Kuraldışı Filmi: Otizm Temsili Değil, Nörotipik Bir Fantezi

2019 yapımı Türkçe’ye “Kuraldışı” olarak gösterime giren (Hors-Normes- The Specials, Éric Toledano ve Olivier Nakache tarafından yönetilen 2019 Fransız drama filmidir. 2019 Cannes Film Festivali’nde yarışma dışı gösterildi. Film, Stéphane Benhamou ve Daoud Tatou’nun gerçek hikayesinden esinlenmiştir.) filmi, yönetmenlerin “iyi niyetli” bir otizm portresi sunma çabası olarak görülse de, otistik bireylerin kendileri tarafından eleştirel bir mercekle incelendiğinde bambaşka bir tablo ortaya çıkıyor. Bu yazı, filmin temel sorunlarını, otistik topluluğun bakış açısından somutlaştırarak ve iddiaların altını çizerek netleştirmeyi amaçlamaktadır.


1. Dışarıdan Bir Bakış: Temsil Değil, Gözlem

Filmin en temel sorunu, otizmin nörotipik insanlar tarafından, nörotipik insanlar için tasvir edilmesidir. Filmde, otistik bireyler kendi deneyimlerinin özneleri değil, eğitimcilerin “kahramanlık” hikayesini süsleyen ikincil nesneler olarak kalıyor.

  • Slogan: “Onlar İçin de Normal Bir Hayat” – Bu slogan, otistiklerin kendi içsel değerleri veya potansiyelleri üzerinden değil, “normal” bir yaşama ne kadar yaklaştırılabilecekleri üzerinden tanımlanıyor. Bu, otistik bireyi olduğu gibi kabul etmek yerine, onu dönüştürmeyi hedefleyen bir yaklaşımdır.
  • Kahramanlık Anlatısı: Film, otistiklerin başarılarını veya zorluklarını değil, daha çok onlara yardım eden eğitimcilerin ve derneklerin fedakarlıklarını ve azimlerini öne çıkarıyor. Seyirci, otistik bir bireyin hayatına değil, onlara “yardım eden”lerin duygusal yolculuğuna odaklanıyor.

2. Patolojikleştirme ve Terapötik Düşünce

Film, otistik bireyi bir bakım nesnesi olarak ele alıyor, bir hukuk öznesi olarak değil. “Şiddetli otistik” olarak etiketlenen karakterlerin yaşadıkları zorluklar, aslında yetersiz destek ve duyusal aşırı yüklenmenin sonuçlarıdır. Film, bu zorlukların nedenini sorgulamak yerine, onları birer “bozukluk” olarak sunuyor.

  • Semptomlaştırma: Film, bir otistik kişinin erime krizini (meltdown), bu krizin arkasındaki tetikleyicileri (uygunsuz dokunma, aralıksız virilist dokunuş vb.) göstermeden, sadece “şiddetli” bir durum olarak resmediyor. Bu, izleyiciye olayın nedenini değil, sadece semptomunu sunar ve otistik bireyin kontrol edilemez olduğu algısını pekiştirir.
  • Geçmişin Vizyonu: Film, otistik insanlara yönelik 1970’lerden kalma, eski bir destek modelini sunuyor. Oysa günümüzde otistik savunuculuk, otistik bireylerin kendi ihtiyaçları doğrultusunda yaşamalarını ve toplumsal dahil edilmelerini savunur.

3. Gerçek İhtiyaçların Göz Ardı Edilmesi

Film, “şiddetli” otizmin gerçeğini gösterdiğini iddia etse de, otistik insanların temel ihtiyaçlarını anlamaktan çok uzak bir tablo çiziyor.

  • İletişimsiz Rıza: Alternatif iletişim araçlarının olmaması, filmde rızaya saygı duyulmadığının bir göstergesidir. Otistik bireylerin sözel olmayan iletişimleri göz ardı ediliyor.
  • Utanç Veren Ortamlar: Film, “kendi kendine uyarılmalar” (stimming) gibi otistik bireylerin rahatlamasına yardımcı olan doğal davranışların olumsuz uyaranlarla bastırıldığı sahneler içeriyor. Bu, otistik bedeni ve davranışlarını utanç verici bir şey olarak etiketliyor.
  • Cinsel Eğitimin Yok Sayılması: Film, otistik bireylerin cinsel eğitim ve rıza haklarına yönelik tamamen bir ilgisizlik sergiliyor. Bu durum, otistik bireylerin cinselliği yokmuş gibi davranan eski, patolojik bir yaklaşımı yansıtıyor.

4. “İlham Porno”su ve Tahakküm

Film, otistik bireylerin varlığını, “ilham pornosu” olarak nitelendirilebilecek bir yaklaşımla kullanıyor. İzleyicinin, eğitimcilerin ne kadar “iyi” insanlar olduğunu hissetmesi için otistik insanların zorlukları bir araç haline getiriliyor.

  • Eğitimcinin Zaferi: Film, otistik bir kişinin başarılı bir işe yerleşmesi gibi durumları, aslında o kişinin becerisinden çok, eğitimcinin “başarısı” olarak sunuyor. Böylece, otistik bireyden ziyade, “yardım eden” kişi ön plana çıkarılıyor.
  • Empati Yoksunluğu: Filmin gösterimleri sırasında, otistik bireylerin acı dolu anlarına seyircilerin gülerek tepki vermesi, filmin empatiden ne kadar yoksun olduğunu ve otistik deneyimini ciddiye almadığını gösteriyor.

Sonuç olarak, “Kuraldışı- Olağanüstü”, otizm hakkında bir filmden çok, nörotipik seyircilerin kendi fedakarlık duygularını tatmin eden bir anlatı sunuyor. Otizmi bir hastalık gibi ele alarak, otistik bireyleri pasif nesnelere dönüştürerek ve gerçek ihtiyaçlarını görmezden gelerek, ne otizmi ne de otistik insanları savunuyor. Aksine, eski ve zararlı bir bakış açısını pekiştiriyor.

Kaynak Yazı: https://cle-autistes.fr/hors-normes-divertissement-pour-neurotypiques/