Kategori: Carl Gustav Jung

Carl Gustav Jung’un Tanrı Algısı Üzerine: Bilmek ve İnanmak Arasında : ”Tanrıyı Biliyorum”

22 Ekim 1959’da BBC’de yayınlanan Face to Face adlı programda John Freeman’ın konuğu olan Carl Gustav Jung’a yöneltilen en çarpıcı sorulardan biri, onun Tanrı’ya inanıp inanmadığıydı. Jung’un yanıtı kısa ama sarsıcıydı: “Şimdi bu soruya cevap vermek çok zor. Ama… hayır, inanmama gerek yok… çünkü biliyorum.” Jung’un bu yanıtı, modern çağın

OKUMAK İÇİN TIKLA

Jungcu Psikoloji Perspektifinden Karanlık Din Fundamentalizmi

Bugün dünyamızda fanatik din ve köktendincilik anlayışımızı derinlemesine psikolojik bir bakış açısıyla genişletmek ve derinleştirmek için hiç bu kadar acil bir durum olmamıştı. Aşırı din olgusu kültürümüzü ve zaman zaman varlığımızı tehdit ediyor. Bu olguya Karanlık Din adını verdik. Dünyamızdaki bu gelişmeden neredeyse herkes bir şekilde etkileniyor: danışma odasından ailelerimize,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Türkiye’nin Psikopolitiği: Kahraman, Hilebaz ve Bilge Arketipleri Üzerinden Kolektif Bir Okuma

Türkiye’nin modern tarihine bakıldığında, siyasetten dine, kültürel anlatılardan gündelik yaşama dek birçok alanda arketipsel figürlerin kolektif bilinçdışı üzerindeki etkisi gözlemlenebilir. Jung’un arketip teorisi temelinde; Kahraman, Hilebaz ve Bilge figürleri yalnızca mitolojik kalıplar değil, aynı zamanda toplumsal kimliklerin, liderlik biçimlerinin ve inanç sistemlerinin inşasında psikopolitik mekanizmalardır. Bu figürlerin gölgesel tezahürleri, bireyin düşünme kapasitesini

OKUMAK İÇİN TIKLA

Comment le concept d’« ombre » de Jung aborde-t-il les défauts de la nature humaine ? Pourquoi l’acceptation de l’ombre est-elle importante dans le processus d’individuation ?

Le concept d’« ombre » de Carl Gustav Jung est une pierre angulaire de la psychologie analytique et offre un cadre puissant pour comprendre les défauts, les faiblesses et les aspects refoulés de la nature humaine. L’ombre englobe l’ensemble des caractéristiques, désirs, pulsions et émotions que le moi conscient d’un individu (ego)

OKUMAK İÇİN TIKLA

Göbeklitepe ve Karahantepe: İnsanlığın Arketipik Hafızasının Taşa Kazınmış Öyküsü

Göbeklitepe ve Karahantepe, insanlığın avcı-toplayıcı geçmişinden tarım toplumuna geçişin eşiğinde, taşlara kazınmış bir bilincin anıtsal tanıklarıdır. Bu yapılar, yalnızca arkeolojik buluntular değil, aynı zamanda insan ruhunun derinliklerinde yatan mitolojik, sembolik ve kolektif arayışların yansımasıdır. Carl Gustav Jung’un “kolektif bilinçdışı” ve “arketip” kavramları, bu anıtların anlamını çözmek için güçlü bir mercek

OKUMAK İÇİN TIKLA

Mitler, Arketipler ve İktidarın Dili: Psikolojiden Yapısöküme Bir Yolculuk

Arketiplerin Mitolojik Kökenleri ve Psikolojik Yankıları Jung’un arketipler teorisi, insanlığın kolektif bilinçdışında yatan evrensel sembolleri ve imgeleri, mitolojik anlatılarla bağdaştırır. Kahraman, bilge, ana tanrıça gibi arketipler, mitlerde tekrar eden figürlerdir; örneğin, Odysseia’daki kahramanın yolculuğu ya da İsis’in anaç koruyuculuğu. Jung, bu motiflerin insan psişesinin derinliklerinde kök saldığını ve bireysel deneyimleri

OKUMAK İÇİN TIKLA

Aynanın Ötekisi, Bilinçdışının Arketipleri ve Kültür Endüstrisinin Pençesi

Aynada Yansıyan Özne: Lacan’ın Ayna Evresi Lacan’ın ayna evresi, bireyin özne oluşumunun temel taşlarından biridir; bir bebek, aynada kendi yansımasını gördüğünde, ilk kez bir “bütünlük” algısıyla karşılaşır. Ancak bu bütünlük yanılsamadır, zira bebek henüz bedensel ve zihinsel olarak parçalıdır. Yansıma, bireyin kendisini “Öteki” olarak tanımasına yol açar; bu Öteki, hem

OKUMAK İÇİN TIKLA

Arketiplerin Evrenselliği ve Différance’ın Yıkıcı Dansı

Psişenin Evrensel Dili mi, Kültürel Söylemin Maskesi mi? Jung’un arketipler kavramı, insan psişesinin derinliklerinde yatan kolektif bilinçdışının evrensel imgeleri olarak ortaya çıkar. Kahraman, bilge, ana tanrıça gibi figürler, mitolojilerden modern anlatılara kadar uzanan zamansız semboller olarak görülür. Jung, bu arketiplerin insanlığın ortak deneyimlerinden türediğini ve bireysel psişeyi şekillendiren evrensel bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Anima – Animus Arketipleri Işığında Türkiye’de Toplumsal ve Politik Kutuplaşma

Carl Gustav Jung’un ortaya koyduğu Anima (içsel dişil) ve Animus (içsel eril) arketipleri, bireyin iç dünyasında karşı cinsin ruhsal yansımasıdır. Anima ve Animus’un sağlıklı biçimde bütünleşmesi, bireyin ruhsal olgunlaşmasında kritik bir rol oynar. Ancak, bu enerjilerin bastırılması ya da kutuplaştırılması, bireysel düzeyde nevrozlara, toplumsal düzeyde ise ideolojik fanatizme ve toplumsal

OKUMAK İÇİN TIKLA

Jung’un “gölge” kavramı, insan doğasındaki kusurları nasıl ele alır? Gölgeyi kabul etmek, bireyleşme sürecinde neden önemlidir?

Carl Gustav Jung’un “gölge” (shadow) kavramı, analitik psikolojinin temel taşlarından biridir ve insan doğasındaki kusurları, zayıflıkları ve bastırılmış yönleri anlamak için güçlü bir çerçeve sunar. Gölge, bireyin bilinçli kişiliğinin (ego) reddettiği veya farkında olmadığı tüm özelliklerini, arzularını, dürtülerini ve duygularını kapsar. Bu, genellikle toplum tarafından kabul edilmeyen ya da bireyin

OKUMAK İÇİN TIKLA

Metaverse ve Jung’un Arketiplerinin Dönüşümü

Kolektif Bilinçdışının Sanal Sahnesi Jung’un kolektif bilinçdışı, insanlığın ortak mitlerini, sembollerini ve arketiplerini barındıran evrensel bir psişik rezervuardır. Metaverse, bu rezervuarın dijital bir aynası olarak ortaya çıkar; bireylerin avatarlar aracılığıyla kendilerini yeniden inşa ettiği, sınırların bulanıklaştığı bir alan. Kahraman, bilge, gölge, anima/animus gibi arketipler, bu sanal evrende yalnızca yeniden şekillenmez,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Gölgenin Sessiz Çığlığı: Jung’un Arketipleri ve Edebiyatın Psişik Yüzleşmeleri

Jung’un arketipler teorisi, insan bilincinin derinliklerinde yatan evrensel sembollerin ve kolektif bilinçdışının izlerini sürer. Edebiyat, bu arketiplerin ete kemiğe büründüğü bir sahnedir; karakterler, yalnızca hikâyenin değil, insan ruhunun da aynalarıdır. Turgut Özben’in Olric’le diyalogları, Gregor Samsa’nın böceğe dönüşümü ve Bay K’nın kadınlarla ilişkileri, Jung’un gölge, persona ve anima/animus arketiplerini farklı

OKUMAK İÇİN TIKLA

Şiirin Psişik ve Politik Ufukları: Çelebi’nin Sembolleri Üzerinden Bir Keşif

Psişik Derinliklere Yolculuk: Şiir ve Bilinçaltının Dansı Çelebi’nin şiirleri, bireyin bilinçaltına bir ayna tutar; semboller ve imgeler aracılığıyla psişik bir diyalog başlatır. Döngüsel zaman teması, Jung’un kolektif bilinçaltındaki “ebedi dönüş” arketipiyle yankılanır; bu, insanlığın zamanı aşkın bir döngü olarak algılama eğilimini yansıtır. İlahi aşk ise, bireyin kendi varoluşsal eksikliğini tamamlama

OKUMAK İÇİN TIKLA

Oedipus Redivivus*, Freud, Jung ve Psikanaliz

Redivivus * Yeniden Doğuş Douglas A. Davis tarafından yazılan bu yazı, Sigmund Freud ve Carl Jung arasındaki karmaşık ilişkiyi psikanalitik hareketin erken tarihi bağlamında ele almaktadır. Yazı, bu ilişkinin hem kişisel hem de profesyonel dinamiklerini inceleyerek, iki düşünürün teorik gelişimlerini ve psikanalizin yönünü nasıl etkilediğini özetlemeyi, anahtar kavramları açıklamayı ve

OKUMAK İÇİN TIKLA

Baba Arketipi Psikolojik Analiz Metni

I. Tanım ve İşlev Baba arketipi, Jungcu analitik psikolojide “logos” işleviyle özdeşleşir; yani bilinçli ayrım yapma, düzen kurma, anlam verme işlevlerini üstlenir. Eril enerji olarak, ışık ve ruh dünyasıyla ilişkilendirilir. Bu, farklılaşma, soyutlama ve bilinç gelişimi gibi kavramlarla örtüşür. II. Sembolik Temsiller III. Arketipin Psikolojik Etkileri Baba arketipi, yalnızca biyolojik

OKUMAK İÇİN TIKLA

“Kolektif Ruhun Çöküşünde İnsan Olmak” – Eğer Jung Bugün Yaşasaydı…

Eğer Carl Gustav Jung bugün yaşasaydı, muhtemelen bir televizyon programına değil, bir sessizlik inzivasına katılırdı. Kendini sosyal medyada “ruhsal yolculuk” başlığıyla pazarlayan yüzeysel içerik üreticilerine değil, travmanın sessizce yankılandığı bir hastanenin bekleme salonuna kulak verirdi. Çünkü Jung için insan, sadece akıl ya da dürtüyle tanımlanamazdı; insan aynı zamanda bir sembol yaratıcısı, mit

OKUMAK İÇİN TIKLA

Ana Tanrıça Arketipi: Ruhun Derinlerine Kök Salan Dişil Güç

1. Arketipsel Öz Carl Gustav Jung’un “arketip” kavramı, kolektif bilinçdışının evrensel figürlerini tanımlar. Ana tanrıça da bu figürlerden biridir: doğanın dişil gücünü, yaşamı doğuran ve sürdüren ilkeyi, aynı zamanda yok eden ve dönüştüren kuvveti simgeler. Ana tanrıça arketipi sadece “şefkatli anne” değildir. O hem yaşam verendir, hem de geri alandır. Kali

OKUMAK İÇİN TIKLA

Jungçu Perspektifle Otoriter Travmanın Beden Üzerindeki Etkileri

Jung’un Teorileri ve Otoriter Travmanın Psikolojisi Carl Gustav Jung’un analitik psikolojisi, bireyin ruhsal yaşantısını sadece kişisel değil aynı zamanda kolektif bir çerçevede ele alır. Otoriter yönetimlerde bireylerin maruz kaldığı travmalar da bu çok katmanlı psikolojik yapı içinde incelenebilir. Jung’a göre toplumlar, kolektif bilinçdışı aracılığıyla ortak arketipleri ve gölge yönlerini paylaşırlarkarnacbooks.com.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Analitik Psikoloji ve Sinema: Jungiyen Yaklaşım

Jung’un Eserleri ve Jungiyen Film Analizi Carl Jung her ne kadar doğrudan sinema üzerine kapsamlı eserler vermemiş olsa da, geliştirdiği kavramlar (arketipler, kolektif bilinçdışı, bireyleşme vb.) film analizinde verimli bir şekilde uygulanmıştır. Jung’un Arketipler ve Kolektif Bilinçdışı (Collected Works, Cilt 9/I) adlı derlemesinde yer alan “Anne Arketipinin Psikolojik Yönleri”, “Yeniden Doğuş Üzerine”

OKUMAK İÇİN TIKLA

İncirin Jungiyen Psikolojide Açıklanması

Carl Gustav Jung’un analitik psikolojisinde semboller, rüyalar ve mitolojik imgeler, kolektif bilinçdışının yansımaları olarak önemli bir yer tutar. “İncir” (fig) de hem Batı hem Doğu mitolojilerinde güçlü sembolik anlamlara sahip olan bir imgedir ve Jungiyen perspektifte çeşitli arketipsel boyutlarda okunabilir. Aşağıda incirin temel sembolik çağrışımlarını ve bunların Jung’un kavramsal çerçevesine

OKUMAK İÇİN TIKLA