“Değersizleşen Emek”: Kapitalizmin Ölüme Giden Kılavuzu
Kapitalist dünya düzeninin son kullanma tarihi yaklaşıyor ve bunu her gün biraz daha fazla hissediyoruz. Sol literatürde on yıllardır haykırdığı radikal gerçek, artık gözle görülür bir şekilde önümüzde duruyor: emek, değerini kaybediyor.
Hayır, bu sadece maaşlarımızın düşmesi, işsizlik oranlarının artması ya da güvencesiz çalışmanın yaygınlaşmasıyla ilgili basit bir ekonomik kriz değil. Bu, kapitalizmin bizzat kendi ruhunun, yani “soyut emek”in çöküşü. Gelin, bu kutsal kitabın nasıl paramparça olduğunu ve bizi nasıl bir cehenneme sürüklediğini birlikte görelim.
Kapitalizmin Kutsal Kodu: Soyut Emek
Kapitalizm, en temelinde, somut, yani elle tutulur emeği (bir masa yapmak, bir araba üretmek gibi) soyut bir koda dönüştürür: değer. Bu sistemde bir nesne, onun için harcanan somut emekle değil, o emeğin toplum için ortalama ne kadar soyut emek harcanmasıyla üretildiğiyle ölçülür. Bir fabrikanın işçisi, makineden çıkan her somunla değil, kapitalist çarkın dönmesi için harcadığı soyut zamanla değer yaratır.
Bu mantık, bugüne kadar her şeyi tanımladı. Hayatlarımızı, kimliğimizi, arzularımızı… Hepsi emeğimize verilen değerle belirlendi. Çalıştın, para kazandın, tükettin. Bu döngü kutsaldı.
Gündelik Hayattan Örümcek Ağı:
Bugün milyonlarca genç, influencer olmak için yarışıyor. Ne üretiyorlar? Aslında hiçbir şey. Sadece kendilerini, markalaştırılmış bir “ben”i pazarlıyorlar. Bu, somut emekten tamamen kopuk bir sanal faaliyettir. Kapitalizmin son demlerinde, sanal varlıkların bile bir değere dönüştürülmeye çalışıldığının acınası bir göstergesidir. Bir zamanlar bir çiftçi, emeğiyle bir buğday tanesi yaratır ve o buğdayın değeri somuttur. Bugün ise bir “içerik üreticisi” boşa giden bir videoyu yayınlar ve bu video, reklam tıklamalarıyla bir değere dönüştürülür. Bu değer, gerçek bir şey yaratmadığı için sanaldır ve en ufak bir rüzgarda yok olmaya mahkûmdur.
Değerin Son Sığınağı: Sanal Kapitalizm ve Kölelik
Otonom teknoloji, yapay zeka ve robotik sistemler giderek daha fazla alanı ele geçiriyor. Fabrikalar, bankalar, hatta yazılım ofisleri bile yakında insan emeğine daha az bağımlı hale gelecek. Peki, kapitalizm bu durumda ne yapacak? Değer üretimi için temel olan emek ortadan kalkarken sistem nasıl ayakta duracak?
Cevap, Kurz’un radikal bir şekilde vurguladığı gibi, ikiye ayrılıyor:
- Sanal Kapitalizm: Gerçek ekonomiden tamamen kopuk, finansal spekülasyonlar ve balonlar üzerinden dönen devasa bir sanal kumarhane. Kâğıt üstünde milyarlarca dolar hareket ediyor, ama bu paranın arkasında somut bir değer üretimi yok. 2008 krizini yaratan bu mekanizma, bugün de tüm dünyayı felakete sürüklemeye devam ediyor.
- Modern Kölelik: Değer üretemeyenler, yani emeği artık bir değere dönüştürülemeyen milyarlarca insan, sistemin dışına itiliyor. Giderek daha fazla insan, hiçbir sosyal güvencesi olmayan, “kayıt dışı” veya “yarı-köle” koşullarda çalışmaya zorlanıyor. Bir kuryenin, bir çağrı merkezi çalışanının, bir gig-ekonomi işçisinin emeği, sistem için bir değere sahip değil. O sadece sistemin kendisini korumak için hayatta kalmasını sağlayan bir zorunluluk, modern bir kölelik biçimi.
Gündelik Hayattan Örümcek Ağı:
Yüksek lisans mezunu bir gencin, aylarca iş aradıktan sonra bir AVM’de asgari ücretle, günde 12 saat çalışması, onun emeğinin artık kapitalizm için bir değer oluşturmadığının en acı kanıtıdır. Onun için tek bir somut değer kalmıştır: hayatta kalmak. Bir zamanlar “işçi sınıfı” denilen o kolektif güç, artık parçalanmış ve değersizleştirilmiş bireyler yığınına dönüşmüştür.
Nereye Gidiyoruz?
Kurz’un radikal kehaneti şuydu: Değerin ve emeğin çöküşü, insanlığın önünde iki yol bırakır. Ya bu çürümüş, yozlaşmış sistemi terk ederek yeni bir toplumsal örgütlenmeye doğru yürüyeceğiz ya da tüm insanlığı içine alan devasa bir çöplükte yok olacağız.
Bu durum, sandığımızdan çok daha yakın. Bugün sosyal medyada gördüğümüz öfke patlamaları, toplumsal kutuplaşmalar ve siyasi çalkantılar, aslında değeri kalmamış bir sistemin son demleri. İnsanlar, artık bir değer yaratamadıklarını hissettikçe daha da öfkeli, daha da çaresiz ve daha da kontrolsüz hale geliyor.
Değersizleşen emek, bizi sadece yoksul yapmıyor, aynı zamanda bizi insanlıktan çıkarıyor. Kimliklerimizi, ilişkilerimizi, hayata anlam verme biçimlerimizi paramparça ediyor.
Peki, bu çöküşün eşiğinde, siz hala “çok çalışınca başarılı olurum” yalanına inanıyor musunuz?


