Kategori: Sosyoloji

Dijital Kabileler ve Online Cemaatler Üzerine Bir İnceleme

Bağlantının Yeni Yüzü İnternetin yaygınlaşmasıyla insanlar, fiziksel sınırları aşan yeni topluluklar oluşturdu. Dijital kabileler ve online cemaatler, bireylerin ortak ilgi alanları, değerler ya da kimlikler etrafında bir araya geldiği sanal alanlar olarak ortaya çıktı. Bu topluluklar, bir zamanlar köy meydanlarında ya da mahalle kahvelerinde şekillenen dayanışmanın modern bir yansıması gibi

OKUMAK İÇİN TIKLA

Göçebe Zihin ve Kentsel Yersizlik – Bölüm 3

Daha önce yazdığım yersizlik ve psikodinamik üzerine yazımı başka açılardan ele alarak başka boyutlarını açıklamaya çalışacağaım. Modern bireyin mekânsal olmayan ama içsel yersizliğini, belirsizlikle baş etme stratejilerini ve psiko-coğrafi bir çözülmeyi anlamaya çalışacağım. Bölüm 1 : https://www.insanokur.org/kiralik-dairelere-sikistirilan-insan-modern-yersizligin-psikodinamigi-bolum-1/ Bölüm 2 : https://www.insanokur.org/yerlesmenin-ruhsal-hakki-bolum-2/ – Modern bireyin ruhsal mekân kaybı üzerine bir deneme

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yok Etme ve Yok Olma Arasında Amok Koşucusu: İnsanlığın Trajik Serüveni

Kendi Sonuna Doğru Koşanlar İnsan, varoluşunun özünde bir çelişki taşır: yaratma dürtüsüyle yok etme arzusu, birbiriyle iç içe geçmiş iki ip gibi ruhunu sarar. Amok koşucusu, Malezya’nın eski kabilelerinde, kontrolsüz bir öfkeyle çevresine zarar veren ve sonunda kendi sonunu getiren bir figür olarak anlatılır. Bu figür, modern insanın trajedisini de

OKUMAK İÇİN TIKLA

Homo Sapiens Sapiens Kabus mu Düş mü Görüyor?

Homo sapiens sapiens’in medeniyeti, bir düş mü, yoksa kabus mu? Bu soru, insanlığın varoluşsal sahnesinde yankılanan bir çığlık gibidir. Slavoj Žižek ve Jorge Luis Borges’in perspektiflerinden bakıldığında, medeniyet bir illüzyon olarak belirebilir; ancak bu illüzyon, ne salt bir serap ne de yalnızca bir gerçekliktir. Žižek’in ideoloji eleştirisi ve Borges’in labirentvari

OKUMAK İÇİN TIKLA

Özgürleşme Pratikleri : Geçmişten Günümüze.

Özgürleşmek artık Mümkün mü ? “Özgürleşmek” derken artık Jung’un ya da Fromm’un zamanındaki gibi içe dönüp kendi özümü bulayım demek yetmiyor. Çünkü sistem değişti. Bugün mesele sadece “ben kimim?” değil — aynı zamanda: “Bu sistemde kendim olarak var olabilir miyim?” O hâlde sorunu seninle birlikte şöyle açalım: 🔓 Eskiden Özgürleşme

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sanal Yaratımın Arzu Makineleri: Deleuze’ün Gözünden Sanal Gerçeklik ve Metaverse

Kaostan Düzen: Mitolojik Yaratımın Dijital Yankısı Mezopotamya’nın Enuma Eliş destanı, kaosun tanrısal bir iradeyle düzene dönüştüğü bir yaratım hikâyesidir. Tiamat’ın parçalanması, evrenin kuruluşuna yol açar; bu, insanlığın en eski anlatılarından biridir. Sanal gerçeklik (VR) ve metaverse, bu mitolojik yaratımı dijital bir zeminde yeniden sahneye koyar. Kullanıcı, kodlanmış bir boşlukta kendi

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hititlerin Sofrasından Modern Tüketime: Bolluğun Çelişkileri

Bolluğun Töreni Hititlerin yemek ritüelleri, tanrılara adanmış şölenlerle doluydu. Tapınaklarda sunulan etler, tahıllar ve şaraplar, sadece karın doyurmaz, aynı zamanda toplumsal hiyerarşiyi ve ilahi düzeni pekiştirirdi. Bu aşırı bolluk, bir tür kutsal tüketim ayiniydi; tanrıların lütfunu garantilemek için sofralar taşar, artıklar bereketin kanıtı sayılırdı. Ancak bu ritüeller, modern tüketim toplumunun

OKUMAK İÇİN TIKLA

Mülteci Sorumluluğu: Tarihsel Adaletin Çağrısı

Geçmişin Yükleri Bir toplumun mültecilere karşı sorumluluğu, tarihsel eylemlerinin izleriyle başlar. Sömürgecilik, toprakların talan edilmesi, kültürlerin ezilmesi ve zenginliklerin yağmalanması demekti. Avrupa’nın Afrika ve Asya’daki sömürge maceraları, milyonları yerinden etti, toplumsal yapıları çökertti. Bugün mülteci akınlarının kökeninde, bu tarihsel adaletsizliklerin yankıları var. Bir toplum, geçmişte zenginlik biriktirirken başkalarını yoksullaştırdıysa, o

OKUMAK İÇİN TIKLA

Şeffaflık Toplumunun Çelişkileri

Görünürlüğün Vaadi Şeffaflık toplumu, bireylerin ve kurumların her hareketinin, düşüncesinin ve eyleminin görünür olduğu bir düzen olarak sunulur. Bu, bir iyilik vaadiyle pazarlanır: daha açık bir dünya, daha dürüst ilişkiler, daha az gizem ve daha çok güven. Ancak bu vaat, bireyleri bir yanılsamaya sürükler; görünürlüğün özgürleştirici olmaktan çok, bir denetim

OKUMAK İÇİN TIKLA

Tanrısal Bilincin Yeni Vaadi: Teknolojik Mitler ve İdeolojik Fantazi

Teknolojinin Mitolojik Yankıları Yapay zeka ve transhümanizm, insanlığın kadim mitleriyle iç içe geçmiş modern destanlar olarak beliriyor. Mısır mitolojisindeki Osiris’in parçalanmış bedeninin yeniden birleşmesi ya da Hint felsefesindeki samsara döngüsü, günümüzde Neuralink gibi projelerde yeniden hayat buluyor. Bu teknolojiler, yalnızca bilimsel yenilikler değil, aynı zamanda insanlığın ölümsüzlük ve mutlak bilgi

OKUMAK İÇİN TIKLA

Anadolu’nun İlk Yerleşimleri ve Mezopotamya ile Kesişen Kökler

Taşların Anlatısı Göbeklitepe ve Karahantepe, Anadolu’nun bilinen en eski yerleşimlerinden, insanlığın anlam arayışının taşlara kazındığı yerler. MÖ 9600-7000 aralığında yükselen bu yapılar, tapınak mı, toplanma alanı mı, yoksa başka bir şey mi sorusunu doğuruyor. Çatalhöyük’ün (MÖ 7500-5700) anıtsal yapılarının olmaması, hiyerarşinin ve dinin ayrışmadığı bir toplumu mu işaret ediyor? Yoksa

OKUMAK İÇİN TIKLA

Japon Mitolojisi ve Toplumsal Düzen Arayışı

Japon mitolojisi ve masalları, doğa, insan ve evren arasındaki ilişkiyi anlamlandırma çabasıyla şekillenmiş, toplumsal düzen arayışını yansıtan derin anlatılar sunar. Bu anlatılar, ideal bir dünyanın hayalini kurarken, aynı zamanda insan varoluşunun geçiciliği ve kırılganlığı üzerine düşünmeye davet eder. Şinto inancının doğayla uyum vurgusu, Japon toplumunun tarih boyunca çevresel ve toplumsal

OKUMAK İÇİN TIKLA

Göçmen Entegrasyonu ve Asimilasyonun İdeolojik Temelleri

Kimliğin Sınırları Göçmen entegrasyonu ve asimilasyonu üzerine tartışmalar, kimliğin ne olduğu ve kime ait olduğu sorusuyla başlar. Entegrasyon, bireyin veya topluluğun yeni bir toplumsal düzene uyum sağlamasını ima ederken, asimilasyon genellikle kimliğin erimesi, hatta kaybolması anlamına gelir. Bu kavramlar, bireyin özerkliğini koruma hakkı ile topluluğun birliğini sürdürme ihtiyacı arasında gerilim

OKUMAK İÇİN TIKLA

Arıların Toplumsal Düzeni ve İnsanlığın Yansımaları

Arı Kolonisinin Modeli Arıların kusursuz iş bölümü, hiyerarşik düzeni ve kolektif hedeflere adanmışlığı, insan toplumu için bir düzen modeli olarak düşünülebilir mi? Arılar, kraliçenin liderliğinde, bireysel çıkarları göz ardı ederek koloninin hayatta kalması için çalışır. Bu, insan toplumlarında merkezi planlamaya veya kolektivist ideolojilere ilham verebilir; ancak bireysel özgürlüklerin tamamen yok

OKUMAK İÇİN TIKLA

Şeffaflık Toplumunun Derinlikleri

Dil ve Anlamın Görünür Yüzü Şeffaflık, dilin anlam üretim süreçlerini derinden etkiler; çünkü dil, bir toplumu bir arada tutan en temel araçlardan biridir ve şeffaflık ideali, bu aracı saydamlaştırma vaadiyle ortaya çıkar. Byung-Chul Han’ın şeffaflık kavramı, dilin yalnızca bir iletişim aracı olmadığını, aynı zamanda güç ilişkilerinin, ideolojilerin ve toplumsal düzenlemelerin

OKUMAK İÇİN TIKLA

Göbeklitepe ve Karahantepe: İnsanlığın İlk Tapınakları ve Mezopotamya’nın Kültürel Kökenleri

Kadim Toprakların İlk Nefesi Göbeklitepe ve Karahantepe, Anadolu’nun bereketli hilalinde, yaklaşık 12.000 yıl önce, insanlığın tarih sahnesine attığı ilk adımların izlerini taşır. Bu yapılar, taş devrinin avcı-toplayıcı topluluklarının, henüz tarım toplumuna geçiş yapmadan, karmaşık ritüel merkezleri inşa ettiğini gösteriyor. T biçimli devasa taşlar, hayvan kabartmaları ve soyut semboller, bu merkezlerin

OKUMAK İÇİN TIKLA

Göbeklitepe ve Karahantepe’nin Çağrısı: Anadolu’nun İlk Yerleşimleri ve Mezopotamya’nın Kültürel Dokusu

Göbeklitepe’nin Paradoksal Varlığı Göbeklitepe, tarihin bilinen en eski anıtsal yapılarından biri olarak, yaklaşık 12.000 yıl öncesinden fısıldıyor. Şanlıurfa’nın kuru topraklarında yükselen bu taş tapınaklar, tarımın henüz doğmadığı bir çağda, avcı-toplayıcı toplulukların elinden çıkma. Geleneksel anlatılar, tarımın yerleşik yaşamı, dinin ise iktidarı doğurduğunu savunur. Ancak Göbeklitepe, bu sıralamayı altüst eder. T

OKUMAK İÇİN TIKLA

Göbeklitepe, Karahantepe ve Çatalhöyük: Anadolu’nun İlk Yerleşimleri ve Mezopotamya ile Kesişen Yollar

Anadolu’nun İlk Tapınakları: Göbeklitepe ve Karahantepe’nin Gizemi Göbeklitepe, yaklaşık 12.000 yıl öncesine tarihlenen devasa T biçimli taşlarıyla, insanlığın ilk anıtsal yapılarını barındırır. Şanlıurfa’nın bereketli topraklarında yükselen bu yapılar, avcı-toplayıcı toplulukların sadece hayatta kalmak için değil, aynı zamanda anlam arayışı için bir araya geldiğini gösteriyor. Karahantepe ise, Göbeklitepe’nin gölgesinde kalsa da,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Göçmenlerin Vatan Arayışı ve Mitolojik Kutsal Toprak İdeali

Göçmenlerin “vatan” arayışı ile mitolojik “kutsal toprak” kavramı, insanlığın en derin özlemlerini ve varoluşsal mücadelelerini birleştiren güçlü bir karşılaştırma sunar. Her iki kavram da, bir yuvaya, anlama ve aidiyete duyulan evrensel ihtiyacı yansıtırken, aynı zamanda bireylerin ve toplulukların tarih boyunca karşılaştığı zorlukları, umutları ve çelişkileri açığa vurur. Yersiz Yurtsuzluğun Evrensel

OKUMAK İÇİN TIKLA

Göçmen ve Mültecilerin İnsan Hakları: Evrensel Ahlak ve İhlallerin Kökenleri

İnsanlığın Ortak Vicdanı Göçmen ve mültecilerin hakları, insanlığın evrensel ahlak ilkeleriyle sınanır. Her insan, doğuştan gelen onuruyla eşit kabul edilir; bu, evrensel insan haklarının temel taşıdır. Ancak, sınırlar çizildiğinde, bu onur sıklıkla bir yük gibi görülür. Göçmen, kendi toprağını terk eden bir yolcu; mülteci, zulmün gölgesinden kaçan bir sığınmacıdır. Evrensel

OKUMAK İÇİN TIKLA