Bilişsel Çelişkiler ve Normallik
“Normallik İmparatorluğu” kitabının onuncu bölümü, “Bilişsel Çelişkiler” başlığını taşımaktadır. Bu bölüm, nöroçeşitlilik hareketinin bugünkü durumunu, faydalarını ve sınırlılıklarını, özellikle de kapitalizmle olan karmaşık ilişkisini ele almaktadır.
İşte bölümün ana noktaları:
- Nöroçeşitlilik Hareketinin Mevcut Durumu ve Faydaları:
- Son on yılda, nöroçeşitlilik hareketi inanılmaz bir hızla büyümüştür.
- Bu hareketin teorileri, dünya genelinde nörodiverjan pratikler için bir temel oluşturmuştur. Bu, insanlığın önemli bir kısmının “Normallik İmparatorluğu” içinde dayatılan giderek daha katı nöronormativiteye uyum sağlayamamasından kaynaklanmaktadır.
- Nöroçeşitlilik aktivizmi, sokak protestolarından siyasi lobi faaliyetlerine, sendikacılıktan araştırmaya kadar birçok alana dahil edilmiştir.
- Nöroçeşitlilik teorisi, hem Kartezyen düalizmi (zihin ve beden ayrımı) yeniden üretmekten kaçınır hem de akıl hastalığının yaygın bir şekilde reddedilmesine yol açan anti-psikiyatri hareketinin bir diğer önemli sorunundan sakınır.
- Teori, atipik zihinlerin varsayılan patolojileştirilmesine meydan okurken, akıl hastalığının gerçekliğini tamamen inkar etmez.
- Engelli kimliğini sahiplenerek, nöroçeşitlilik savunucuları, engelliliğin inkarı hatasından kaçınırken, yanlış patolojileştirmeye ve kontrole karşı toplu olarak mücadele edebilirler.
- Bu teori, bilişin somut doğasını ve engelliliğin gerçekliğini vurgulayarak, akıl sağlığı politikasını daha geniş engellilik politikalarıyla ilişkilendirmiştir, bu da daha birleşik ve kapsayıcı bir politikaya olanak tanımıştır.
- Nöroçeşitlilik teorisi, engelli insanları kendi deneyimlerinin birincil uzmanları olarak merkeze alarak, sadece psikiyatristlerin değil, klinik psikologların ve diğer klinik mesleklerin otoritesine de meydan okur.
- Hareketin Sınırlılıkları ve Neoliberal Fırsatçılık (“Neuro-Thatcherism”):
- Tüm bu ilerlemelere rağmen, nöroçeşitlilik teorisi ve aktivizmi çoğunlukla liberal bir çerçevede kalmıştır, hak temelli bir yaklaşıma ve tanınma, temsil ve kavramları değiştirmeye odaklanmıştır.
- Neoliberal dönemde, kapitalistlerin nöroçeşitlilik dahil etmesinden kâr elde etmelerine yardımcı olan yeni nöroçeşitlilik endüstrileri ortaya çıkmıştır. Örneğin, havaalanlarındaki duyu odaları veya süpermarketlerdeki “otizm dostu” saatler, tüketici tabanını genişletmek için yapılan değişikliklerdir, ancak derin sistemik değişimlere yol açmazlar.
- Yazarların “nöro-Thatcherizm” olarak adlandırdığı bu durum, nöroçeşitlilik savunuculuğunun, nörodiverjan güçlü yönleri veya “süper güçleri” ortaya çıkarmak ve bunları sömürmek için iş odaklı bir programa dönüştürüldüğü bir olguya yol açmıştır.
- Bu, bazı nörodiverjan bireylere iş bulmada yardımcı olsa da, nörodiverjan baskının temelini oluşturan daha derin toplumsal yapıları temelden sorgulamaz.
- Matt Hancock gibi siyasi elitlerin nöroçeşitlilik hayır kurumları kurması, bu co-optasyonun bir örneğidir, zira aynı kişiler nörodiverjan bireylere zarar veren kemer sıkma politikalarını uygulamışlardır.
- Eleştirel liberal yaklaşımlar ve “nöroqueering” gibi kavramlar, nöronormativiteye karşı direniş için yeni araçlar sunsa da, genellikle siyasi ekonomi analizine derinlemesine girmekten kaçınırlar.
- Sakatlığı Bir Silaha Dönüştürmek ve Ekstraktif Terk Edilme:
- Kapitalizm, akıl hastalığı ve sakatlık hakkındaki inançlarda belirli bir belirsizlik gerektirir: bir yandan fazla nüfusun mevcudiyetini meşrulaştırmak ve suç işlememiş farklı bireyleri hapsetmek için yeterince inanmamızı ister; diğer yandan, kârı maksimize etmek amacıyla çoğu insana sağlık hizmeti veya destek sağlamamak için yeterince şüpheci olmamızı gerektirir.
- Anti-psikiyatri hareketinin, akıl hastalığının gerçekliğini reddetmesi, ironik bir şekilde kapitalizme yardımcı olmuştur, çünkü bu, devletin ve sermayenin kârlılığı artırmak adına yardım etmeme ihtiyacına hizmet eder.
- Yazar, Frantz Fanon ve Sosyalist Hasta Kolektifi gibi radikal geleneklere atıfta bulunarak, akıl hastalığının gerçekliğini kabul etmenin ve onu kapitalist tahakkümete karşı bir örgütlenme ve direniş alanı olarak kullanmanın önemini vurgular. Sosyalist Hasta Kolektifi’nin manifestosu “Hastalığı Bir Silaha Dönüştür” başlığını taşımaktadır.
- Nörodiverjan Marksizm, nörodiverjan sakatlığı ve hastalığı, hem nörodiverjanları hem de nörotipik olanları üreten ve onlara zarar veren sistemi organize etme ve ona direnme alanlarına dönüştürmeyi amaçlar.
- Ekstraktif Terk Edilme (Extractive Abandonment) kavramı, kapitalizmin fazlalık sınıfını hem yarattığını hem de onlardan sömürü yoluyla fayda sağladığını, aynı zamanda onları terk ettiğini açıklar. Bu, sakat insanları, işgücü için bir yedek ordu olarak tutulan “fazla nüfusun” bir parçası olarak görür. Bu durum, ABA (Uygulamalı Davranış Analizi) endüstrisi gibi, nörodiverjan bireylere yardımcı olmasa da kârlı olduğu için varlığını sürdüren endüstrilerin büyümesini açıklar.
- Nörobilişsel Çelişki ve Kolektif Kurtuluş:
- Kapitalizm, grup düzeyinde nöroçeşitliliğe ihtiyaç duyar çünkü bilişsel ve duygusal işleyişteki çeşitlilik üretim için temeldir ve değişen ortamlara uyum sağlamaya yardımcı olur. Ancak aynı zamanda, nörodiverjan insanları değersizleştirir ve kontrol etmeye çalışır.
- Kapitalizm altında, bireyler iki zararlı koşul arasında sıkışıp kalır: ya sömürülerek “değerli” işçiler haline getirilir ve bu sömürü onları hasta eder, ya da değersizleştirilerek engelli veya dışlanmış “fazla nüfus” olarak görülür. Her iki durumda da insan zihinleri yabancılaşır ve iyi olma hali çoğunluk için ulaşılamaz hale gelir.
- Bu çelişki, kapitalizm altında gerçek bir kurtuluşun imkansız olduğunu gösterir ve işçi sınıfı ile fazla nüfusun çıkarlarının bir olduğunu belirtir.
- Yazar, işgücünde nörodiverjan işçilerin örgütlenmesi ve fazla nüfusun gücünün artırılması da dahil olmak üzere, bu çelişkinin üstesinden gelmek için radikal bir nöroçeşitlilik siyasetinin gerekliliğini savunur.
Bölüm, kapitalizmin yarattığı nöronormatif tahakkümün derinlemesine anlaşılmasına katkıda bulunarak, nöroçeşitlilik hareketinin gelecekteki stratejileri için bir temel sunmaktadır.