Kategori: Politik Psikoloji

Sulukule’nin Yıkımı: Kültürel Kimlik ve Kentsel Hafızanın Çatışması

Sulukule’nin kentsel dönüşüm süreci, yalnızca bir mahallenin fiziksel yıkımı değil, aynı zamanda Roman toplumu özelinde kültürel kimlik, toplumsal aidiyet ve tarihsel süreklilik üzerine derin bir tartışma alanı açar. İstanbul’un en eski yerleşimlerinden biri olan Sulukule, Romanların müzik, yaşam tarzı ve toplumsal dayanışma pratikleriyle şekillenen bir alan olarak, modern Türkiye’nin çok

OKUMAK İÇİN TIKLA

Anlam Krizi ve Yeni Dindarlık Biçimleri: Modern İnsanın Anlam Arayışı

Modernite, Aydınlanma’nın rasyonel aklı merkeze alan ve bilimsel ilerlemeyi yücelten vaatleriyle insanlığı geleneksel bağlarından koparmayı hedefledi. Geleneksel dini ve kültürel çerçevelerin zayıflaması, pek çok kişi için büyük bir özgürleşme anlamına gelirken, aynı zamanda derin bir boşluk ve anlam krizine de yol açtı. İnsan, eskiden olduğu gibi, evrendeki yerini ve yaşamının amacını

OKUMAK İÇİN TIKLA

Müziğin İktidar ve İnançla Dansı: Propaganda, Kontrol ve Birlik Arayışı

Müzik, insanlık tarihinin en güçlü anlatım araçlarından biri olarak, hem yönetimlerin hem de dinî otoritelerin elinde bir silaha, bir birleştiriciye ve bir dönüştürücüye dönüşmüştür. Antik çağlardan modern ulus-devletlere, müziğin melodileri ve ritimleri, toplumu şekillendirmek, duyguları yönlendirmek ve ideolojileri pekiştirmek için kullanılmıştır. Bu metin, müziğin Roma zafer marşlarından Nazi Almanyası’nda Wagner’in

OKUMAK İÇİN TIKLA

Müziğin İnsan Ruhu ve Toplumsal Dinamikler Üzerindeki Büyüsü

Müzik, insanlığın en kadim ve evrensel ifade biçimlerinden biridir; ne bir dil, ne bir din, ne de bir ideolojiye bağlıdır, ama hepsini aynı anda kucaklayabilir. İnsan beynindeki duygusal ve bilişsel süreçlerden, kitlelerin kolektif bilincine, bireylerin kimlik arayışından tarihsel kriz anlarındaki direnç mekanizmalarına kadar, müzik her zaman bir dönüştürücü, bir anlatıcı,

OKUMAK İÇİN TIKLA

“Dindarlık Azalıyor, İnançsızlık Artıyor” Söyleminin Analizi Bölüm 1

Bu cümle — — sadece sosyolojik bir gözlem değil; aynı zamanda kültürel dönüşümün, varoluşsal kırılmaların ve benliğin yeniden yapılanmasının sinyalidir. Bu durumu multidisipliner bir bakışla ele alalım. 👇 🧠 1. Psikodinamik Açıdan: Tanrı’nın Gölgesini Kaybetmek Freud’a göre Tanrı inancı, bireyin içindeki baba imgesinin yüceltilmiş halidir.Toplumda dinin gerilemesi, otorite figürlerinin çözüldüğü,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Çin Mitolojisi ve Kolektif Bilincin İnşası

İmparatorlukların Simgesel Dayanağı Çin mitolojisi, tarihsel olarak imparatorlukların meşruiyetini güçlendirmek için stratejik bir araç olarak kullanılmıştır. Örneğin, Sarı İmparator (Huangdi) gibi mitolojik figürler, Han hanedanından itibaren birleştirici bir ulusal kimliğin sembolü olarak yüceltilmiştir. Huangdi, yalnızca bir savaşçı ve bilge değil, aynı zamanda medeniyetin kurucusu olarak tasvir edilerek imparatorların “göklerin oğlu”

OKUMAK İÇİN TIKLA

Anadolu’nun Manevi Dokusu: Mitolojik ve Alegorik Katmanlar

Tarhunt’un Fatihi ve Anadolu’nun Kahraman Arketipi Luvi tanrısı Tarhunt, göklerin ve fırtınanın efendisi, “fatih” sıfatıyla Anadolu’nun erken mitolojik ufkunda belirir. Bu sıfat, onun kaosu dizginleyen, doğayı ve toplumu düzenleyen bir güç olarak tasvirini yansıtır. Kapadokya Hıristiyanlarının aziz mitolojisi, özellikle Aziz Georgios’un ejderhayı alt etmesi, bu fatih arketipinin yeniden yorumlanmış bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

İyileşmek Mümkün mü? Kolektif Yas, Hafıza ve Anlatma Hakkı

“Unutursak kalbimiz kurusun” demek kolay,ama ya unutmamıza izin verilmediyse?Ya unuttuğumuz şey aslında hiç anlatılmadıysa? Bireysel travmalarda olduğu gibi, toplumsal travmalarda da iyileşmenin ilk adımı anlatıdır.Anlatı; bastırılanın ses bulması, temsil edilmesi, adlandırılmasıdır.Ama bastırılan şey tekrar bastırıldıysa, ne iyileşme olur ne de yas. Peki gerçekten iyileşmek mümkün mü?Şöyle geçmişe gittiğimizde bir sürü

OKUMAK İÇİN TIKLA

“Bastırılan yeniden bastırılırsa ne olur?”

Bastırılan her zaman geri döner — ama bu kez daha karanlık, daha yıkıcı ve daha anonim biçimde. 🧠 1. Freud’a göre: Bastırılan geri döner… ama semptomla. Freud’un bastırma teorisine göre, kabul edilemeyen bir dürtü ya da düşünce bilinçdışına itilir.Ancak orada sonsuza dek kalmaz.Geri döner — ama dolaylı, çarpıtılmış, çoğu zaman

OKUMAK İÇİN TIKLA

Bastırılmış Olanın Patlaması: Kolektif Bilinçdışının Semptomu ve Kamusal Bedenin Geri Dönüşü

Kolektif Bilinçdışının Semptomu Carl Jung’un ortaya attığı kolektif bilinçdışı kavramı, insanlığın ortak deneyimlerini, mitlerini ve arketiplerini içeren derin bir zihin katmanını ifade eder. Travmalar, bastırılmış arzular ve toplumsal normlar, bu kolektif bilinçdışında birikerek semptomlar aracılığıyla kendini gösterebilir. Bu semptomlar, bireysel nevrozlardan toplumsal huzursuzluklara, kültürel fenomenlerden sanatsal ifadelere kadar çeşitli şekillerde

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sinema Sanatında Gerçekçilik ve Biçimcilik: Hakikat Rejimlerinin Politik Yankıları

Sinema, insan bilincinin hem aynası hem de yaratıcısı olarak, gerçekçilik ve biçimcilik arasındaki gerilimle şekillenir. Bu gerilim, yalnızca estetik bir mesele değil, aynı zamanda politik, ideolojik ve felsefi bir sorgulamanın sahnesidir. Gerçekçilik, dünyayı olduğu gibi yakalamaya çalışırken, biçimcilik gerçekliği yeniden inşa eder, parçalar ve öznel bir mercekle sunar. Ken Loach’un

OKUMAK İÇİN TIKLA

Gerçekçilik ve Biçimcilik: Sinemanın İkili Doğası

Gerçeğin Aynası: Sinemada Gerçekçilik Sinema, doğası gereği bir yansıma sanatıdır; gerçekçilik, bu yansımayı olabildiğince doğrudan ve filtresiz bir şekilde sunmayı hedefler. Gerçekçilik, sokakların nabzını, insan ruhunun kırılganlığını ve toplumsal dokunun ham halini yakalamaya çalışır. İtalyan Yeni Gerçekçiliği gibi akımlar, savaş sonrası yıkımın izlerini, yoksulluğun çıplak yüzünü ve sıradan insanın mücadelelerini

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hitit Ekmeği: Toplumsal Birliğin ve Bereketin Simgesi

Ekmek ve Toplumsal Bağ Hitit ekmeği, un, su ve ateşin birleşiminden doğan bir mucize olarak, yalnızca karın doyurmaz; aynı zamanda bir toplumu bir arada tutan görünmez ipleri dokur. Hititler için ekmek, sofrada paylaşılan bir naber, tanrılara sunulan bir hediye ve bereketin somut bir yansımasıdır. Her bir ekmek türü, farklı tahıllardan,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Şamanist Ritüeller ve Biyopolitik: Anadolu’dan Küresel Ekolojiye

Doğanın Aracısı Olarak Şaman Anadolu’nun şamanist ritüelleri, insanın doğayla kurduğu kadim bağı, bir tür kutsal elçilik üzerinden anlamlandırır. Şaman, yalnızca bir büyücü ya da iyileştirici değil, aynı zamanda doğanın sesini insan topluluklarına taşıyan bir köprüdür. Foucault’nun biyopolitik kavramı, bedenin ve yaşamın devlet veya toplumsal mekanizmalar tarafından nasıl düzenlendiğini sorgular. Şamanın

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kendilik Arayışında Varoluşsal Denge

Kimliğin Katmanları Birey, varlığını anlamlandırmak için kimlikler inşa eder. Bu kimlikler, bir yandan kişinin kendini ifade etme çabasıyken, diğer yandan toplumun, kültürün ve tarihin dayattığı kalıpların bir yansımasıdır. İnsan, bir aktör gibi farklı rolleri benimser: aile üyesi, meslek sahibi, ideolojik bir savunucu ya da bir mitin taşıyıcısı. Ancak bu roller,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Devletin Baba Figürüyle Yüzleşmek: Baba Kompleksi

Modern toplumda devlet, sadece idari bir yapı olmanın ötesinde, vatandaşlarının zihninde karmaşık ve çoğu zaman çelişkili imgelerle var olur. Bu imgelerden en güçlü ve yaygın olanlarından biri de, devletin bir “baba figürü” olarak algılanmasıdır. Psikanalitik kuramdan ödünç alınan bu kavram, bireylerin devletle olan ilişkilerini derinden etkileyen bilinçdışı dinamikleri anlamak için güçlü bir mercek

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yola Çıkışın Evrensel Çağrısı

Göçmenlik, insanlığın en kadim öykülerinden biridir; bir yerden bir yere hareket, yalnızca fiziksel bir yer değiştirme değil, aynı zamanda varoluşsal bir arayıştır. Yolculuk metaforu, göçmenlikte insan hayatının özüne dokunur: Bilinmeyene doğru atılan adım, hem umut hem de belirsizlik taşır. Antik mitolojilerde Odysseus’un eve dönüş çabası ya da İbrani anlatılarındaki çöldeki

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kadim Toplumların Modern Yansımaları

Sümer mitolojisinin tanrıları, Asur propagandasının korku taktikleri, Ezidilerin kolektif travması ve Asurilerin diasporik kimlik arayışı, insanlığın tarihsel ve psişik serüveninde derin izler bırakmıştır. Bu sorular, mitolojiden modern politik psikolojiye uzanan bir yelpazede, insan bilincinin ve toplumların nasıl şekillendiğini anlamak için birer ayna sunar. Carl Jung’un arketip teorisinden Şengal’in acılı belleğine,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Halk, Cemaat, Tebaa ve Kul…

Halk, cemaat, tebaa ve kul…Bu dört kavram, yalnızca sosyolojik değil, politik bilinç, yurttaşlık kültürü ve özneleşme düzeyinde birbirinden ayrılır. Bu farkları tarihsel bir perspektifle ve günümüz Türkiye’si üzerinden anlamak, hangi yapının nasıl bir toplumsal düzen ürettiğini gösterir. 1. Tebaa: Biat Eden, Boyun Eğen, Sorgulamayan 🕰️ Tarihsel bağlam: 🧠 Psikopolitik yapı:

OKUMAK İÇİN TIKLA

Karahan Tepe’nin İnsan Figürleri: Farkın İzinde Bir Medeniyet Okuması

Karahan Tepe’nin taşlarına kazınmış insan figürleri, yalnızca bir arkeolojik buluntu değil, aynı zamanda insanlığın kendi kimliğini inşa etme çabasının sessiz bir sahnesidir. Jacques Derrida’nın “fark” (différance) kavramı, anlamın sabit olmadığını, sürekli ertelendiğini ve ötekinin varlığıyla şekillendiğini öne sürer. Bu bağlamda, Karahan Tepe’deki figürler, tarım toplumunun göçebe avcı-toplayıcıyı hem dışlayarak hem

OKUMAK İÇİN TIKLA