Çocuğa Dair Bir Sessizlik: İstismarın Gölgesinde Büyümek
Her toplum, kendi gölgeleriyle yüzleşmeden büyüyemez. Ve en karanlık gölgemiz, en çok korumamız gereken yerde yankılanır: çocuklukta.
Çocuk, güvenlikten değil; ihtiyaçtan doğar dünyaya. Kendi varlığını başkalarının vicdanına emanet eder. Bu emanet kırıldığında, sadece bir çocuk değil, tüm insanlığın içsel dengesi sarsılır.
İstismar, yalnızca bedenin ihlali değildir.
O, bir çocuğun zaman algısını parçalar, ruhuna ait saatleri durdurur.
Bir yetişkinin bastıramadığı dürtüsü, bir çocuğun “ben”ine çöker.
Sadece suç değildir bu; bir ruhsal felakettir.
Freud, travmanın zaman dışı doğasını tanımlarken “bastırılan asla ölmez, sadece biçim değiştirir” der. İstismara uğrayan çocuk da tam olarak budur:
Büyür, unutur gibi yapar, hatta “iyileşmiş” görünür.
Ama içindeki çocuk hâlâ konuşmaz, sadece susar.
Ve Jung’un diliyle söyleyelim:
İstismar, bir gölge değil yalnızca; bütün bir Kendilik yapısına sızan, benliğin en derin tabakasında yankılanan bir arketipsel yaradır.
İçeride, karanlık bir figür oturur:
Bir baba, bir öğretmen, bir akraba, bir komşu…
Ve çocuk, yıllarca onunla birlikte yaşamayı öğrenmek zorunda kalır.
Bir Çocuk İstismarı Yalnızca Bir Bireyi Mi Yaralar?
Hayır.
Bir çocuk istismar edildiğinde, kolektif vicdan delinmiştir.
Susan her yetişkin, bastırılan her aile, göz yuman her sistem bu şiddetin ortağı olur.
Melanie Klein’ın dediği gibi, bastırılmış suçluluk duygusu dışa projekte edilir:
Toplum, mağduru değil, failin “nedenini” sorgular.
“Çocuk abarttı mı?”,
“Aile zaten problemli miydi?”,
“Acaba yanlış anladık mı?”
Bu sorular masum değildir.
Çünkü istismarı anlamaya değil, örtbas etmeye hizmet eder.
Ruhsal İz: Travma Kayıt Defteri
Bir çocuk istismar edildiğinde:
- Sınırlar bulanıklaşır.
- Utanç, kimliğe yerleşir.
- Sevgiyle şiddet birbirine karışır.
- “Ben kötü bir şeyim” duygusu içselleşir.
Çocuk büyür, belki terapide, belki bir rüyada, belki de bir başkasının hikâyesinde kendi sesini duyar.
Ama asıl iyileşme, istismarın adını koymakla başlar.
İyileşme, hakikatin konuşulmasıyla başlar.
Ve bu cesaret, yalnızca çocuğa değil, hepimize aittir.
Edebi Hafızadan Notlar:
“Çocuklar büyür ama çocukluk asla geçmez.”
— Sezai Karakoç
“En çok çocuklar anlar neyin doğru neyin yanlış olduğunu, ama kimse onların fikrini sormaz.”
— Romain Gary
“Ruhun yaraları görünmez. Ama oradan sızan sessizlik, bir ömrü sarabilir.”
— Clarice Lispector
Son Söz Yerine:
İstismar sessizliğe gömüldükçe değil, sesle sarsıldıkça son bulur.
Bu yazı bir çocuğun gözünden değil, onun suskunluğundan yazılmıştır.
Çünkü bazen kelimeler, bir çığlığın yankısı olabilir.
Ve her yazı, susan bir çocuğa “Seni duydum” demenin bir yoludur.