Arılar Masalı’ndan Neoliberalizme: Bencillik ve Toplumsal Faydanın Sınırları
Bernard de Mandeville’in Arılar Masalı (The Fable of the Bees or Private Vices, Publick Benefits) adlı eseri ve Adam Smith’in bireylerin kendi çıkarlarını gözetmeleri üzerine kurulu ekonomik görüşleri, birey-toplum ilişkisi ve ekonomik düzenin işleyişi hakkında önemli bir tartışmayı başlatmıştır. Her iki düşünür de, bireysel çıkarların toplumsal faydaya dönüşebileceği fikrini savunurken, Mandeville’in alaycı ve provokatif üslubu, bu görüşü daha radikal bir şekilde ortaya koymuştur.
Mandeville’in Arılar Masalı ve Bireysel Çıkarların Toplumsal Faydası
Bernard de Mandeville (1670-1733), Hollandalı bir doktor, ahlak filozofu ve politik iktisatçı olarak, bireylerin bencil davranışlarının toplumsal refahı nasıl destekleyebileceği üzerine orijinal ve tartışmalı fikirler geliştirmiştir. 1714’te yayımlanan Arılar Masalı adlı eseri, bu fikirlerin en çarpıcı ifadesidir. Mandeville, eserde bir arı kovanını, iş bölümüyle organize olmuş bir insan toplumuna benzetir. Kovandaki arılar, kendi çıkarlarını gözeterek çalışır ve bu bencillik, kovanın genel refahını sağlar. Ancak, arılar bir anda “erdemli” (dürüst, fedakâr, özverili) olmaya karar verdiklerinde, kovanın düzeni bozulur, ekonomi çöker ve refah kaybolur. Mandeville’in bu fablı, bireysel “kötülüklerin” (bencillik, hırs, lüks tüketimi) toplumsal faydaya dönüştüğünü savunan provokatif bir argümandır: “Kişisel kötülükler, toplumsal yararı sağlar.”
Mandeville’e göre, bireylerin bencil davranışları, toplumda bolluk ve refah yaratır. Örneğin, bir kasap et satarken, bir fırıncı ekmek üretirken veya bir terzi kıyafet dikerken, kendi kârlarını düşünür. Bu bencillik, iş bölümü yoluyla ekonomik canlılığı besler. Ancak, bireyler fedakâr veya dürüst olmaya yönelirse, bu ekonomik döngü sekteye uğrar. Mandeville, “Erdemsizliklerimiz olmazsa toplumumuz gelişemez; mutluluk, erdemsiz olmaya bağlıdır” diyerek, bencilliği doğal ve gerekli bir insan özelliği olarak savunur. Bu görüş, özellikle 18. yüzyıl ahlak anlayışına meydan okuyan radikal bir duruştur.
Adam Smith ise, Ulusların Zenginliği (1776) adlı eserinde, Mandeville’in bu fikrine paralel bir argüman sunar: “Yemeğimizi kasabın, biracının ya da fırıncının merhametine değil, onların kendi çıkarlarını gözetmelerine borçluyuz.” Smith, bireylerin kendi çıkarlarını takip etmesinin, piyasanın “görünmez eli” aracılığıyla toplumsal faydayı artırdığını savunur. Ancak, Smith’in yaklaşımı, Mandeville’inkinden daha ılımlıdır; bencilliği ahlaki bir kusur olarak değil, ekonomik bir dinamik olarak ele alır. Mandeville’in alaycı ve provokatif üslubuyla karşılaştırıldığında, Smith daha sistematik ve ahlaki açıdan nötr bir çerçeve sunar.
Mandeville’in Fikirlerinin Özellikleri ve Etkisi
Mandeville’in Arılar Masalı, bireylerin bencil davranışlarının toplumsal refahı nasıl desteklediğini açıklamak için güçlü bir metafor kullanır. Eser, şu temel noktaları vurgular:
- Bencillik ve Toplumsal Refah: Bireylerin kendi çıkarlarını gözetmesi, iş bölümü ve ekonomik faaliyetler yoluyla toplumun genel zenginliğini artırır.
- Erdemin Zararları: Aşırı dürüstlük, fedakârlık veya lüks tüketimden vazgeçme, ekonomik canlılığı yok eder ve toplumu geriletir.
- Alaycı ve Provokatif Üslup: Mandeville, dönemin ahlak anlayışına meydan okuyarak, bencilliği “kötülük” olarak tanımlasa da, bunun toplumsal fayda ürettiğini ironik bir şekilde savunur.
- İş Bölümü: Arı kovanındaki iş bölümü, insan toplumundaki ekonomik rolleri yansıtır. Her birey, kendi uzmanlık alanında çalışarak toplumu destekler.
Mandeville’in fikirleri, Adam Smith gibi klasik iktisatçıları etkilemiş ve modern ekonomi teorisinin temellerini atmıştır. Ancak, Mandeville’in bencilliği yüceltmesi, dönemin dini ve ahlaki otoriteleri tarafından sert eleştirilere maruz kalmıştır. Buna rağmen, onun fikirleri, bireysel çıkarların toplumsal faydaya dönüşebileceği anlayışını popülerleştirmiştir.
Mandeville ve Smith’in Modern Bağlamda Değerlendirilmesi
Mandeville’in Arılar Masalı ve Smith’in “görünmez el” kavramı, neoliberalizmin temel dayanaklarından biri haline gelmiştir. Neoliberalizm, bireylerin kendi çıkarlarını takip etmesinin piyasayı düzenleyeceğini ve toplumsal refahı artıracağını savunur. Ancak, Mandeville’in bencilliği yücelten yaklaşımı, neoliberalizmin aşırı bireycilik ve eşitsizlik yaratan yönleriyle paralellik gösterir. Örneğin:
- Günlük Örnek: Bir süpermarket zinciri, kâr maksimizasyonu için ucuz ama çevreye zararlı ürünler satar. Bu, kısa vadede tüketici talebini karşılasa da, uzun vadede ekolojik sorunlara yol açar. Mandeville’in bakış açısına göre, bu bencillik ekonomik canlılık yaratır; ancak, modern bağlamda bu, sürdürülemez bir tüketim modeline işaret eder.
- Neoliberalizmle Bağlantı: Neoliberal politikalar, şirketlerin kâr odaklı davranışlarını teşvik ederken, sosyal ve çevresel maliyetleri genellikle göz ardı eder. Bu, Mandeville’in “bireysel kötülükler toplumsal fayda sağlar” tezinin modern bir yansımasıdır.
Öte yandan, Keynesçilik, Mandeville ve Smith’in bireysel çıkar odaklı yaklaşımına karşı, devletin aktif rolünü savunur. Keynesçi politikalar, eşitsizliği azaltmak ve ekonomik krizlerde toplumu desteklemek için kamu harcamalarını kullanır. Ancak, metnin önceki bölümlerinde belirtildiği gibi, Keynesçilik de ekolojik sorunlara ve teknolojik değişimlere yeterince duyarlı değildir.
Mandeville’in Fikirlerinin Eleştirisi
Mandeville’in bencilliği yücelten yaklaşımı, bazı önemli eleştirilere yol açar:
- Ahlaki Sorunlar: Bencilliği erdem olarak sunmak, dayanışma, empati ve toplumsal sorumluluk gibi değerleri zayıflatabilir. Örneğin, bir toplumda herkes yalnızca kendi çıkarını düşünürse, yoksulluk ve eşitsizlik artabilir.
- Ekolojik Sınırlılıklar: Mandeville’in yaşadığı dönemde ekolojik krizler bugünkü kadar belirgin değildi. Günümüzde, bencilliğin teşvik ettiği aşırı tüketim, iklim değişikliği ve kaynak tükenmesi gibi sorunlara yol açıyor.
- Günlük Örnek: Bir tüketici, ucuz olduğu için tek kullanımlık plastik ürünler satın alır. Bu, Mandeville’in savunduğu bencilliğin ekonomik fayda sağladığını gösterse de, çevresel zararları göz ardı eder.
- Eşitsizlik: Mandeville’in modeli, zenginlik ve refahın herkese eşit dağıtılacağını varsaymaz. Modern neoliberalizmde, bu, gelir eşitsizliğinin artmasına yol açmıştır.
- Günlük Örnek: Bir CEO, kârını artırmak için işçilerin ücretlerini düşürür. Bu, Mandeville’in bencillik tezine uygun olsa da, toplumsal huzursuzluğa neden olabilir.
Günümüz Koşullarında Mandeville’in Mirası
Mandeville’in fikirleri, bireysel çıkarların toplumsal faydaya dönüşebileceği savıyla, neoliberalizmin ideolojik temelini güçlendirmiştir. Ancak, metnin önceki bölümlerinde tartışıldığı gibi, neoliberalizmin ekolojik ve toplumsal krizlere yol açması, Mandeville’in tezinin sınırlarını ortaya koyar. Günümüz koşullarında, Mandeville’in bencilliği yücelten yaklaşımı yerine, aşağıdaki öneriler dikkate alınabilir:
- Tüketim Altyapısının Dönüşümü: Tüketim alışkanlıklarını ekolojik ve eşitlikçi bir şekilde yeniden yapılandırmak. Örneğin, yerel kooperatifler aracılığıyla sürdürülebilir gıda üretimi desteklenebilir.
- Toplumsal Hareketlerle İşbirliği: Tabandan gelen hareketler, Mandeville’in bencilliğe dayalı modeline karşı, dayanışma ve kolektif sorumluluk odaklı bir yaklaşım sunabilir.
- Günlük Örnek: Bir mahallede, komşular bir araya gelerek ortak bir bahçe kurar ve yerel ürünleri paylaşır. Bu, bireysel bencilliğin ötesine geçen bir toplumsal fayda yaratır.
- Devletin Rolü: Keynesçi politikalarla desteklenen, ancak ekolojik ve teknolojik dinamiklere duyarlı bir devlet müdahalesi, Mandeville’in bireysel çıkar odaklı modelini dengeleyebilir.
Sonuç
Bernard de Mandeville’in Arılar Masalı, bireylerin bencil davranışlarının toplumsal refahı destekleyebileceği fikriyle, Adam Smith’in “görünmez el” kavramına ilham vermiş ve neoliberalizmin temel dayanaklarından biri olmuştur. Ancak, Mandeville’in bencilliği yücelten yaklaşımı, günümüzün ekolojik, toplumsal ve ekonomik krizleri karşısında yetersiz kalır. Neoliberalizmin bu mirası, eşitsizlik ve çevresel yıkım gibi sorunları derinleştirirken, Keynesçilik daha eşitlikçi bir alternatif sunar, ancak ekolojik duyarlılıkta eksik kalır. Geleceği şekillendirmek için, Mandeville’in bireysel çıkar odaklı modelini, dayanışma, ekolojik farkındalık ve tabandan gelen hareketlerle dengeleyen yeni bir yaklaşım gereklidir. Bu, tüketim altyapısını dönüştürmeyi, toplumsal hareketleri güçlendirmeyi ve devletin aktif ama dikkatli bir rol üstlenmesini içerir.