Rüya Yatağında Gizli Kapaklı İşler: Cinselliğin Dili ve Ruhumuzun İki Cinsiyeti

Yazar: Jungish

Aziz okuyucum, şu fani dünyada dertler bitmez, lakin en eski ve en tatlı dert, elbette ki aşk ve onun peşinden gelen cinsellik meselesidir. Lakin, biz bu meseleyi ne kadar örtsek, saklasak da; geceleri yastığa başımızı koyduğumuzda, Rüyalar kapıyı çalar ve bize kendi usulünce, bazen hayâsız, bazen de pek manidar haller fısıldar.

Şimdi siz zannedersiniz ki, rüyada gördüğünüz her yasak meyve, illa ki Freud Efendi’nin dediği gibi, bastırılmış bir cinsel arzunuzun ta kendisidir. Yanılırsınız efendim! Jung’un talebeleri diyor ki, bu iş o kadar basit değil. Cinsellik, rüya dilinde çoğu zaman başkaca bir mananın giydiği bir kıyafetten ibarettir!

🎭 Cinsellik Bir Kıyafet: Psikolojik Bütünleşme Arzusu

Jung’a göre, rüyadaki cinsel ilişki, birleşme veya şehvetli bir sahne, nadiren sadece fiziksel arzuyu işaret eder. Çoğunlukla, rüyayı gören kişinin kendi ruhunda eksik olan bir şeyle bütünleşme arzusunu gösterir.

Ne demek bu? Şudur: Bizim ruhumuzun, içimizdeki o Bilinçdışı denen karanlık kuyu da dahil olmak üzere, her yanı denge arar. Rüyamızdaki cinsel aktivite, aslında bilinçli yanımızla bilinçdışı yanımızın kucaklaşmasıdır.

Gündelik Örnek:

  • Rüya: Mahallemizin en kibirli ve asık suratlı Muhtarını rüyanızda gördüğünüzü ve onunla beklenmedik bir yakınlaşma yaşadığınızı düşünün.
  • Yüzey Yorumu (Freudcu): “Bastırılmış cinsel arzu.”
  • Jungcu Yorum: Muhtar, sizin Gölgenizdeki (kabul etmediğiniz karanlık yanınızdaki) otorite figürü veya baskıcı kurallar kümesini temsil ediyordur. Rüya, size kendi içsel otoritenizle barışmanız, onunla uyum sağlamanız ve o baskıcı yanınızı ruhunuza katmanız gerektiğini söylüyordur. Bütünleşme, cinsellik temasıyla anlatılmıştır.

👑 Ruhumuzun İki Hali: Anima ve Animus (İçimizdeki Karşı Cins)

Bu meselenin en can alıcı kısmı, Jung’un o meşhur Anima ve Animus kavramlarıdır. Tıpkı bir erkek gibi görünen kadının ya da kadın gibi görünen erkeğin olması gibi, bizim ruhumuzun da iki cinsi vardır:

  1. Anima (Erkeğin İçindeki Kadınlık): Bir erkeğin ruhundaki duygusallık, şefkat, sezgi ve ilişki kurma gibi dişil yönleri temsil eder.
  2. Animus (Kadının İçindeki Erkeklik): Bir kadının ruhundaki mantık, iddia, karar verme ve hareket gibi eril yönleri temsil eder.

Rüyadaki karşı cinsle yaşanan yakınlaşmalar, genellikle dışarıdaki bir insandan ziyade, içimizdeki bu eksik yönlerle bütünleşme çabasıdır.

Gündelik Örnek:

  • Rüya (Çok Mantıklı, Ticaret Erbabı Bir Adam): Bu adam rüyasında, tanımadığı, çok duygusal ve sanatsal bir kadınla (Anima) tutkulu bir ilişki yaşıyor.
  • Yorum: Bu adamın bilinçli hayatı tamamen mantık ve para kazanma (eril) üzerine kurulmuştur. Duygusallığı (dişil yanı) bastırılmıştır. Rüya, ona “Duygusal yanını artık ihmal etme, ona ruhunda yer aç!” demektedir. Rüyanın şehvetli dili, bu birleşmenin hayat verici ve zorunlu olduğunu anlatır.

🎭 Utanç ve Gölge: Cinselliğin Kolektif Dili

Son olarak, rüyalarımızdaki cinsellik, sadece bireysel ruhsal birleşmeyi değil, aynı zamanda Kolektif Bilinçdışının taşıdığı evrensel imgeleri de taşır.

  • Rüyada hissedilen utanç, çoğunlukla toplumun o iki milyon yıllık ahlak bekçiliği arketipinden kaynaklanır.
  • Cinsel sapkınlık temaları, çoğu kez kişinin kendi reddettiği, kabul edilemez Gölge içeriğiyle bütünleşme gerekliliğini gösterir. Bilinçdışı der ki: “Sen bu kabul edilemezliği benden uzaklaştırdın, ama ben bunu sana böyle göstererek ruhuna geri getireceğim!”

Netice-i kelam, sevgili okur: Rüyaların dili simya gibidir. O gördüğünüz cinsel ateş, basit bir şehvet ateşi değil; ruhunuzdaki bütünleşmenin fırınını yakıp, sizi eksik bir insandan bütün bir insana dönüştürmeye çalışan kutsal bir ateştir. Rüyaya bakarken, bedeninizi değil, ruhun çift cinsiyetli halini anlamaya çalışınız!

Selametle…