Kolektif Körlük Bir Ülkeyi Yıkıma Sürükler mi?

Kolektif körlük, bir toplumun veya grubun, açık ve belirgin sorunları, tehlikeleri veya gerçekleri görmezden gelme, inkar etme veya aktif olarak çarpıtma eğilimidir. Bu durum, bireysel bilinçdışının toplumsal düzeydeki bir yansıması olarak da düşünülebilir; tıpkı bastırılmış arzuların kişiyi yoldan çıkarması gibi, kolektif körlük de bir ülkeyi felakete sürükleyebilir. Kesinlikle, kolektif körlük bir ülkeyi yıkıma sürükleyebilir. Tarih boyunca ve günümüzde bunun sayısız örneğini görmek mümkün.


Kolektif Körlüğün Temel Dinamikleri

Kolektif körlük, genellikle birkaç dinamik bir araya geldiğinde ortaya çıkar:

  1. İnkâr Mekanizmaları: En temel dürtülerden biri, acı veren veya rahatsız edici gerçeklerle yüzleşmekten kaçınmaktır. Toplumsal düzeyde, bu; ekonomik kriz belirtilerini, çevresel felaketleri, toplumsal adaletsizlikleri veya siyasi yozlaşmayı “yok sayma” veya “küçümseme” şeklinde tezahür edebilir.
  2. Konformizm ve Grup Düşüncesi: Bireyler, eleştirel düşünme yetilerini bir kenara bırakarak, grubun hâkim görüşüne uyma eğilimi gösterirler. “Herkes böyle düşünüyor” veya “Sessiz kalmak en iyisi” gibi yaklaşımlar, açıkça görülen sorunlara karşı toplumsal eylemsizliği pekiştirir.
  3. İdeolojik Filtreler ve Propaganda: İktidarlar veya güçlü gruplar, kendi çıkarlarına uygun bir “gerçeklik” inşa etmek için ideolojik filtreler ve propaganda araçları kullanır. Medyanın manipülasyonu, “yalan haberler” ve “yankı odaları,” toplumu belirli bir anlatıya hapsederek alternatif bakış açılarını ve eleştirel düşünceyi engeller.
  4. Korku ve Baskı: Muhalif seslerin susturulması, eleştirenlerin cezalandırılması veya dışlanması, bireylerin gerçekleri dile getirmekten çekinmesine neden olur. Korku, kolektif körlüğün en etkili araçlarından biridir.
  5. Kısa Vadeli Çıkar Odaklılık: Uzun vadeli, sistemik sorunları ele almak yerine, kısa vadeli kazançlara veya yüzeysel çözümlere odaklanma eğilimi. Örneğin, çevresel yıkımın uzun vadedeki etkileri yerine, anlık ekonomik büyüme rakamlarına odaklanmak.

Kolektif Körlüğün Bir Ülkeyi Yıkıma Sürüklediği Durumlar

Kolektif körlük, bir ülkeyi çeşitli şekillerde yıkıma sürükleyebilir:

  1. Ekonomik Çöküş: Bir ülkenin ekonomik temellerindeki çürümeyi (örneğin, sürdürülemez borçlanma, yolsuzluk, üretkenlik kaybı) inkar etmek veya görmezden gelmek, sonunda yıkıcı bir ekonomik krize yol açar. Geçmişteki pek çok ekonomik balonun patlamasında veya ulusal ekonomilerin iflas etmesinde, halkın ve liderlerin tehlike işaretlerini görmezden gelmesi önemli bir rol oynamıştır.
  2. Çevresel Felaketler: İklim değişikliği, doğal kaynakların tükenmesi, kirlilik gibi çevresel sorunlara karşı kolektif körlük, geri dönülmez ekolojik yıkımlara ve bunun sonucunda kitlesel göçlere, kıtlıklara ve yaşanmaz bölgelerin oluşmasına neden olabilir.
  3. Toplumsal Çatışma ve İç Savaş: Bir toplumdaki derin eşitsizlikleri, adaletsizlikleri, ayrımcılığı veya kutuplaşmayı inkar etmek, bu sorunların zamanla birikmesine ve sonunda toplumsal patlamalara, şiddete ve hatta iç savaşa yol açabilir. Tarihte pek çok devrim ve iç çatışma, iktidarın ve halkın belirli gerçeklikleri görmezden gelmesiyle alevlenmiştir.
  4. Siyasi Otoriterleşme ve Diktatörlük: Demokrasinin zayıflaması, bireysel özgürlüklerin kısıtlanması veya liderlerin otoriterleşme eğilimleri gibi durumlar, toplumun büyük bir kesimi tarafından göz ardı edildiğinde, ülkenin totaliter bir rejime doğru sürüklenmesi riski artar. Bu körlük, muhalif seslerin susturulmasına ve demokratik kurumların çöküşüne zemin hazırlar.
  5. Uluslararası İzolasyon ve Çatışmalar: Bir ülkenin uluslararası arenadaki yanlış politikaları, düşmanca tutumları veya gerçekçi olmayan iddiaları, halk tarafından eleştirilmeden veya sorgulanmadan kabul edildiğinde, ülke uluslararası arenada izole olabilir, yaptırımlara maruz kalabilir veya hatta çatışmalara sürüklenebilir.

Kolektif Körlükle Mücadele: Farkındalık ve Eleştirel Düşünce

Kolektif körlükten kaçınmak, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde sürekli bir çaba gerektirir:

  • Eleştirel Düşünceyi Teşvik Etmek: Bireylerin bilgiyi sorgulamalarını, farklı kaynaklardan bilgi edinmelerini ve hâkim anlatıları sorgulamalarını teşvik etmek esastır.
  • Açık İletişim ve Diyalog Kanalları: Farklı görüşlerin dile getirilebildiği, eleştirinin hoş görüldüğü ve diyaloğun teşvik edildiği bir ortam yaratmak. Medya özgürlüğü, akademik özgürlük ve ifade özgürlüğü bu noktada hayati öneme sahiptir.
  • Empati ve Ortak İnsanlık Değerleri: Toplumsal fay hatları boyunca empatiyi artırmak, “öteki”nin acısını anlamak ve ortak insanlık değerleri etrafında birleşmek, kutuplaşmayı ve inkarı azaltabilir.
  • Geçmişten Ders Çıkarmak: Tarihsel hatalarla ve kolektif körlük örnekleriyle yüzleşmek, gelecekte benzer hataların tekrarlanmasını engellemek için önemlidir.

Kolektif körlük, sinsi ve yavaş ilerleyen bir zehir gibidir. Başlangıçta zararsız görünebilir, ancak zamanla bir ülkenin temellerini kemirerek onu geri dönülmez bir yıkıma sürükleyebilir. Bu nedenle, uyanık kalmak, sorgulamak ve gerçekle yüzleşmek, bir ulusun sağlığı ve geleceği için vazgeçilmezdir.


Sizce dijital çağın “yankı odaları,” kolektif körlüğü nasıl daha da derinleştiriyor ve bununla mücadelede neler yapılabilir?