Orhan Kemal, üç aydır kirasını ödeyemediği buz gibi bir odada avuçlarına hohlayarak sabaha kadar 72 Koğuş hikâyesini yazmaya başlar. Ve…

72. KOĞUŞ’UN DOĞUŞU
1951’in sonunda arkadaşının evinden ayrılarak Fener’de bir daire kiralar, oraya yerleşirler.
1951-52 yılının müthiş kışı tüm İstanbul’u esir almıştır. Vakit gecedir. Dışarıda sulusepken, soğuk, rüzgâr karanlığı üşütmektedir. Fener’de oturdukları daire buz gibidir. Tüm ev halkı üşümemek için her zamanki örtülerin üzerine evde ne kadar battaniye, kilim varsa almış, birbirlerine sokularak çoktan uykuya dalmışlardır. Evin üç aydır kirasını ödeyemeyen babam ise uyanıktır.

Diğer odaya geçer, bu oda daha da soğuktur. İçinde az buçuk gazyağı olan ocağı yakar, avuçlarına hohlayarak günlerdir kafasında dönüp dolaşan 72 Koğuş hikâyesini yazmaya başlar. Sabaha kadar eski Türkçeyle büyük bir hızla yazar. Sabah ev halkına coşkuyla okur. Daha sonra öğleye kadar yeni harflerle temize çeker. Öğleden sonra bir derginin kapısını çalar. İçi içine sığmaz, havada uçuyordur. Hemen beğeneceklerini, hatta avans bile vereceklerim hayal eder. Dergi sahibi, “Bırakın eserinizi okuyalım. Mümkünse bize yarın uğrayın,” der Hayal kırıklığına uğrar. Çaresi yoktur Eve döner. Bir gün sonra tekrar gider. Bu sefer karşısına dergi sahibi yerine odacısı çıkar, “Sanat müşavirimiz eserinizi müstehcen buldu, müsveddelerinizi buyurun
Elinde müsveddeleri, dolaşan ayaklarıyla bitkin bir şekilde eve gelir ve Şunu söyler: “Serde erkeklik olmasa ağlayacağım. Hem de katıla katıla Sonrasında 72 Koğuş yayımlanır Kitap hakkında Fatih Rıfkı Atay şöyle yazar: “Türk edebiyatı bu eserle her zaman övünecektir.” Bugün edebiyatımızın övündüğü bu yapıtın sürekli yeni basımları yapılıyor, oyunu yüz binlerce seyirciye ulaştı, filmi de 2 kere çekildi.

9 Mart 1968 Cumartesi günü bir kitabevinde yapılan imza gününde 72 Koğuş kitabına okuyucusu için şunları yazacaktır: “Bu 72. Koğuş hikâyesi çok trajiktir bende; yani yazılışı. Bir gece sabaha kadar uyumadım, yazdım. Çok severim bu hikâyemi. Siz de benim kadar sevin, Mazal Levi. Size pırıl pırıl gelecekler dilerim.”

Bu yazım hikâyesini her okuyuşumda, tüylerim diken diken olur. Orhan Kemal’in yıllarca yenen hakkının teslim edilmesi gerektiğini düşünürüm.

Sessizlerin Sesi,Işık Öğütçü,Everest Yayınları, sayfa 46,47

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir