Atina, Tuzun Var Mı? ? Hagop Mintzuri

Hagop Mıntzuri’nin Ermenice Armıdan adlı kitabının yayınevimizden çıkan Armıdan Fırat’ın Öte Yanı adlı çevirisinin devamı niteliğindeki Atina, Tuzun Var Mı? yazarın 23 öyküsünü içeriyor. Mıntzuri, eserinde Erzincan yöresini, köyü Armıdan’ı ve çevresini, Türkleri, Kürtleri, Rumları, Lazları, Kızılbaşları, Ermenileri, kısacası yöre insanını, gelenekleri, âdetleriyle olduğu gibi sunuyor. Bunu yaparken de Anadolu’ya özgü anlatı geleneğiyle harmanladığı yeni bir üslup yaratıyor.

Bir bademcik ameliyatı için geldiği İstanbul’da kalan , Birinci Dünya Savaşı sırasında askere alınan Mıntzuri, askerden döndükten sonra ise Erzincan’ın Küçük Armıdan Köyü’nden techir edilen dedesi, annesi, karısı ve çocuklarından bir daha haber alamamış….
“Yazdıklarımın tamamı 125 öykü, 24 köy tasviri, 15 masal, 37 kroniktir. Eserim yaşamöykümdür. Her anlattığımda, her söylediğimde ben varım” diyor. Ve devam ediyor: “Edebiyat tarihinde farklı bir durum benimki. Ben kahramanlarımın ve anların devamının olmadığı bir yerleri anlatıyorum. Anlatıllarım aynı zamanda da kahramanlarım ve yaşadıkları yerlerin folkloru da halkın tarihidir, onlara dair tanıklıklardır. Onların sinemasını, tiyatrosunu oynatırım.Edebiyata dönüştürdüğüm, onların panteonudur. “Şimdi elimizde olan “Atina Tuzun Var mı?” da da Mintzuru gelenekleririn bozmuyor ve köy yollarına sapıyor. Silva Kuyumcuyan’ın Türkçe’ye çevirdiği kitabın sonuna hikayelerde geçen kimi yer adlarının artık başka isimlerle anıldığı düşünülerek bir de küçük sözlük eklenmiş.

Arka Kapak Yazısı
Trabzon’dan Rumlar gelirdi. Çit Kürtleri gibi giyinirlerdi. Bizim erkeklere hiç benzemezlerdi. Tıraş olmazlardı. Saçları, sakalları, bıyıkları birbirine karışmıştı. Gözleri maviydi. “Golosi gologosini” derlerdi birbirlerine veya “kena nasuini”. Biz ne dediklerini anlamaz, gülerdik üstlerine. Onlar da bize gülerlerdi. Kilisenin dışındaki surun kapısında kutularını açarlardı. Yeşil, kırmızı öyle boyaları vardı ki, insanın gözünü alırdı. Dünyada öyle de güzel renkler var mıymış! Sonra öyle ibrişimler, aynalar, sırmalar, boncuklar ki, gelinler, kızlar başına üşüşür, gider gider gelirlerdi tekrar görmek için…

Evin her yanında sevişilmezdi. Ocak, ateş yakılan yer kutsaldı; orada olmazdı. Mutfak gene öyle. Yiyecekler vardı, ağzımıza alacak, yiyecektik; orada da olmazdı. Ekmek tandırının yanı, o anda ekmek pişirilmese, tandır soğuk olsa da, gene olmazdı. Ekmek orada pişiyordu ya…
Yeşil buğday tarlalarında saklanıp sevişmek de çok günahtı. Tarlaların mübarekliğini bozar, mundar ederdik. Cezasını kıtlıkla çekerdik. Cumartesi geceleri, pazarın bir önceki gecesi de karı koca cinsel ilişkide bulunamazdı. O geceden olma çocuk günah çocuğuydu. Yaramaz, zapt edilmez bir şey olurdu; “cumartesi gecesi dölü” denirdi öylesine.

Kitabın Künyesi
Atina, Tuzun Var Mı?
Yazar: Hagop Mintzuri
Çeviren: Silva Kuyumcuyan
Yayınevi: Aras Yayıncılık
İstanbul, 2000, 2. Basım
Sayfa Sayısı: 153

Hagop Mintzuri Hakkında Bilgi
Mıntzuri, asıl adı Hagop Demirciyan’dır. 16 Ekim 1886?da Erzincan?ın Küçük Armıdan Köyü?nde doğdu. Öğrenimine köyünün ilkokulunda başladı.1897?de İstanbul?a geldi ve aile büyüklerinin işlettiği fırında çıraklık yaptı. Öğrenimine Ortaköy?deki özel Fransız okulunda devam etti. Orada bir yıl öğrenim gördükten sonra Galata?daki Getronagan Ermeni Okulu?nda iki yıl okuyup mezun oldu. Ortaöğrenimini Robert Kolej?de sürdürdü. 1905?te Kolej?in freshmen sınıfından sonra okuldan ayrıldı. 1906?da ilk kez bir öyküsü Hars u Gesur (Gelin ve Kaynana) Ermenice Masis dergisinde yayımlandı.
1907?de köyüne döndü. Öğretmenlik yapmaya başladı. Aynı yıl evlendi ve dört çocuğu oldu.
1914?te bademcik ameliyatı olmak için İstanbul?a geldi. Birinci Dünya Savaşı başladığı için köyüne geri dönemedi.1915?te Armıdan?dan tehcir edilen dedesi, annesi, karısı ve dört çocuğundan bir daha hiç haber alamadı. Üsküdar?da fırıncılık yaparken savaş nedeniyle ekmekçi asker olarak askere alındı. Ömür boyu İstanbul?da kaldı. Tekrar evlendi iki kızı, bir oğlu oldu. Yemcilik, kömürcülük, fırıncılık, kâtiplik gibi çeşitli işler yaptı. Edebiyatla ilgisini hiç kesmedi, ne bulduysa okudu ve sürekli yazdı. Ermenice dergi ve gazetelerde öyküleri yayımlandı.
1978?de İstanbul?da hayatını kaybetti ve Şişli Ermeni Mezarlığı?na gömüldü.
Başlıca eserleri
Yergrort Amusnutyun [İkinci Evlilik] (1931)
Gabuyd Luys [Mavi Işık] (1958)
Armıdan [Armudan] (1966)
Grung Usdi Gu Kas [Turna Nereden Gelirsin?] (1974)
Değer Ur Yes Yeğer Yem [Yaşamış Olduğum Yerler] (1984)
İstanbul Anıları (Tarih Vakfı Yurt Yayınları) (1993) [Değer Ur Yes Yeğer Yem?in Türkçe çevirisi]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir