İçimizdeki Karanlık Taraflar veya Öfkede Hasedin Yeri

Erdoğan Çalak’ın İçimizdeki Magma: Haset kitabında haset, insan psişesinin temel bir enerjisi olarak ele alınır ve özellikle içimizdeki “karanlık taraf” veya öfke gibi yoğun duyguların merkezinde yer alır. Psikanalitik açıdan, haset, bireyin yetersizlik hissi, kıyaslama ve yok etme arzusuyla şekillenen yıkıcı bir dürtü olarak tanımlanır. Çalak, haseti yalnızca olumsuz bir duygu olarak değil, aynı zamanda ruhsal gelişimi yönlendiren bir motor olarak da görür; ancak bu enerjinin kontrol edilmediği durumlarda öfke ve karanlık tarafın (örneğin, yıkıcı eğilimler, nefret, şiddet) baskın hale geldiğini vurgular.

1. İçimizdeki Karanlık Taraf ve Hasetin Rolü

Psikanalizde “karanlık taraf,” genellikle bilinçdışında yatan yıkıcı dürtüler, bastırılmış arzular ve öfke gibi kontrol edilmesi zor duyguları ifade eder. Çalak, haseti bu karanlık tarafın temel bir bileşeni olarak tanımlar ve onu “birincil enerji” olarak nitelendirir (s. 6). Haset, bireyin kendi eksikliklerini başkalarının sahip olduklarıyla kıyaslaması sonucu ortaya çıkar ve bu kıyaslama, öfke, gerginlik ve yok etme isteğiyle birleşir.

  • Hasetin Karanlık Tarafı:
    • Çalak, hasetin “yiyerek yok etme ve onun gibi olma” arzusuyla karakterize olduğunu belirtir (s. 5). Bu, Freud’un Totem ve Tabu’daki klan şefinin öldürülüp yenmesi örneğinde olduğu gibi, hem sevgi hem de yıkım içeren bir dürtüdür.
    • Melanie Klein’ın “haset, iyi nesneyi bozar” (s. 4) görüşü, Çalak’ın argümanını destekler. Haset, başkalarının mutluluğundan rahatsızlık duyma ve bu mutluluğu yok etme eğilimiyle karanlık tarafı besler.
    • Çalak’a göre, haset bebeklikte anneden ayrışma farkındalığıyla başlar (s. 3). Bebek, annenin sevgisinin sınırlı olduğunu algıladığında, bu eksiklik hissi haseti tetikler ve öfke olarak dışa vurur.
  • Karanlık Tarafın Kaynağı:
    • Çalak, doğum travmasının haset enerjisini harekete geçirdiğini savunur (s. 11). Anne karnındaki “Bölünmez Bütünlük”ten kopuş, bebeği “hiçlik” ve öfke dolu bir duruma savurur. Bu, karanlık tarafın kökenini oluşturur ve haset, bu öfkenin ilk ifadelerinden biri olur.
    • Yetişkinlikte, modern dünyanın kıyaslama kültürü (sosyal medya, tüketim toplumu) haseti körükler ve karanlık tarafı güçlendirir (s. 67-68). Çalak, kapitalizmin “üstünlük” vaatleriyle bireyleri rekabete ittiğini ve bu rekabetin öfkeyi artırdığını eleştirir.

2. Öfkede Hasetin Yeri

Öfke, psikanalitik açıdan, bastırılmış arzuların veya engellenmiş ihtiyaçların dışa vurumu olarak görülür. Çalak, hasetin öfkenin temel bir bileşeni olduğunu ve bu iki duygunun birbiriyle sıkı sıkıya bağlantılı olduğunu belirtir. Haset, öfkenin yönünü ve yoğunluğunu şekillendirir; çünkü haset, başkalarının sahip olduğu bir şeye duyulan özlemle öfkeyi tetikler.

  • Hasetin Öfkeye Katkısı:
    • Çalak, hasetin “canavarca bir öfke biçimi” olduğunu ve bu öfkenin “yiyerek yok etme” arzusuyla ifade bulduğunu söyler (s. 6). Ancak, bu öfke doğrudan öfke olarak değil, gerginlik, korku ve çekim karışımı olarak yaşanır.
    • Klein’ın görüşüne paralel olarak, hasetli öfke, iyi nesneye (örneğin, sevilen bir kişiye) yönelik yıkıcı bir dürtü içerir. Çalak, bu öfkenin bireyi “günahkâr” hissettirdiğini ve kendine dönen bir cezalandırma korkusuna (örneğin, hipokondriasis) yol açabileceğini belirtir (s. 6).
    • Öfkenin hasetten beslendiği durumlarda, birey, haset ettiği nesneyi yok etmeye veya onun yerini almaya çalışır. Çalak, bu dinamikleri kadınlarda sahiplenme, erkeklerde rekabet ve şiddet eğilimiyle ilişkilendirir (s. 70-74).
  • Öfkenin Kontrolsüz Hali:
    • Çalak, haset enerjisinin ayrışmadığı (öfke ve dürtünün ayrılamadığı) durumlarda öfkenin patolojik hale geldiğini savunur. Örneğin, aşırı haset, akıl hastalıklarına veya şiddete yol açabilir (s. 73).
    • Modern dünyada, sosyal medya ve tüketim kültürü, bireylerin sürekli kıyaslama yapmasına neden olarak hasetli öfkeyi artırır. Çalak, bu öfkenin bireyleri narsisistik bir gerilemeye (çocuksu düzeye) sürüklediğini belirtir (s. 68).

3. Haset ve Öfkenin Psikanalitik Dönüşümü

Çalak, haset ve öfkenin karanlık tarafını dönüştürmenin sevgi odaklı bir süreçle mümkün olduğunu savunur. Psikanalitik açıdan, bu dönüşüm, Melanie Klein’ın “depresif pozisyon”unda şükran duygusunun gelişmesi ve bireyin iyi nesneyi koruma çabasıyla ilişkilidir.

  • Bebeklikte Dönüşüm:
    • Çalak, annenin “ikinci dikkati” (Bion’un alfa işlevi, s. 14) ile haset enerjisinin ayrıştığını (öfke ve dürtünün ayrılması) belirtir. Annesinin sevgisiyle sakinleşen bebek, hasetli öfkesini taklit ve öğrenme gibi yapıcı davranışlara dönüştürür.
    • Örnek: Bir bebek, annesinin başka bir çocuğa ilgi göstermesine öfkelenir, ancak annenin sevgi dolu yanıtı, bu öfkeyi yapıcı bir bağlanma çabasına çevirir.
  • Yetişkinlikte Dönüşüm:
    • Çalak, yetişkinlikte haset ve öfkenin dönüşümünü, kendi yetersizliklerini kabul etme ve başkalarının başarısını takdir etme yoluyla mümkün görür (s. 76). “Kaderini sevme” (amor fati) aşamasında haset geride kalır ve şükran duygusu baskın olur.
    • Örnek: Bir kişi, iş yerinde terfi alan bir meslektaşına haset yerine tebrik eder ve kendi gelişimine odaklanırsa, öfkesi yapıcı bir motivasyona dönüşür.

4. Haset ve Öfkeyi Dönüştürme Önerileri

Çalak, içimizdeki karanlık tarafı ve öfkeyi dönüştürmek için sevgi odaklı bir yaklaşım önerir:

  • Farkındalık: Haset ve öfkenin kaynağını anlamak (örneğin, kıyaslama veya yetersizlik hissi) ilk adımdır. Çalak, bireyin kendi duygularını gözlemlemesini önerir (s. 81).
    • Örnek: Sosyal medyada birinin başarısına öfkeleniyorsanız, bu öfkenin kendi öz-değer algınızdan kaynaklandığını fark edin.
  • Sevgi ve Şükran: Çalak, başkalarının iyiliğini takdir etmenin haseti azalttığını belirtir (s. 76). Şükran duygusu, öfkeyi sevgiyle dengeler.
    • Örnek: Bir arkadaşınızın başarısını kutlamak, hasetli öfkeyi yapıcı bir bağa dönüştürebilir.
  • Kendi Yeterliliğini Artırma: Çalak, hasetin yapıcı bir güce dönüşmesi için bireyin kendi becerilerini geliştirmesini önerir (s. 75).
    • Örnek: Bir meslektaşınızın terfisine haset ediyorsanız, kendi kariyer hedeflerinize odaklanın.

Sonuç

İçimizdeki karanlık taraf ve öfkede haset, Çalak’ın İçimizdeki Magma: Haset kitabında, insan psişesinin temel bir enerjisi olarak ele alınır. Haset, yetersizlik hissi ve kıyaslamayla öfkeyi tetikler ve kontrol edilmediğinde yıkıcı bir karanlık tarafı besler. Çalak’ın sevgi odaklı dönüşüm önerisi, haset ve öfkenin yapıcı bir güce çevrilebileceğini gösterir; ancak diziler genellikle yıkıcı yönleri vurgular. Sevgi, şükran ve farkındalık, karanlık tarafı aydınlatmanın anahtarıdır.