Mentalizm: Görünmez Bir Ayrımcılık Biçimi
“Baby Jane’e Ne Oldu?” (1962) filmi, yalnızca gotik bir korku anlatısı değil; aynı zamanda toplumun “deli” olarak etiketlediği kişilere bakışındaki acımasızlığı da gözler önüne seriyor. Bu filmle başlayan tartışmalar, zamanla daha derin bir farkındalığa dönüştü: akıl hastalığı sadece tıbbi bir mesele değil, aynı zamanda toplumsal bir damgalama ve kontrol aracıdır.
Mentalizm Nedir?
Tıpkı cinsiyetçilik, ırkçılık ya da engellilik karşıtlığı gibi, mentalizm de ayrımcılığın bir türüdür.
- Dilin içine sızar: “Hasta”, “deli” gibi kelimeler, aslında toplumsal onayın dışında kalan davranışlara karşı bir hakaret olarak kullanılır.
- Kültüre yerleşir: Filmlerden haberlere, gündelik sohbetlerden edebiyata kadar, “akıl hastası” klişesi sürekli yeniden üretilir.
- İçselleştirilir: İnsanlar ne kadar farkında olursa olsun, bu klişeleri üzerlerine alır, kendi değerlerini sorgular, hatta kendilerini suçlu hisseder.
Akıl Hastalarının Kurtuluş Hareketi
1970’lerde ABD’de başlayan Akıl Hastaları Kurtuluş Projesi, bu farkındalığı kolektif bir mücadeleye dönüştürdü.
- İnsanlar deneyimlerini paylaşmaya başladığında, ister devlet hastanelerinde, ister lüks özel kliniklerde olsun, yaşadıklarının ne kadar benzer olduğunu fark ettiler.
- Ortak deneyim: kişiselleşme ve küçümsenme, ağır ilaçların sersemletici etkisi, ve en önemlisi, sistem tarafından susturulma.
Ruh Sağlığı Sisteminin Gerçek Amacı
Bu farkındalık, tekil hikâyelerin ötesinde daha büyük bir tabloyu ortaya koydu:
- Ruh sağlığı sisteminin en önemli işlevi, tedavi değil, sosyal kontroldür.
- “Uygun davranmayanı” tanımlar, izole eder, ilaçlarla susturur ve sisteme uyum sağlamaya zorlar.
- Bu yönüyle mentalizm, bireylerin özgürlüğünü değil, toplumsal düzenin devamını gözetir.
Bugüne Yansıması
Bugün hâlâ:
- Haberlerde “ruh hastası saldırgan” başlıklarını görüyoruz.
- “Psikoloğa git” ifadesi, küçümsemenin modern biçimi olarak karşımıza çıkıyor.
- Ruh sağlığı alanı, devasa bir endüstriye dönüşmüş durumda; ilaç şirketleri ve özel klinikler milyarlar kazanırken, damgalanmış bireyler sistemin kıyısına itiliyor.
Sonuç: Direnişin Adı
Mentalizmle mücadele, yalnızca bir hak mücadelesi değil; aynı zamanda insan onurunu savunma mücadelesidir.
- Akıl hastalığı yaşayanların deneyimlerini paylaşması, kolektif direnişi mümkün kılar.
- “Hasta” ya da “deli” klişelerini kırmak, zihinsel sağlık sisteminin baskıcı doğasını ifşa etmek, toplumsal dönüşüm için kritik bir adımdır.
Tıpkı “Baby Jane” filminde olduğu gibi, sorun karakterlerin kendisinde değil, onları kuşatan toplumun bakışındadır.
Bugün sorulması gereken soru şudur:
👉 Gerçekten hasta olan kim? İnsan mı, yoksa onu sürekli kontrol altında tutmaya çalışan sistem mi?


