Göktürk Yazıtlarında Devlet Kavramı ve Milliyetçiliğin Erken Biçimleri
Yazıtların Tarihsel ve Kültürel Bağlamı
Göktürk Yazıtları, 8. yüzyılda Orhun Vadisi’nde dikilen ve Türk tarihinin ilk yazılı belgeleri olarak kabul edilen anıtsal metinlerdir. Bilge Kağan, Kül Tigin ve Tonyukuk adına yazılmış bu yazıtlar, Göktürk Kağanlığı’nın siyasi, sosyal ve kültürel yapısını ayrıntılı bir şekilde aktarır. Yazıtlar, Türk adının geçtiği ilk metinler olmasının yanı sıra, devlet yönetimi, toplumsal düzen ve bağımsızlık mücadelesine dair önemli bilgiler sunar. Devlet kavramı, yazıtların ana temalarından biridir ve kağanların halka hitaben verdiği öğütlerde, devletin sürekliliği ve birliği vurgulayan bir anlayış göze çarpar. Bu vurgu, modern milliyetçilikten farklı bir bağlamda da olsa, ortak bir kimlik ve kolektif sorumluluk bilincinin erken bir yansıması olarak değerlendirilebilir. Yazıtlar, devletin yalnızca bir yönetim yapısı olmadığını, aynı zamanda Türk milletinin varoluşsal bir ifadesi olduğunu gösterir. Bu bağlamda, devlet, halkın birliğini koruyan ve dış tehditlere karşı koyan bir kurum olarak tanımlanır.
Devlet Kavramının Anlam Çerçevesi
Yazıtlar, devleti bir yönetim mekanizmasından çok, Türk milletinin kimliğini ve bağımsızlığını somutlaştıran bir varlık olarak sunar. Bilge Kağan Yazıtı’nda, “Türk milletinin adı, sanı yok olmasın diye” kağanların Tanrı tarafından görevlendirildiği belirtilir. Bu ifade, devletin yalnızca siyasi bir otorite değil, aynı zamanda kültürel ve toplumsal birliğin teminatı olduğunu gösterir. Devlet, yazıtlara göre, Türk milletinin töresini ve düzenini koruyan bir yapıdır. Töre, burada hukuki ve ahlaki normları ifade eder ve devletin işleyişinde merkezi bir rol oynar. Kağanlar, devleti yönetirken Tanrı’nın verdiği bir yetkiyle hareket ederler; ancak bu yetki, halkın refahını ve birliğini sağlama sorumluluğunu da beraberinde getirir. Yazıtlarda, devletin sürekliliği için kağanların gece gündüz çalıştığı, halkı zenginleştirdiği ve birliği sağladığı vurgulanır. Bu, devletin yalnızca bir güç merkezi değil, aynı zamanda toplumsal dayanışmayı güçlendiren bir araç olduğunu ortaya koyar.
Kolektif Kimlik ve Birlik Anlayışı
Göktürk Yazıtları’nda devlet, Türk milletinin ortak kimliğinin bir yansıması olarak ele alınır. Kül Tigin Yazıtı’nda, “Türk beyleri, milleti! İşitin!” ifadesiyle kağan, halkına doğrudan seslenir ve ortak bir hedef etrafında birleşmeye çağırır. Bu çağrı, modern milliyetçilik kavramından farklı olsa da, bir topluluğun ortak bir kimlik etrafında birleşmesi gerektiğini vurgulayan bir bilinç içerir. Yazıtlarda, Türk milletinin düşmanların hilelerine karşı birleşmesi ve devletin sürekliliği için çalışması gerektiği sıkça belirtilir. Bu, erken bir kolektif kimlik anlayışını yansıtır. Özellikle Tonyukuk Yazıtı’nda, devletin bağımsızlığını koruma mücadelesi, Türk milletinin ortak iradesine dayandırılır. Bu irade, yalnızca kağanların değil, tüm toplumun sorumluluğu olarak görülür. Yazıtlar, devletin varlığını sürdürebilmesi için halkın ve beylerin sadakatine ihtiyaç duyduğunu açıkça ifade eder, bu da modern milliyetçiliğin toplumu birleştiren ortak hedefler anlayışıyla benzerlik gösterir.
Bağımsızlık ve Dış Tehditlere Karşı Duruş
Yazıtlar, devletin bağımsızlığını koruma mücadelesini merkeze alır ve bu mücadele, milliyetçiliğin erken bir biçiminin göstergesi olarak değerlendirilebilir. Tonyukuk Yazıtı’nda, Çin’in tatlı sözleri ve hediyelerine kanmanın Türk milletini yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bıraktığı belirtilir. Bu, dış güçlere karşı uyanık olma ve bağımsızlığı koruma vurgusunu güçlendirir. Bağımsızlık, yazıtlara göre, yalnızca siyasi bir hedef değil, aynı zamanda Türk milletinin varoluşsal bir gerekliliğidir. Bilge Kağan, halkına, devletin zayıflamasının ve düşmanlara teslim olmanın sonuçlarını hatırlatarak, birleşik bir mücadele çağrısı yapar. Bu çağrı, devletin yalnızca kağanların değil, tüm milletin ortak çabasıyla ayakta kalabileceğini gösterir. Bağımsızlık vurgusu, modern milliyetçilikteki ulusal egemenlik kavramıyla paralellik taşır; ancak Göktürklerde bu, daha çok töreye bağlılık ve kolektif irade üzerinden tanımlanır.
Toplumsal Sorumluluk ve Liderlik Rolü
Yazıtlar, devletin işleyişinde kağanların liderlik rolünü vurgularken, aynı zamanda toplumsal sorumluluğu da öne çıkarır. Bilge Kağan Yazıtı’nda, kağanların halkı için gece uyumadığı, gündüz oturmadığı belirtilir. Bu, liderlerin devleti yönetirken fedakârlık yapması gerektiğini gösterir. Ancak, yazıtlar yalnızca kağanların değil, Türk beylerinin ve halkının da devletin sürekliliği için sorumluluk taşıdığını ifade eder. Kül Tigin Yazıtı’nda, devletin zayıflamasının, halkın ve beylerin ahenksizliğinden kaynaklandığı belirtilir. Bu, devletin bir kolektif çaba ürünü olduğunu ve herkesin bu çabanın bir parçası olması gerektiğini ortaya koyar. Yazıtlar, devletin yalnızca bir otorite değil, aynı zamanda toplumsal bir sözleşme olduğunu gösterir. Bu anlayış, modern milliyetçilikteki vatandaşlık ve ortak sorumluluk kavramlarıyla benzerlik taşır, ancak Göktürklerde bu, daha çok töre ve kağan merkezli bir çerçevede ifade edilir.
Dil ve Kimlik İlişkisi
Yazıtlar, Türk dilinin ilk yazılı örnekleri olarak, devlet ve kimlik arasındaki bağı güçlendiren bir araçtır. Göktürk alfabesiyle yazılan metinler, Türk milletinin kültürel birikimini ve bağımsızlığını somutlaştırır. Dil, yazıtlara göre, yalnızca iletişim aracı değil, aynı zamanda milletin birliğini ve kimliğini koruyan bir unsurdur. Bilge Kağan’ın, Türk adının ve töresinin yok olmaması için çalıştığını belirtmesi, dilin bu süreçteki rolünü vurgular. Yazıtların sade ve güçlü üslubu, halka hitap etme ve ortak bir bilinç oluşturma amacı taşır. Bu, modern milliyetçilikteki dilin ulusal kimlik inşasındaki rolüyle benzerlik gösterir. Ancak, Göktürklerde dil, daha çok töreyle bütünleşik bir şekilde, devletin ve milletin sürekliliğini sağlama aracı olarak işlev görür.
Yönetim ve Töre Arasındaki Bağ
Devlet kavramı, yazıtlarda töreyle sıkı sıkıya bağlantılıdır. Töre, Göktürk toplumunda hukuki, ahlaki ve toplumsal normların toplamını ifade eder. Bilge Kağan Yazıtı’nda, “Türk milletinin ilini, töresini kim bozabilir?” ifadesi, törenin devletin temel taşı olduğunu gösterir. Töre, kağanların yönetiminde rehberdir ve devletin sürekliliği için vazgeçilmezdir. Yazıtlar, töreye bağlılığın, devletin gücünü ve birliğini koruduğunu vurgular. Bu, modern milliyetçilikteki hukuk ve düzen kavramlarıyla karşılaştırılabilir; ancak Göktürklerde töre, dini ve manevi bir boyut da taşır. Tanrı’nın kağanlara verdiği yetki, töreye uygun yönetimle somutlaşır. Bu bağlamda, devlet, töreyi koruyan ve uygulayan bir kurum olarak tanımlanır.
Gelecek Nesillere Öğüt ve Devletin Sürekliliği
Yazıtlar, gelecek nesillere öğüt verme amacı taşır ve bu, devletin sürekliliği için bir bilinç oluşturma çabasını yansıtır. Bilge Kağan, halkına ve beylerine, geçmişteki hatalardan ders çıkarmalarını ve devletin birliğini korumalarını öğütler. Bu öğütler, devletin yalnızca mevcut neslin değil, gelecek nesillerin de sorumluluğu olduğunu gösterir. Yazıtlar, Türk milletinin varlığını sürdürebilmesi için devletin güçlü olması gerektiğini vurgular. Bu, modern milliyetçilikteki ulusal süreklilik ve miras kavramlarıyla benzerlik taşır. Ancak, Göktürklerde bu, daha çok kağanların liderliği ve töreye bağlılık üzerinden ifade edilir. Yazıtların gelecek nesillere hitap etmesi, devletin zamana meydan okuyan bir kurum olarak görüldüğünü gösterir.
Milliyetçiliğin Erken Biçimleri
Yazıtlar, modern milliyetçilikten farklı bir bağlamda olsa da, kolektif kimlik, bağımsızlık ve toplumsal sorumluluk gibi unsurları vurgulayarak milliyetçiliğin erken bir biçimini yansıtır. Türk milletinin adı ve töresinin korunması, devletin temel amacı olarak sunulur. Bu, modern milliyetçilikteki ulusal kimlik ve egemenlik kavramlarıyla karşılaştırılabilir. Ancak, Göktürklerde milliyetçilik, etnik bir kimlikten çok, töre ve devlet merkezli bir birlik anlayışına dayanır. Yazıtlar, Türk milletinin düşmanlara karşı birleşmesi gerektiğini vurgularken, bu birleşme, kağanların liderliği ve töreye bağlılık üzerinden gerçekleşir. Bu, modern milliyetçilikten daha çok bir proto-milliyetçilik olarak tanımlanabilir, çünkü etnik bir kimlikten ziyade, devlet ve töre odaklı bir topluluk bilinci ön plandadır.



