Kategori: Politik Psikoloji

Japon Mitolojisi ve Toplumsal Bilincin Yansımaları

Tanrıların İnsanlaşmış Duyguları ve Toplumsal Baskı Japon mitolojisindeki tanrılar, özellikle Amaterasu’nun mağaraya çekilmesi gibi anlatılar, insan benzeri duyguların ilahi figürlerde somutlaşmasını gösterir. Amaterasu’nun, kardeşi Susanoo’nun yıkıcı eylemleri karşısında öfkelenip kendini bir mağaraya kapatması, yalnızlık ve geri çekilme gibi insan tepkilerini yansıtır. Bu anlatı, bireyin toplumsal beklentiler ve çatışmalar karşısında içine

OKUMAK İÇİN TIKLA

Ailenin Tarihsel Terapisi: Foucault’nun Söylem Analizi Işığında

Söylemin Gücü ve Ailenin DoğuşuMichel Foucault’nun tarihsel söylem analizi, kavramların ve kurumların, tarihsel süreçlerde güç ilişkileri aracılığıyla nasıl inşa edildiğini ortaya koyar. Aile, modern toplumlarda bir sevgi ve dayanışma yuvası olarak idealize edilse de, Foucault’nun merceği altında bu kavram, tarihsel güç dinamiklerinin bir ürünü olarak belirir. Aile, yalnızca bireylerin bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sesin Ontolojisi: Müziğin Toplumsal Tahayyül ve Tahakküm Mekanizmaları

Folk Romantizminin Siyasi Melankolisi1960’ların protest folk hareketi, naif bir ütopyacılıkla yüklüydü. Pete Seeger’ın banjosu ve Joan Baez’in sopranosu, nükleer silahsızlanma ve ırk eşitliği taleplerini kitlelere taşıdı. Ancak bu müzikal aktivizm, Amerikan kapitalizminin kültürel hegemonyası karşısında ne ölçüde etkili oldu? Woodstock’un “üç günlük barış ve müzik” mitosu, sistem tarafından hızla ticarileştirilerek

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hammurabi Kanunları ile Tevrat Arasındaki Dilbilimsel İlişki

Hammurabi Kanunları ve Tevrat’ın Dilbilimsel Etkileşimi Hammurabi Kanunları, MÖ 18. yüzyılda Akadca yazılmış bir hukuk metni olarak Mezopotamya’nın yasal düzenlemelerini sistemleştiren önemli bir belgedir. Tevrat ise İbranice yazılmış, Yahudi toplumunun dini ve hukuki kurallarını düzenleyen kutsal bir metindir. Bu iki metin arasında dilbilimsel bir etkileşim olup olmadığı, tarihsel ve kültürel

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kadim İmgelerin Diyaloğu: Hitit, Yunan ve Mitanni Sanatında Tanrı, Kral ve Doğa

Hitit Kabartmalarında Tanrı ve Kral: Gücün Görsel Söylemi Hitit kabartmalarındaki tanrı ve kral figürleri, taş üzerine oyulmuş birer iktidar manifestosudur. Bu figürler, genellikle hiyerarşik bir düzen içinde, tanrısal otoriteyi kralın dünyevi gücüyle birleştiren bir ikonografiyle sunulur. Tanrılar, genellikle boynuzlu taçlar ve stilize edilmiş elbiselerle, doğaüstü bir heybet taşırken, krallar onların

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hitit Yemek Dağıtımı ve Modern Gıda Krizlerinin Distopik Yansımaları

Antik Sofraların Hiyerarşisi Hitit toplumunda yemek dağıtımı, tanrılara sunulan kurbanlardan kölelerin payına düşen artığa kadar katı bir hiyerarşiyle şekillenirdi. Krallar ve rahipler, bereketli Anadolu topraklarının en seçkin ürünlerini tüketirken, alt sınıflar tahıl artıkları ve seyrek proteinle yetinirdi. Bu düzen, toplumsal rollerin ilahi bir yazgı gibi kabul edildiği bir dünyada, eşitsizliği

OKUMAK İÇİN TIKLA

Göbeklitepe ve Karahantepe: Anadolu’nun Kadim Sırları ve Mezopotamya’nın Mitolojik Yankıları

Kadim Toprakların Sessiz Anlatıcıları Göbeklitepe ve Karahantepe, Anadolu’nun taşlarına kazınmış birer destan gibi yükselir. MÖ 9600-7000 arasına tarihlenen bu yapılar, insanlığın avcı-toplayıcı geçmişinden yerleşik düzene geçişinin erken tanıklarıdır. Çatalhöyük’ün bereketli evleri, Nevala Çori’nin ritüel izleri ve diğer Anadolu yerleşimleriyle birlikte, bu alanlar yalnızca barınak değil, aynı zamanda anlam arayışının mekânlarıdır.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sınırda Yaşamanın Aynası: Göçmen Kampları

Göçmen kampları, insanlığın sınırda yaşama halini yalnızca fiziksel bir gerçeklik olarak değil, aynı zamanda derin bir anlamlar yumağı olarak ele alınabilir. Bu kamplar, modern dünyanın çelişkilerini, insan varoluşunun kırılganlığını ve kolektif bilincin sınırlarını sorgulayan bir prizma sunar. İnsanların vatanlarından kopuşu, aidiyet arayışı ve hayatta kalma mücadelesi, kampları yalnızca bir barınma

OKUMAK İÇİN TIKLA

Göçmen Anlatılarının Estetik Temsillerinde Acı ve Travma

Anlatının Çekiciliği ve Acının Estetize Edilişi Göçmen anlatıları, sanatın sınırlarında hem bir yara izi hem de bir ayna olarak belirir. Bu anlatılar, bireylerin ve toplulukların yerinden edilme, kayıp ve hayatta kalma mücadelelerini estetik bir çerçeveye oturturken, acıyı görselleştirme ve yeniden kurgulama eğilimindedir. Sanat, bu deneyimleri bir tuvale, bir filme ya

OKUMAK İÇİN TIKLA

Göbeklitepe’nin Gölgesinde: Din, İktidar ve Toplumun Erken Biçimleri

Anadolu’nun Sessiz Tapınakları Anadolu’nun taşlı ovalarında, yaklaşık 12.000 yıl önce, Göbeklitepe’nin dikilitaşları yükselirken, insanlık tarihinin en eski sahnesi kuruluyordu. Bu erken yerleşim, Mezopotamya’nın bereketli hilalindeki Sümer, Akkad veya Babil gibi uygarlıkların hiyerarşik düzenlerinden önce, din ve iktidarın kesişiminde benzersiz bir toplumsal tasavvur sunar. Göbeklitepe, tapınaklarıyla, avcı-toplayıcıların bir araya geldiği bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Savaşçı Kimlik ve Şiddetin Ahlaki Sınırları

Amazonların savaşçı kimliği, antik Yunan mitolojisinde Herakles’in dokuzuncu görevi ya da Theseus’un kaçırma hikayesi gibi anlatılarda, hem korku hem de hayranlık uyandırır. Bu kadınlar, erkek egemen toplumların karşısında, silahlarıyla var olurlar. Ancak, onların şiddeti ahlaki olarak meşru mu, yoksa bir direniş etiği mi taşır? Şiddet, Amazonlar için bir hayatta kalma

OKUMAK İÇİN TIKLA

Göçün Özgürlük ve Zorunluluk Arasındaki Paradoksu

Yola Çıkışın Çelişkisi Göç, insanın varoluşsal bir arayışla köklerinden kopuşunun hikâyesidir. Özgürlük, bireyi yeni ufuklara çağırırken, zorunluluk onu yurdundan, alışkanlıklarından ve kimliğinden uzaklaştırır. Bu ikilik, göçmenin ruhunda bir fırtına yaratır: bir yandan kendi kaderini yazma arzusu, diğer yandan hayatta kalma mücadelesinin dayattığı mecburiyetler. Kuramsal açıdan, göç, bireyin özerkliğini sınayan bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Göçmenlik ve Mültecilik: Kapitalist Sistemin Çatlakları

Küresel Eşitsizliğin Aynası Göçmen ve mülteci hareketleri, kapitalist dünya sisteminin derin eşitsizliklerini bir ayna gibi yansıtır. Küresel kuzeyin refahı, güneyin yoksulluğuyla beslenirken, bu hareketler, zenginlik ve fırsatların adaletsiz dağılımını görünür kılar. İnsanlar, savaş, yoksulluk ya da çevresel felaketler nedeniyle evlerini terk ederken, bu göçler yalnızca bireysel trajediler değil, aynı zamanda

OKUMAK İÇİN TIKLA

Çiçeklerin Ontolojik Tiyatrosu: İnsanlığın Kökleri ve Açan Bilinçleri

Varoluşun Botanik KodlarıÇiçekler, biyolojik işlevlerinin ötesinde, insan zihninin ontolojik sorgulamalarına cevap veren sessiz filozoflardır. Heidegger’in “Dasein” kavramı çerçevesinde, çiçeklerin zamansal açılımları – tomurcuklanma, çiçeklenme ve solma – insanın “orada-olma” halinin bir mikrokozmosudur. Japon “mono no aware” estetiği, kiraz çiçeklerinin geçiciliğinde insanın kendi faniliğiyle yüzleşmesini sağlarken, Azteklerin savaş çiçeği (Cempoalxochitl), ölüm

OKUMAK İÇİN TIKLA

Negatif Diyalektik ve Öznelliğin Etiği: Adorno’nun Çelişkileri ve Terapistin Sorumluluğu

Negatif Diyalektik Yaklaşım Theodor W. Adorno’nun negatif diyalektik yaklaşımı, bireyin toplumsal yapılarla olan çatışmalı ilişkisini ve öznelliğin bu gerilim içindeki varoluşsal mücadelesini anlamak için güçlü bir felsefi çerçeve sunar. Bu yaklaşım, bireyin kendi benliğini koruma çabasını, toplumsal baskıların ve ideolojik aygıtların yarattığı çelişkiler üzerinden ele alır. Negatif diyalektik, mutlak bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yahudi Kimliği ve Hammurabi Kanunları: Babil Sürgününde Antropolojik Dönüşümler

Yahudi Kabile Yapıları ile Hammurabi Kanunlarının Karşılaşması Babil Sürgünü (MÖ 597-539), Yahudi toplumu için köklü bir antropolojik dönüşüm dönemiydi. Sürgündeki Yahudiler, Hammurabi Kanunları’nın katı toplumsal hiyerarşisiyle karşılaştığında, kendi kabilevi yapılarındaki eşitlikçi eğilimlerle bu düzeni uzlaştırmaya çalıştı. Hammurabi Kanunları, toplumun sınıflara (asil, özgür, köle) ayrılmasını ve her sınıf için farklı haklar

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hitit Mutfağının Bereketli Mirasından Modern Gıda Ütopyasına Dersler

Hitit mutfağının bereketli tarım sistemi, modern dünyada sürdürülebilir bir gıda düzeni arayışına ilham verebilecek kadim bir bilgelik sunar. Toprağın ritmine uyum sağlayan bu sistem, doğayla iş birliği yaparak bolluğu garantilemiş; tahıl ambarları, su kanalları ve topluluk dayanışmasıyla bir uyum modeli yaratmıştır. Ancak bu miras, sadece teknik bir başarı değil, aynı

OKUMAK İÇİN TIKLA

Göbeklitepe ve Karahantepe: Ritüel Merkezleri Üzerinden Erken Toplumsal Mühendislik

Kadim Toprakların Anlatıcıları Göbeklitepe ve Karahantepe, Anadolu’nun tarihsel derinliklerinde, insanlığın ilk anıtsal yapıları olarak yükselir. Yaklaşık 12.000 yıl öncesine tarihlenen bu ritüel merkezleri, Çatalhöyük ve Nevala Çori gibi diğer erken yerleşimlerle birlikte, Mezopotamya kültürlerinin tohumlarını taşır. Bu yapılar, avcı-toplayıcı toplulukların göçebe yaşamdan yerleşik düzene geçişini simgelerken, aynı zamanda insan bilincinin

OKUMAK İÇİN TIKLA

Gölge, Fantezi ve Babasızlık – Politik Psikodinamiğe Giriş

Politik psikodinamik, bireylerin ve toplumların bilinçdışı dinamiklerini, gölge arketipler, kolektif fanteziler ve otorite figürlerinin yokluğu (babasızlık) üzerinden inceler. Bu kısa giriş, insan davranışlarının politik alandaki yansımalarını anlamak için psikanalitik bir çerçeve sunar. Bölüm 1: Liderlere Kolektif Gölge Projeksiyonu “Ben yapamıyorsam, o yapsın.” Toplumların içsel çatışmaları, bastırılmış duyguları ve yüzleşemedikleri arzuları

OKUMAK İÇİN TIKLA

Habeşistan’ın Manisa’daki İzleri: Diasporanın Anadolu’da Yeniden Tanımlanışı ve Afrika Kökenli Diasporalarla Özgün Karşılaşmalar

Köklerin Sessiz Hafızası Etiyopya kökenli bireylerin Manisa’daki tarihsel varlığı, bir diaspora anlatısı olarak yalnızca coğrafi bir yer değiştirmeyi değil, aynı zamanda kültürel, etik ve mitolojik bir yeniden doğuşu ifade eder. Osmanlı’nın Afrika ile temasları, özellikle 16. yüzyıldan itibaren Kızıldeniz ve Mısır üzerinden yoğunlaşırken, Habeşistan’dan gelen bireyler, kölelik, hizmet ve ticaret

OKUMAK İÇİN TIKLA