Yazar: simurg

Nietzsche’nin Wagner ve “Parsifal” Eleştirisi: Estetik ve Felsefi Ayrışma

Nietzsche ve Wagner: Birlikteliğin Başlangıcı Friedrich Nietzsche ve Richard Wagner arasındaki ilişki, 1860’ların sonlarında Nietzsche’nin henüz genç bir filolog olduğu dönemde başladı. Wagner’in müziği, Nietzsche’yi ilk etapta büyülemiş ve onun “Tragedyanın Doğuşu” (1872) adlı eserinde Wagner’in sanatını, antik Yunan tragedyalarının yeniden doğuşu olarak yüceltmesine yol açmıştır. Wagner’in operaları, Nietzsche için

OKUMAK İÇİN TIKLA

Altamira Mağarası’nın Duvar Resimlerinin Pigment Analizi: Üst Paleolitik Dönemde Sanat ve Malzeme Bilgisinin İzleri

Altamira Mağarası, İspanya’nın Cantabria bölgesinde yer alan ve Üst Paleolitik döneme ait duvar resimleriyle ünlü bir arkeolojik alan olarak, insanlık tarihinin sanatsal ve teknolojik evrimine dair eşsiz bilgiler sunar. Mağaranın duvarlarındaki resimler, yaklaşık 36.000 ila 14.000 yıl öncesine tarihlenir ve özellikle bizon figürleriyle tanınır. Pigment analizi, bu resimlerin oluşturulmasında kullanılan

OKUMAK İÇİN TIKLA

Foucault’nun Söylem Kavramı ve Dilin İktidar İlişkilerindeki Rolü

Söylemin Tanımı ve İşlevi Foucault, söylemi yalnızca kelimeler ya da cümlelerden oluşan bir dil sistemi olarak tanımlamaz; söylem, belirli bir bağlamda anlam üreten, kurallar ve normlarla şekillenen bir pratikler bütünüdür. Ona göre söylem, ne söylendiği kadar kimin, nerede, ne zaman ve nasıl söylediğiyle de ilgilidir. Örneğin, bir doktorun tıbbi bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kötülüğün Mitolojik Kökenlerinden Özgürlüğün Zorunlu Kurtuluşuna

Kant’ın Kötülüğün Kökü Tezinin Temel Unsurları Immanuel Kant’ın ahlak felsefesinde kötülüğün kökü, insanın özgür iradesinin ahlaki yasa karşısında tersine çevrilmesi olarak tanımlanır. Bu tez, Religion Within the Boundaries of Mere Reason adlı eserde ayrıntılı biçimde işlenir ve kötülüğün bireysel bir eğilim olarak doğuştan geldiğini varsayar. Kant’a göre, insan aklı ahlaki

OKUMAK İÇİN TIKLA

Žižek’in Semptom Kavramı ve Marx’ın Kapitalist Fetişizm Eleştirisi Arasındaki Bağlantılar

Semptom Kavramının Temelleri Žižek’in semptom kavramı, psikanalitik bir çerçeveden türetilmiş olup, bireysel ve toplumsal düzeyde bilinçdışının dışa vurumlarını ifade eder. Bu kavram, Lacan’ın psikanaliz teorisinden esinlenerek, toplumsal düzenin çelişkilerinin ve bastırılmış unsurlarının yüzeye çıktığı bir gösterge olarak tanımlanabilir. Semptom, bir yanda bireyin içsel çatışmalarını, diğer yanda toplumsal düzenin işleyişindeki çatlakları

OKUMAK İÇİN TIKLA

Leibniz’in En İyi Dünya Argümanının Modern Teodise Tartışmalarındaki Rolü

Argümanın Temel İlkeleri Leibniz’in “en iyi dünya” argümanı, Tanrı’nın akılcı ve iyi bir varlık olarak evreni yaratırken mümkün olan tüm dünyaları değerlendirdiğini ve en fazla iyiliği, uyumu ve düzeni sağlayacak olanı seçtiğini öne sürer. Bu görüş, Tanrı’nın sıfatlarıyla uyumlu bir evren tasavvurunu savunur: Her şeye gücü yeten bir Tanrı, en

OKUMAK İÇİN TIKLA

Boş Sandalye ve Aktif İmgelem: İçsel Çatışmaların Görselleştirilmesi

Boş Sandalye Tekniğinin Temel İlkeleri Boş sandalye tekniği, bireyin içsel çatışmalarını dışa vurmasını ve anlamasını sağlamak için geliştirilmiş bir terapi yöntemidir. Bu teknik, bireyin farklı duygusal yönlerini ya da içsel çatışmalarını temsil eden bir “boş sandalye” ile diyalog kurmasını içerir. Terapist, bireyi sandalyeye oturmaya veya sandalye ile konuşmaya teşvik ederek,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Adler’in Kurgusal Finalizm ve Jung’un Sınkronizasyon Kavramı Arasındaki Bağlar

Kurgusal Finalizmin Temel İlkeleri Kurgusal finalizm, bireyin davranışlarını yönlendiren hayali ya da ulaşılmak istenen hedeflerin, bireysel psikoloji bağlamında oynadığı rolü ifade eder. Bu kavram, bireyin geleceğe yönelik amaçlarının, mevcut davranışlarını şekillendirdiğini öne sürer. İnsanlar, bilinçli veya bilinçdışı olarak, kendilerini gerçekleştirmek için bir hedef belirler ve bu hedef, onların eylemlerini organize

OKUMAK İÇİN TIKLA

Lacan ve Adler: Toplumsal Normlar, Toplumsal Algı ve Kimlik Oluşumu

Lacan’ın Büyük Öteki Kavramının Temelleri Lacan’ın “Büyük Öteki” kavramı, bireyin toplumsal düzenle ilişkisini anlamada merkezi bir rol oynar. Bu kavram, bireyin bilinçdışı süreçlerini şekillendiren sembolik bir yapıyı ifade eder. Büyük Öteki, dil, kültür, toplumsal kurallar ve normlar gibi bireyin ötesinde var olan bir sistemdir. Birey, bu yapıyla etkileşime girerek kimliğini

OKUMAK İÇİN TIKLA

Evrendeki Zamanın Doğası ve “Şimdi”nin Evrensel Tanımı

Zamanın Göreliliği ve Uzay-Zaman Yapısı Einstein’ın özel ve genel görelilik teorileri, zamanın mutlak bir kavram olmadığını ortaya koymuştur. Özel görelilik, zamanın gözlemcinin hızına bağlı olarak değiştiğini, yani bir gözlemci için “şimdi” olan bir olayın başka bir gözlemci için farklı bir zaman diliminde yer alabileceğini gösterir. Örneğin, ışık hızına yakın hızlarda

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hiyerarşinin Toplumsal Evrimdeki Kalıcı Rolü

Biyolojik Temeller ve Evrimsel Kökenler İnsan topluluklarındaki hiyerarşik yapılar, yalnızca kültürel bir ürün değil, aynı zamanda biyolojik evrimin bir sonucudur. Primat türlerinde gözlemlenen sosyal düzenler, hiyerarşinin evrimsel kökenlerine dair ipuçları sunar. Örneğin, şempanzeler ve bonobolar gibi yakın akraba türlerde, alfa bireylerin liderliği altında gruplar daha etkili bir şekilde hayatta kalır

OKUMAK İÇİN TIKLA

Babil Kulesi Miti ve Toplumsal Parçalanma Korkuları

Mitin Kökenleri ve Anlatının Temel Unsurları Babil Kulesi miti, eski Mezopotamya anlatılarından türemiş ve özellikle Yahudi-Hristiyan geleneğinde, Tekvin (Yaratılış) Kitabı’nda yer almıştır. Anlatıya göre, insanlar tek bir dil konuşurken büyük bir kule inşa etmeye karar verir. Bu kule, gökyüzüne ulaşarak insanlığın birliğini ve gücünü simgeleyecektir. Ancak, bu girişim ilahi bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Mitopoetik Düşünce ve Sembolik Formlarla Arketip Bağlantısı

Mitopoetik Düşüncenin Kapsamı ve Özellikleri Mitopoetik düşünce, insan topluluklarının anlam yaratma süreçlerinde temel bir rol oynar. Bu düşünce biçimi, mitlerin ve hikâyelerin aracılığıyla evreni, doğayı ve insan varoluşunu açıklama çabasıdır. Mantıksal ya da analitik bir yaklaşımdan ziyade, imgeler, semboller ve anlatılar üzerinden dünyayı kavrama eğilimi gösterir. İnsan toplulukları, özellikle erken

OKUMAK İÇİN TIKLA

Wittgenstein, Susma Felsefesi: Susmanın Felsefesi Var mıdır ve Mistisizmle Nasıl Kesişir?

Susmanın Anlam Arayışı İçindeki Yeri Susma, insan düşüncesinin sınırlarını sorgulayan bir kavram olarak felsefede önemli bir yer tutar. Wittgenstein’ın “hakkında konuşulamayan hakkında susmalı” ifadesi, dilin sınırlarını ve insanın anlam arayışını ele alan bir dönüm noktasıdır. Bu ifade, dilin yalnızca belirli olguları ifade edebileceğini, ötesindeki alanların ise sessizlikle karşılanması gerektiğini öne

OKUMAK İÇİN TIKLA

Karl Moor’un The Robbers’ta İsyanı ve Almanya’nın Orman Atmosferinin Rolü

Karl Moor’un İsyanının Kökenleri Karl Moor, Schiller’in The Robbers adlı eserinde, bireysel ve toplumsal düzene karşı derin bir hoşnutsuzluk sergileyen bir karakter olarak ortaya çıkar. Onun isyanı, yalnızca kişisel bir başkaldırı değil, aynı zamanda dönemin sosyal ve ahlaki yapısına yönelik daha geniş bir eleştirinin yansımasıdır. Moor, soylu bir aileden gelen,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Mario Levi, Lunapark Kapandı: İstanbul’un Hafızasında Nostaljik Yankılar

Belleğin Çağrısı ve Anlatıcının Yolculuğu Anlatıcı, Mnemosyne arketipiyle, anıların yeniden yapılandırıldığı bir alan yaratır. Levi, karakterin İnci’ye yazdığı mektuplar ve roman taslaklarıyla, belleğin akışkanlığını gösterir. Florya’daki lunapark sahneleri, çocukluk neşesini çağrıştırır; dönme dolapların ritmi, anıların döngüsel doğasını yansıtır. Nostalji, bu sahnelerde, masumiyet özlemi olarak belirir ama yetişkinliğin karmaşasıyla hüzünlenir. Örneğin,

OKUMAK İÇİN TIKLA

İçimdeki Mevsimler: Bipolarla Yaşamaya Otobiyogrifik Bir Bakış

Ergün DOĞAN İçimdeki Mevsimler, bipolar tanısıyla yaşayan belgesel sinemacı Sevda Doğan’ın kendi içsel yolculuğunu ve psikolojik dönüşümünü konu alan otobiyografik bir belgeseldir. Bu filmde,  yönetmen, kamerasını kendine çevirerek hem metin yazarlığı hem yönetmenlik hem de kamera karşısında ana karakter olarak yer alır. Yönetmen, kendi içsel yolculuğunu, iyileşme hikâyesini bipoların  mani

OKUMAK İÇİN TIKLA

Deleuze’ün Zaman-İmge Kavramı ve Tarihsel Temsildeki Dönüşüm Dinamikleri

Zaman-İmgenin Kökenleri ve Deleuze’ün Yaklaşımı Gilles Deleuze’ün “zaman-imge” kavramı, sinema ve görsel kültür bağlamında zamanın temsiline dair yenilikçi bir bakış açısı sunar. Deleuze, Sinema 1: Hareket-İmge ve Sinema 2: Zaman-İmge adlı eserlerinde, zamanın sinematik anlatıda nasıl ele alındığını ve görsel kültürde tarihsel temsillerin nasıl yeniden şekillendiğini inceler. Zaman-imge, klasik sinemadaki

OKUMAK İÇİN TIKLA

Foucault’nun Kendilik Teknolojileri: Bireyin Özerk Öz-Yapım Yolculuğu

Kendilik Teknolojilerinin Tanımı ve Temel İlkeleri Foucault, kendilik teknolojilerini, bireylerin kendi bedenleri, düşünceleri, davranışları ve varoluş biçimleri üzerinde çalışarak kendilerini dönüştürme pratikleri olarak tanımlar. Bu pratikler, bireyin kendini bilinçli bir şekilde gözlemlemesi, değerlendirmesi ve yeniden yapılandırması üzerine kuruludur. Antik Yunan’dan modern döneme kadar uzanan bu süreç, bireyin kendi benliğini bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Zeki Demirkubuz’un C Blok’unda Bireysel İzolasyon ve Beton Yalnızlığın İzleri

Zeki Demirkubuz’un 1994 yapımı ilk uzun metrajlı filmi C Blok, modern bir apartman sitesinin C bloğunda geçen bir hikaye üzerinden bireysel yalnızlığın çeşitli boyutlarını sistematik bir biçimde ele alır. Film, Tülay adlı bir kadının günlük rutinlerini ve ani bir karşılaşmayı merkeze alarak, bireyin çevresindeki fiziksel ve duygusal mesafeleri inceler. Bu

OKUMAK İÇİN TIKLA