“Tedavi Değil, Kabul: Otizm Hareketinin Umudu”

Tedavi Değil, Kabul: Otizm Hareketinin Öyküsü ve Gücü

Giriş

Otizmle ilgili hikâyeler genellikle hastalık, tedavi ve “iyileştirme” odaklı ilerler. Ama ya bu bakış açısını tersine çevirebilirsek? 26 Haziran 2006’da NPR, bu değişimin ilk yankılarından birini “Autism Movement Seeks Acceptance, Not Cures” başlığıyla duyurdu. Bu sadece bir başlık değildi: Otistik bireylerin toplumsal yerlerini yeniden şekillendirme talebiydi.

Nöroçeşitlilik: Farklılık Bir Kusur Değil, Zenginliktir

Nöroçeşitlilik anlayışı, otizmi bir hastalık değil, nörolojik farklılık olarak tanımlar. Dil tetikleyici değil, dönüştürücüdür.Otistik bireyler “autistic person” demeyi tercih ederler; çünkü bu, “benim bir parçam” mesajıdır—“kişilikten ayrı düşmüş bir kusur değil.”

Bu perspektif, yalnızca etik değil; psikolojik olarak da etkili. Farklılığı bir yük olarak gören bakış yerine, ona özgü güçlü yönler ve potansiyeller keşfedilir — kendine güven, yaşam hedefleri, tutkuyla yön bulmak gibi.

Özsavunuculuk: Sesini Kesmeyip, Artırmak

Özsavunuculuk grupları—Autism Network International (ANI) bu konuda öncü—etkileşim ve kimlik etrafında bir araya geldi. Bu topluluk, insanların kendi dilini, deneyimini ve yaşam biçimini ifade edebilmesini savunur.

Sivil haklar temelli bu yaklaşım, “otizmi tedavi et” yerine, “otistik birey, toplumun eşit bir üyesidir” diyor. Tedavi değil; onay, kabul ve uygun destek isteniyor.

Kabul ve Uyum: Tedavi İstemez, Destek İster

Toplumun otistik bireye yaklaşımı, tıbbi düzlemden sosyal düzleme doğru kayıyor. Bu, “onarıcı müdahaleler” yerine — dilsel destekler, sosyal yaşam alanları, eğitimsel uyum gibi — bireyi değiştirmek yerine toplumun yapısını değiştirmeyi hedefliyor.

Umut ve Cesaret

Bu hareket, otistik bireylere ve çevresine umut veriyor. “Farklı olmak, daha az olmak değildir.” Onların sesi vardır, duyguları vardır, fikirleri ve yol göstericiliği vardır. Kabul görmek, toplumun daha zengin ve daha kapsayıcı hale gelmesidir.

Sonuç: Birlikte Daha Işıltılı Bir Dünya

Tedavi değil, kabul çağrısı; sadece bireyi değil, toplumu da dönüştürür. Bireyler kendisi olabilir; toplum onları kendisiyle kabul eder. İşte burada, gerçek güç ve cesaret doğar.