Psikanalizin Nörobilimle Kesişiminden Ne Öğrenebiliriz ?
Solms ve Panksepp Makalesinin Temel Savları
Mark Solms ve Jaak Panksepp’in makalesi, Freudcu psikanalitik teoriyi modern nörobilimsel bulgularla harmanlayarak, bilincin ve zihinsel süreçlerin işleyişine dair çığır açan savlar ortaya koymaktadır. İşte bu makalenin en önemli temel savları:
1. Bilincin Kökeni Kortekste Değil, Beyin Sapındadır (İd Bilinçlidir)
- Geleneksel görüşün reddi: Bilincin beynin üst katmanı olan kortekste yerleştiği yönündeki yaygın inancı reddeder.
- Duygusal bilincin önceliği: Bilincin temelinin, evrimsel olarak daha eski ve derin olan subkortikal yapılardan, özellikle de beyin sapındaki duygusal ağlardan kaynaklandığını savunur.
- İd’in yeniden tanımlanması: Freud’un bilinçdışı ve dürtüsel olarak tanımladığı İd’in, aslında kendi içinde birincil bir bilince sahip olduğunu iddia eder. Ham duygusal deneyimler (korku, öfke, arayış vb.) ve bedensel durumlar, bilişsel farkındalık oluşmadan önce bu derin seviyede hissedilir.
2. Ego’nun Rolü: Bilinci İşleme ve Stabilize Etme
- Ego’nun çevirmen işlevi: Ego’nun temel görevinin, İd’den gelen ham, duygusal bilinci algılanabilir, düşünülebilir “nesnelere” dönüştürmek olduğunu öne sürer.
- Korteksin katkısı: Korteks, bilinci üretmekten ziyade, bu dalga benzeri, anlık bilinç durumlarını “zihinsel katılara” veya “nesnel temsiller”e çevirerek, onlar üzerinde düşünülmesini ve stabilize edilmesini sağlar.
3. Bilinçdışının Nörobiyolojik Mekanizmaları
- Bastırmanın mekanizması: Bastırmanın, yansıtıcı (otonoetik) farkındalığın belirli bilişsel süreçlerden geri çekilmesiyle ilişkili olduğunu, ancak ilgili materyalin ve duygusal sıkıntının derinlerde aktif kalmaya devam ettiğini belirtir.
- Otomatizm ve tahmin hatası: Beynin, enerjiyi korumak ve belirsizliği azaltmak için zihinsel süreçleri otomatikleştirme eğiliminde olduğunu ve bu otomatizmlerin tahmin hatalarını (sürprizi) en aza indirdiğini savunur. Bu, Freud’un “Nirvana ilkesi” ve “gerçeklik ilkesi” ile ilişkilendirilir.
4. Duygusal Sinirbilimin Önceliği ve Klinik Çıkarımlar
- Duyguların ihmali: Çağdaş bilişsel sinirbilimin, zihnin duygusal boyutunu göz ardı etme eğiliminde olduğunu eleştirir ve beynin sadece bir bilgi işlem aracı değil, aynı zamanda duyarlı ve kasıtlı bir varlık olduğunu vurgular.
- Patolojiye yeni bakış: Psikozu, dünyanın tahmin modellerini otomatikleştirmedeki bir başarısızlık (aşırı belirginlik) olarak, nevrozu ise bastırmadan (bilinçdışı materyallerin neden olduğu süregelen tahmin hataları) kaynaklanan bir durum olarak tanımlar.
- Terapötik hedef: Psikanalitik terapinin, bastırılmış duygusal materyali işleme ve tolere etme kapasitesini artırmayı, aynı zamanda Ego’nun İd’in duygusal dilini daha iyi anlamasına ve yönetmesine yardımcı olmayı hedeflemesi gerektiğini savunur.
Bu savlar, psikanalizi nörobilimle birleştirerek, zihnin işleyişine dair daha kapsamlı ve ampirik olarak temellendirilmiş bir anlayış sunmaktadır.