Kategori: Sosyoloji

İnsanlığın Yüzleri: Sosyal Maskelerin Goffman ve Lacan Üzerinden Derin Çözümlemesi

Maskelerin Doğuşu İnsan, toplumsal bir varlık olarak, günlük ilişkilerinde sürekli bir tiyatro sahnesinde rol oynar. Bu roller, bireyin kendini nasıl sunduğu ve başkaları tarafından nasıl algılandığı arasındaki hassas bir denge üzerine kuruludur. Goffman’ın “ön yüz” kavramı, bireyin topluma sergilediği kontrollü, idealize edilmiş imajı ifade eder. Bu imaj, toplumsal normlara uygunluğu

OKUMAK İÇİN TIKLA

Mobbing ve iş yeri zorbalığı

Mobbing ve iş yeri zorbalığı, iş yaşamında bireylerin psikolojik ve sosyal refahını tehdit eden iki olgu olarak tanımlanır, ancak kavramsal temelleri ve uygulama biçimleri önemli ölçüde farklılaşır. Mobbing, bir çalışanın bir grup veya birey tarafından sistematik, kasıtlı ve uzun süreli psikolojik tacize maruz bırakılmasıdır. Bu süreç, hedef bireyin iş performansını

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sosyal Sermayenin Gündelik İlişkilerdeki Görünmez Gücü

Bağların İnşası ve Toplumsal Doku Sosyal sermaye, bireyler arasındaki güven, karşılıklılık ve ortak değerler ağı olarak tanımlanabilir; bu ağ, gündelik ilişkilerin temel taşını oluşturur. İnsanlar, komşuluk ilişkilerinden iş yerindeki işbirliklerine kadar, sosyal sermayeye dayanarak iletişim kurar ve dayanışma geliştirir. Bu sermaye, bireylerin yalnızlık hissini azaltır, ortak hedeflere ulaşmayı kolaylaştırır ve

OKUMAK İÇİN TIKLA

KARANLIĞIN ŞAFAĞI / HÜMANİZM / Nejdet Evren

Karl Marx der ki; “ İnsana dair hiçbir şey bana yabancı değildir.” (1) Kapitalist üretim tarzını ve buna bağlı olarak insanın kendine yabancılaşmasını analiz eden filozof insana dair olana yabancı olunamayacağını belirtmektedir. İnsan sadece yaratmaz, aynı zamanda yaratılır; ekler, çıkarır, yapar, bozar ve yıkılır; ne üstündür ne de alçak; hem

OKUMAK İÇİN TIKLA

Gündelik İlişkilerde Habitus ve Yapılaşma: Sosyal Çatışmaların Derinlemesine Analizi

Bireysel Eylem ve Toplumsal Düzenin Kesişimi Habitus, bireyin toplumsal deneyimlerinden süzülen, bilinçdışı eğilimler ve davranış kalıpları olarak tanımlanabilir. Bu kavram, bireylerin sosyal dünyayı algılama ve tepki verme biçimlerini şekillendiren bir içsel pusula gibidir. Öte yandan, yapılaşma teorisi, bireylerin eylemlerinin toplumsal yapıları hem yeniden ürettiğini hem de dönüştürdüğünü öne sürer. Gündelik

OKUMAK İÇİN TIKLA

Jerald Greenberg’in Örgütsel Adalet Kavramı Teorisi

Örgütsel adalet, bireylerin iş ortamlarında adil muamele algılarını inceleyen ve çalışanların tutumları, davranışları ve performansı üzerinde derin etkiler yaratan bir kavramdır. Bu alanda öncü bir isim olan Jerald Greenberg, örgütsel adalet teorisini geliştirerek, adalet algısının iş yerinde nasıl şekillendiğini ve bunun bireysel ve örgütsel sonuçlara nasıl yansıdığını sistematik bir şekilde

OKUMAK İÇİN TIKLA

Suçun Toplumsal Matrisi: Durkheim’ın Anomi ve Merton’un Gerilim Teorilerinin Çok Boyutlu Analizi

Toplumun Kırılgan Denge Noktası: Anominin Suçla Buluşması Toplum, bireyleri bir arada tutan görünmez bir sözleşmeyle işler; ancak bu sözleşme, ekonomik krizler, kültürel çalkantılar ya da hızlı değişim dönemlerinde yıpranabilir. Durkheim’ın anomi teorisi, bu yıpranmayı, normların ve değerlerin erozyona uğradığı bir durum olarak tanımlar. Anomi, bireylerin ortak bir ahlaki pusuladan yoksun

OKUMAK İÇİN TIKLA

İlişkilerin Görünmez Dokusu

İnsan ilişkileri, gündelik hayatta küçük jestlerden büyük fedakârlıklara kadar uzanan bir karşılıklılık ağıyla şekillenir. Bir komşunun getirdiği yemek, bir arkadaşın gönderdiği mesaj ya da bir iş arkadaşının sunduğu destek, bu ağın düğümlerini oluşturur. Hediye teorisi, bu jestleri bir armağanın ritüel niteliğiyle açıklar: Bir hediye, sadece maddi bir nesne değil, aynı

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kentsel Mekânın Eşitsizlik Haritası: Knox ve Marcuse’nin Teorileri Üzerinden Bir İnceleme

Mekânsal Eşitsizliğin Kentsel Coğrafyadaki Yeri Mekânsal eşitsizlik, kentsel coğrafyada kaynakların, fırsatların ve yaşam koşullarının şehir mekânlarında adaletsiz dağılımını ifade eder. Bu kavram, ekonomik, sosyal ve kültürel dinamiklerin kentsel dokuda nasıl somutlaştığını analiz eder. Knox’un kentsel ayrışma teorisi, bu eşitsizlikleri sınıfsal ve etnik temelde ele alarak, şehirlerin mekânsal organizasyonunda sosyo-ekonomik tabakalaşmayı

OKUMAK İÇİN TIKLA

Örgütsel Adaletin Temelleri: Greenberg’in Kavramı ve İnsan Deneyimi

Jerald Greenberg’in örgütsel adalet kavramı, iş yerinde bireylerin adalet algısını üç temel boyutta ele alır: dağıtım adaleti, prosedür adaleti ve etkileşim adaleti. Dağıtım adaleti, kaynakların (örneğin, maaş, terfi, ödüller) çalışanlar arasında nasıl paylaştırıldığıyla ilgilidir; çalışanlar, bu paylaşımın katkılarına orantılı olmasını bekler. Prosedür adaleti, karar alma süreçlerinin şeffaflığı, tutarlılığı ve tarafsızlığı

OKUMAK İÇİN TIKLA

Modern Toplumların Kurumsal Dinamikleri: Durkheim’ın İşlevselciliği ile Weber’in Bürokrasisi Arasındaki Çatışmalar ve Günümüz Krizlerine Yansımaları

Kurumların Toplumsal Bağlayıcılığı ve Düzen Arayışı Modern toplumların karmaşık yapısında, sosyal kurumlar bir arada yaşamın temel taşlarını oluşturur. İşlevselci perspektif, toplumu bir organizma gibi görür; her kurum, sistemin sürekliliğini sağlamak için birbiriyle uyumlu bir şekilde işler. Bu yaklaşım, sosyal normların ve değerlerin, bireyleri birleştiren bir yapıştırıcı gibi çalıştığını savunur. Toplumsal

OKUMAK İÇİN TIKLA

Erich Fromm’un Sevgi Teorisi: Psikanalitik ve Hümanist Bir Perspektif

Erich Fromm (1900-1980), 20. yüzyılın en önemli sosyal psikologlarından, filozoflarından ve psikanalistlerinden biri olarak, sevgi kavramını yalnızca romantik bir duygu ya da bireysel bir deneyim olarak değil, aynı zamanda insan varoluşunun temel bir boyutu ve toplumsal bağların sürdürülebilirliğini sağlayan bir güç olarak ele almıştır. Fromm’un sevgi teorisi, psikanalitik kökenlere dayanırken,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Bireyler Neden Kendi Sosyal Sınıf Yapıları İçindeki Konumlarını Farkına Varmazlar ?

Günümüz toplumlarında sosyal sınıf, yaşam tarzımızı, fırsatlarımızı ve dünya görüşümüzü derinden etkileyen karmaşık bir yapıdır. Ancak pek çok birey, kendi sosyal sınıfsal konumunun ve bunun günlük hayatları üzerindeki etkisinin tam olarak farkında değildir. Peki neden böyle? Bu blog yazısında, bireylerin kendi sosyal sınıf yapıları içindeki yerlerini neden gözden kaçırdıklarına dair

OKUMAK İÇİN TIKLA

İnsan İlişkilerinin Görünmez Düğümleri: Sembolik Etkileşimcilik ve Fenomenolojik Sosyoloji Üzerine Bir Karşılaştırma

Kavramların Kökeni ve İnsan Anlam Arayışıİnsan, anlam yaratma çabasıyla varlığını sürdürür; bu çaba, sosyal etkileşimlerin temelini oluşturur. Sembolik etkileşimcilik, bireyin semboller aracılığıyla dünyayı anlamlandırdığını ve bu sembollerin toplumsal ilişkilerde bir anlam haritası çizdiğini savunur. İnsanlar, jestler, kelimeler ve nesneler üzerinden birbiriyle iletişim kurar; bu, bireyin benliğini ve toplumu inşa eden

OKUMAK İÇİN TIKLA

İş Yerinde Mobbing: Foucault’nun İktidar İlişkileri ve Psikolojik Sağlık Üzerine Bir İnceleme

İktidarın Görünmez Ağları Foucault’nun iktidar ilişkileri teorisi, iktidarın yalnızca hiyerarşik bir yapıdan değil, günlük pratiklerdeki mikro düzey etkileşimlerden de kaynaklandığını öne sürer. İş yerinde mobbing, bu mikro iktidar pratiklerinin somut bir yansımasıdır. Yöneticilerin veya meslektaşların, bir bireyi sistematik olarak dışlama, küçümseme veya taciz etme eylemleri, iktidarın bireyler arasında asimetrik bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sosyal Tiyatroda Rollerin İnşası ve Çatışmaların Dinamikleri

Bireylerin Toplumsal Rolleri Sahneleme Süreci Erving Goffman’ın dramaturgi teorisi, bireylerin günlük yaşamda sosyal rollerini bir tiyatro sahnesinde oyuncular gibi sahnelediğini öne sürer. Bireyler, toplumsal beklentilere uygun kimlikler inşa eder ve bu kimlikleri izleyicilere (diğer bireylere) sunar. Bu süreçte, birey “ön sahne”de idealize edilmiş bir benlik sergilerken, “arka sahne”de daha özgün

OKUMAK İÇİN TIKLA

Bourdieu’nun Habitus Kavramı ve Kültürel Sermaye Eşitsizlikleri

Pierre Bourdieu’nun habitus kavramı, toplumsal yapılar ile bireysel eylemler arasındaki ilişkiyi anlamak için güçlü bir çerçeve sunar. Ancak, kültürel sermaye eşitsizliklerini açıklamadaki yeterliliği, kavramın sınırları ve bağlamsal dinamikler göz önüne alındığında tartışmalıdır. Habitus, bireylerin toplumsal konumlarına bağlı olarak geliştirdikleri eğilimler, algılar ve davranış kalıpları olarak tanımlanır. Bu eğilimler, kültürel sermayenin

OKUMAK İÇİN TIKLA

Ailede Kimlik Oluşumu: Erikson ve Butler’ın Yaklaşımlarının Karşılaştırmalı Analizi

Aile, bireyin kimlik oluşumunda temel bir zemin sunar ve bu süreç, farklı kuramlarla açıklanabilir. Erik Erikson’un psikososyal gelişim teorisi, kimliği bireyin yaşam döngüsündeki krizler ve toplumsal bağlamlar üzerinden ele alırken, Judith Butler’ın performatif kimlik teorisi, kimliği toplumsal normların sürekli yeniden üretimiyle şekillenen bir eylem olarak tanımlar. Bu metin, ailede kimlik

OKUMAK İÇİN TIKLA

İnsan İradesinin Ateşi: Çalışma Hayatında Motivasyonun Kökenleri

Çalışma hayatında motivasyon, insanın varlık koşullarını anlamlandırma çabasının bir yansımasıdır. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi ve Herzberg’in iki faktör teorisi, bu karmaşık olguyu açıklamak için farklı mercekler sunar. Maslow, bireyin temel fizyolojik gereksinimlerden başlayarak kendini gerçekleştirme hedefine uzanan bir yolculuğunu tanımlar. Herzberg ise iş yaşamındaki memnuniyet ve memnuniyetsizliği, hijyen faktörleri ve motive

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sosyal Medyada Panoptikonun Dönüşümü: Gözetimden Öz-Gözetime

Foucault’nun panoptikon kavramı, modern gözetim toplumunun temel bir metaforu olarak, sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla yeni bir biçim kazanmıştır. Panoptikon, Bentham’ın hapishane tasarımından esinlenerek, merkezi bir gözetim kulesinden mahkumların sürekli izlendiği bir sistemi tanımlar. Sosyal medya, bu modeli dijital bir alana taşıyarak, bireylerin hem izleyici hem de izlenen olduğu bir öz-gözetim ağı

OKUMAK İÇİN TIKLA