Normalliğin Patolojisi: Patolojik Mızrak Ucunda

Kolektif Narsisizmin Yükselişi

Son yıllarda, giderek daha fazla duygusal fırtınalara kapılan, mantıksızlaşan ve düşünme yetisini yitiren kolektif bir narsisizm hareketi tanık olduğumuz bir gerçek.
Bu durumun politik bir aidiyetle doğrudan ilgisi yok. Siyaset, bugün faşizan bir estetik ve fetişleşmiş bir gösteriden ibaret hâle geldiğinde, artık önemini kaybediyor.
Demokratların ya da Cumhuriyetçilerin –veya herhangi bir partinin– “dünün içeriği” üzerine söyledikleri, bu bağlamda neredeyse tamamen alakasız.


Capitol Baskını: Sembolik Bir Sahne

6 Ocak 2021’de ABD Kongre Binası’na koşan kalabalıkları anlamak isteyenler için mesele basit:
Bu insanlar, onları korkudan, suçluluktan ve yalnızlıktan kurtaran; onlara hayali ama bitimsiz bir güç, mutluluk ve anlam duygusu veren bir figürün peşindeler.
“Selfie çubuklarıyla cesur kalpli” bir yığın insan, kendi mitolojilerinin sahnesine koştu. Bu sahnede gerçekliğin yerini, görünüşün zaferi aldı.


Normalliğin Patolojisi

Metaforik olarak söylemek gerekirse, normalliğin patolojisi, patolojik mızrak ucunda kristalleşiyor.
Bu, silahlı milislerin iktidarı ele geçirmesinden daha tehlikeli bir süreci işaret ediyor:

  • Topluca düşünmenin askıya alınması
  • Akıl yürütmenin erişilemez hâle gelmesi
  • Gürültülü bir sessizlik ve yaygın bir sapma hâlinin normalleşmesi

Gerçeklik Duygusunun Çöküşü

Trump yanlıları –ve Batı dünyasındaki benzer kitle hareketleri– gerçeklik duygusunu yok etme sanatında ustalaştılar.
Bu ironik biçimde onları en az etkileyen şey. Çünkü onlar zaten uzun zaman önce gerçeklikten kopmuştu.
Asıl etki, geri kalan herkese –bize– yöneliyor:

  • Gerçeğin parçalanması
  • Ortak dilin ve anlamın aşınması
  • Politik tartışmanın “gerçeklikten bağımsız” bir şova dönüşmesi

Düşünmenin Sonu mu?

Asıl tehlike, “yanlış insanlar”ın iktidara gelmesi değil; düşünmenin kendisinin işlevsizleşmesi.
Bu, toplumsal düzeyde geri dönüşü zor bir kırılma:

  • Eleştirel akıl devre dışı
  • Sahte haber, “alternatif gerçek” kadar geçerli kabul ediliyor
  • Sessizlik bile bir protesto değil, yeni bir itaat biçimi hâline geliyor

Patolojik Normallik

Normallik, artık “sağlıklı olan” değil, toplu olarak paylaşılmış patolojik alışkanlıklar bütünü.
Bireyler, kendilerini rahatsız eden gerçeğe değil, onlara teselli sunan yanılsamalara bağlanıyor.
Ve bu yanılsamalar, modern siyaset sahnesinde en değerli meta hâline gelmiş durumda.


Sonuç: Bizim Payımız

Eğer bu manzarada bir “öteki” varsa, biz de onun bir parçasıyız.
Gerçekliğin çöküşünü sadece dışarıdan izlemiyoruz;

  • Onu paylaşıyor
  • Onunla etkileşime giriyor
  • Kimi zaman farkında olmadan onu besliyoruz

Gerçeklik kaybı, sadece başkalarının problemi değil. Normalliğin patolojisi, hepimizin üzerinde gezinen sessiz bir gölge.


💡 Düşünmek için:
Belki de artık en radikal eylem, kendimize şu soruyu sormak: “Ben bugün hangi yanılsamayı besledim?”
Çünkü mızrak ucunun keskinliğini hissettiğimizde, iş işten geçmiş olabilir.


İstersen bu yazıyı, daha provokatif bir giriş ve kısa alıntılarla desteklenmiş, sosyal medyada tartışma yaratacak bir versiyona da dönüştürebilirim. Bu, konunun etkisini genişletir.