Yengeç Dönencesi’nin Hükmü: Batı Aklı Neden Doğulu Huzuru Taşıyamaz?

Jung’dan Coğrafi Psikoloji Dersi: Meditasyon, Neden Bize “Sisli Kaos” Getirir?

Yazar: Jungish

(Olanın Bitene Dair Hem Gülüp Hem Düşündüren Filozof)


Aziz Okuyucularım, Ey Kendi İçindeki Boşluğu Dolduramayanlar!

Şimdi size, Carl Gustav Jung’un o koca bilgeliğinden süzülen, hem coğrafi hem de psikolojik bir sırrı ifşa edeceğim: Yengeç Dönencesi! Bu, sadece haritada bir çizgi değildir, efendim; bu, Doğu’nun mistik huzuru ile Batı’nın çilekeş Ego’su arasındaki zihinsel huduttur!

Jung’a göre, o güzelim Yoga ve meditasyon tekniklerinin ulaştığı “Evrensel Bilinç” hali, bizim o telaşlı, mantıkçı Batı aklına (yani Yengeç Dönencesi’nin kuzeyinde yaşayanlara) zarar verebilir!

I. Batı Egosu: Ayrımcılığın ve Kontrolün Kale Duvarları

Bizim Batılı (Avrupalı) zihnimiz, binlerce yıllık bir ayrımcılık ve kontrol kültürü üzerine kurulmuştur.

  1. Sınırların Kutsallığı: Jung’un dediği gibi, bilinç dediğimiz şey, “dışlama, seçme ve ayrımcılık” üzerine kuruludur. Biz, “Bu benim, bu ötekinin,” “Bu doğru, bu yanlış” diyerek var oluruz. Ego, bir kale duvarı gibidir; dışarıdaki kaostan kendini bu duvarla korur.
  2. “Gerçekler”in Zorbalığı: Kuzey ikliminin zorunlulukları (mevsimlerle mücadele, tarım, sanayi) ve “gerçekler” üzerine kurulu Batı bilimi, bizi somut ve maddesel olana saplar. Bu, “ya/ya da” mantığıdır.

Gündelik Misal:

Bizim Hüsnü Bey, işten eve geldiğinde ceketini asar ve zihnini dinlendirmek ister. Lakin, Doğulu bir yoginin ulaştığı gibi, “her şeyin belirsiz bir bütün olduğu” (özne-nesne ayrımının kalktığı) bir hale düşerse ne olur? Hüsnü Bey, kimliğini, işini, hatta karısını bile tanıyamaz hale gelir! Kendi evi, onun için sisli bir kaosa dönüşür!

II. Doğulu Huzurun Tehlikesi: Sis ve Kaos

Doğu mistisizmi (Yoga, Budizm), sınırların kalktığı, Ego’nun eridiği bir bilinç genişlemesi sunar.

  1. Genişleme ve Sislenme: Meditasyon, bilinci genişletir, bu doğrudur. Lakin bu genişlemeyle birlikte, içeriklerin netliği ve detayları kaybolur. Sonsuz sayıda şey, belirsiz bir bütünde birleşir.
  2. Mantıksal İflas: Jung, yogilerin bu “evrensel bilinci” mantıken bilinçdışının kendisi ile özdeş olduğunu söyler. Bilinç, her şeyi kapsadığı an, bilinç olma özelliğini kaybeder ve kaos olur.
  3. Hüsnü Bey’in Felaketi: Bizim Batılı zihnimiz, bu sınırsız, sisli deneyimi (bilinç genişlemesini) hazmedemez. Jung, bu halin Yengeç Dönencesi’nin kuzeyinde yaşayanlara tavsiye edilemeyeceğini ima eder. Zira bu durum, Batılı Ego’nun dağılmasına, kimlik krizine ve psikolojik çöküşe yol açar.

III. Sonuç: Kendine Uygun Yol

Jung’un bu coğrafi ve psikolojik ayrımı, bize kendi gelişim yolumuzu bulma zorunluluğunu hatırlatır.

  • Doğru Dozaj: Batı, Doğulu bilgeliği alabilir, lakin bunu Ego’yu dağıtacak kadar aşırıya kaçırmamalıdır. Bizim görevimiz, bedensel ve maddesel gerçekliği (kendi coğrafyamızın ve kültürümüzün “gerçeklerini”) koruyarak, bilinçdışıyla kontrollü, sağlam bir temas kurmaktır.
  • Ayrımcılığın Değeri: Bizim “ayrımcılığımız” ve “seçimlerimiz” (yani Ego’nun varlığı), lanet değil, varoluşumuzun özüdür. Kendi özümüzü inkâr eden bir huzur, sahte bir kaçış demektir.

Velhasıl: Sisli sularda kaybolmaktansa, kendi coğrafyamızın ve aklımızın sınırlarını bilerek, yavaş ve emin adımlarla ilerlemeliyiz. Huzur, kimliksiz bir boşlukta değil, kendi bilinçli ve sorumlu varoluşumuzda saklıdır.