha sonra kaçabilecek durumda olsalar bile hiçbir çaba göstermedikleri gözlemlendi. Bu durumun insanlar üzerindeki yansıması, kronik başarısızlık, sürekli reddedilme veya ekonomik sıkışmışlık durumlarının bireylerde psikolojik bir “teslimiyete” yol açması şeklinde yorumlanabilir.
Ekonomik Alanda Öğrenilmiş Çaresizliğe Örnekler
1. Uzun Süreli İşsizlik ve Umutsuzluk Döngüsü
Aylarca iş başvurusu yapan ancak sürekli reddedilen bir birey düşünelim. İlk başlarda motivasyonu yüksek olan bu kişi, zamanla yeni ilanlara başvurmaktan vazgeçer. Çünkü bilinçdışı bir düzeyde “zaten hiçbir şey değişmeyecek” inancı gelişmiştir. Bu birey, artık yalnızca iş bulamamış değil, aynı zamanda çaba göstermeyi de bırakmıştır. Bu durum, ekonomik toparlanma dönemlerinde bile iş gücüne geri dönmeyen geniş kitleler doğurabilir.
2. Küçük Esnafın Direncinin Kırılması
Uzun süre ekonomik zorluklarla mücadele eden küçük işletmeler, destek alamadıklarında ya da sürekli iflas tehlikesiyle yüzleştiklerinde, yeniden bir girişim kurma cesaretini kaybedebilir. “Zaten devlet destek vermiyor”, “Vergiler çok fazla”, “Kimse bizden alışveriş yapmaz” gibi inançlar, bireyin içsel enerjisini tüketir. Bu durumda ekonomik karar alma süreçleri mantıksal değil, duygusal teslimiyet temelinde ilerler.
3. Borç Sarmalındaki Haneler
Yüksek faizli borçlar, düşen gelirler ve artan yaşam maliyeti nedeniyle hane halkı bazında da öğrenilmiş çaresizlik yaygınlaşabilir. Borçlarını kapatamayan bir aile, zamanla bütçesini yönetmeyi bırakabilir ve “zaten çıkamayız bu durumdan” düşüncesiyle kredi kartı harcamalarını artırarak daha fazla borç batağına saplanabilir. Bu pasifleşme, aynı zamanda finansal okuryazarlık çabalarına karşı da direnç doğurur.
Toplumsal Ölçekte Sonuçları
Öğrenilmiş çaresizlik, bireysel düzeyde başlayan bir psikolojik durumken, yeterince yaygınlaştığında toplumsal davranış biçimine dönüşür. Ekonomik reformlara yönelik umut azalır, politik katılım düşer, sosyal yardımlara bağımlılık artar. Bunun sonucunda devlet politikalarına karşı eleştirel düşünce yerine kadercilik hâkim olur.
Çözüm Önerileri ve Müdahale Yaklaşımları
- Mikro düzeyde müdahale: Finansal danışmanlık, başarı örnekleriyle motivasyon oluşturmak, pozitif geri bildirim sistemleri.
- Makro düzeyde çözüm: Ekonomik destek paketlerinin adaletli dağıtımı, işsizlik sigortası sistemlerinin etkinleştirilmesi, sosyal güvenliğin güçlendirilmesi.
- Psikolojik boyutun tanınması: Ekonomik planlamalarda sadece sayısal verilerin değil, bireylerin psikolojik durumlarının da hesaba katılması.
Sonuç
Seligman’ın “öğrenilmiş çaresizlik” teorisi, ekonomik kırılganlıklar içinde yaşayan bireylerin neden mantıksız, pasif ya da riskli kararlar aldığını anlamak için güçlü bir teorik çerçeve sunar. Bu bakış açısıyla, ekonomik kalkınma yalnızca istatistiksel büyüme değil, aynı zamanda bireyin psikolojik olarak yeniden güçlendirilmesiyle mümkündür.