Dünya Tiyatrosu Tarihi I – Özdemir Nutku

“Dünya Tiyatrosu Tarihi, adından anlaşıldığı gibi, tiyatronun gelişimindeki gerçekleri ortaya koymak istediğinden, özel düşüncelere yer veremezdi. Bunun için, sayısız belgeye, kitaba dayanan tiyatro gelişiminin panoramasını vermeye çalıştım. Kitapta yalnızca nesnel olarak gösterilmiş gerçekler olduğundan, bütün dünyada yazılan tiyatro tarihlerinde olduğu gibi, dipnotu vermedim. Bunun yerine her cildin sonundaki “Sistematik Bibliyografya” ile her bölümde yararlandığım yapıtların sırayla adlarını gösterdim. Dipnot olmayışı, okuyucu için daha da rahatlık sağlayacaktır. Kitaptaki resimler de konuların ilerleyişine göre sistematik dizide yerleştirilmiştir.” Prof. Dr. Özdemir Nutku

Kitaptan Bir Bölümler
Siyasal ve Toplumsal Ortam
Eski kent devletlerini tiranlar yönetirdi. Tiran, yanında para ile tuttuğu askerleri ona bağlı kaldıkları sürece mutlak gücü olan bir kimseydi. Bir tiran genellikle, alt sınıfların, içinde bulundukları duruma olan hoşnutsuzluklarını kullanıp onların yardımıyla yönetimi ele geçirdikten sonra en önce onları ezmekte gecikmeyen, aç gözlü bir soylu olurdu.
Kent devletinin yasası ile başa geçer fakat başa geçtikten sonra kendisini yasanın üstünde sayardı.
İÖ 560 yılında başa geçen Peisistratos sosyal adalet duygusu olan, zorbalığı sevmeyen, ötekilerden farklı bir tirandı. Peisistratos, soylu, tüccar ve köylü sınıflarını ekonomik yönden birbirine daha yakın duruma getirebilmek için köylüye toprak dağıttı, ticareti destekledi ve devlet ekonomisini düzeltti.
Büyük Dionisia Şenliği işe ilk büyük tragedyaların yazılmasına yol açmış oldu. İ.Ö 527 yılında ise öldü.
Atina devleti sınıflı bir toplumdu: en üstte kentin siyasal yaşamına katılma hakkı olan vatandaşlar, ortada metekler yani o kentte oturan ve ticaret yapan yabancılar, en altta köleler.

İlk Dramatik Yarışmalar
İÖ 534 yılında Peisistratos? un Atina? da düzenleiği ilk tragedya yarışmasında birinci olan Thespis, koroyla söylenen ezgilere bir de solist ekleyerek ilk kez diyalog, daha doğrusu tiyatronun ilk oyuncusu doğmuş oldu.
Thespis?ten bu yarışmayı 13 kez kazanmış olduğu söylenen Koerilios (İÖ 534-582) yüzaltmış oyun yazmış fakat elimize hiçbir oyunu ulaşmamıştır. İlk kadın maskelerini oyuna getiren Koerilios? tur.
Satir oyun türünü bulan Pratinas?tır ve yazdığı 50 oyundan 32 tanesi satir oyunuydu. Satir oyunlar tragedya ile yakından ilintiliydi, konuları tragedya konularıydı ama bu oyunlarda konular mizah açısından ele alınırdı. Aiskhylos? un bir başka çağdaşı olan Frinikos ilk kez kadın karakterleri oyuna sokmuştur. Fakat doğal olarak o dönemde kadın karakterler de erkek oyuncular tarafından oynanıyordu.

Tragedya
Bu sözcük Yunanca tragoidia? dan gelir; tragos (keçi) ve oidie (türkü) sözcüklerinin birleşmesiyle ?keçilerin türküsü? anlamına gelir. Dionisos şenliklerinde koro, hep tanrıya bağlı köleleri simgeliyordu. Tanrının çevresinde hep doğanın yabancı güçlerini temsil eden teke ayaklı satirler bulunurdu. Tragedya türü de tragos?ların şarkılarından doğdu.
Antik yunan tragedyasının tanımını ilk kez Aristotales İÖ 320 yıllarında Poetika adlı eserinde yapmıştır. Aristotales? e göre; ?tragedya ahlaki yönden ağırbaşlı, başı ve sonu olan, belli bir uzunluğu bulunan hareketin taklidi? idi. Bu düşünüre göre tragedyanın görevi seyirciye acıma ve korku duygularının aşılanabilmesi için seyircinin kahramana ve onun kaderine sempati duyması, onunla yakınlık kurması gerekiyordu. Böylece, tragedya kahramanı ahlak yönünden iti olan ve mutlu bir durumdan acı verecek duruma düşen bir kimseydi. Kahraman acı verecek duruma kendi yaptığı bir yanlışlık ya da bilmeden işlediği bir günah yüzünden düşerdi.
Tragedyanın konu kaynağı efsanelerdi. Ancak dram sanatı bu efsanelerden yepyeni bir biçimde esinlendi. Efsaneler dram sanatı yoluyla Atina halkının tavrı ve özelliği oluverdi; efsaneler yoluyla gerçekler üzerinde duruldu.
Grek tragedyasının özellik gösteren düşünce düzeyinden biri ?gururlanma günahı? ve bu günahın kaçınılmaz cezasıydı. Grekler bu cezayı tanrı Nemesis? e bağlarlardı.
Grek tragedyasında izlenen başka bir dinsel düşünce düzeyi, dengesiz bir adamın er geç tehlikeli yola gireceğiydi. Özel beğenisi ve tutkuları ile dengeli bir adamın eylemini göstermeyen bir kimse mutlaka cezalandırılırdı. Greklerin inancına göre, böyle bir kimse bazı tanrıların hoşuna giderken öbürkülerin hoşuna gitmezdi. Örneğin, Hippolitos yalnız sporla ilgilenen usta bir avcı, araba sürücüsü genç bir adamdı. Ama kadınlarla ilgilenmez aşkı aramazdı. Bu Artemis? in hoşuna gider Afrodit? i kızdırırdı.
Grek tragedya yazarları, oyunlarında günah-ceza kavramları üzerinde çok dururlardı. Ancak antik tragedyadaki günah kavramı çok değişikti.
Grek tragedyasının yapısı konuşmalı ve şarkılı bölümlerle kuruludur. Konuşmalı bölümler üçe ayrılır:

Prologos: yani başlangıç. Oyun üzerinde, bir kişi tarafından doğrudan seyirciye bazı açıklamaların yapıldığı kısımdır. Bir çeşit anlatıcının bölümü.
Epeisodion?lar: Koronun şarkıları arasındaki bölümlerdir.
Eksodos: tragedyanın bitişiydi.
Bu bölümlerle tragedyanın başı, ortası, sonu yani bugünki haliyle serim, gelişim(çatışma-düğüm) ve çözüm bölümü ortaya çıkardı.
Koronun söylediği lirik parçalar iki çeşitti: Parados; koronun içeri girerken söylediği şarkılar, Stasima da epeisodion? lar arasında söylenen lirik parçalardı.
Grek tragedyası dinsel bir tören niteliği taşıyordu. Ayrıca, bir tiyatro oyunundan çok operaya ya da müzikli oyuna daha yakındı.
Antik tragedya iki düzeyde gelişirdi: seyirci, oyun kişileriyle kişisel duyguya yönelirdi; koro ise bu kişisel duyguyu genelleştirir ve dinsel bir hava içine sokardı. Grek tragedyasının anahtarı, seyircide kişisel duygunun dinsel bir duyguya doğru gelişmesiydi.

***

Aiskülos (İÖ 525 ? 456) Atina?nın 12 mil kuzeybatısındaki Eleusis?te doğdu. Yirmibeş yaşından itibaren dramatik yarışmalara girdi, ama ilk ödülü 485 yılında kazandı.

Oyun yazarı olarak ikinci oyuncuyu getirdi (Ancak Eski Mısırlıların ölü kral ve yaşayan kral olarak en aşağı iki oyuncu kullandıkları ve Abidos Acı Çekme Oyunu?nda daha çok sayıda oyuncu kullandıkları düşünülürse birden fazla oyuncu kullanmak Yunanlılardan çok önceydi. Ne var ki, Grekler ile Mısırlılar daha önce ilişki kurmadıklarından Grek yazarları bu işi, Mısır?da daha önce yapıldığını bilmeden ortaya çıkarıyorlardı).

Yetmiş ile doksan arasında oyun yazan Aiskülos?un bugüne ancak yedi oyunu kalmıştır. Ama bu yedi oyunla da onun gelişimi anlaşılabilmektedir.

Yedi oyundan en ilk yazılanı Yalvaran Kızlar?da, kahraman, elli kişilik korodur. Elli kuzeniyle evlenmek istemeyen, bu yüzden Mısır?dan Argos?a kaçan, Danaus?un elli kızının hikâyesini işler bu oyun. Burada tek bir oyuncu kullanılmıştır. Ancak Persler, Tebai Önünde Yedi Komutan ve Zincire Vurulmuş Prometheus?ta ikinci oyuncuyu getirmiştir. Oresteia dörtlemesinde Sofokles?in oyuna soktuğu üçüncü oyuncuyu kullanmış ve oyuna esneklik vermek için koroyu oniki kişiye indirmiştir. Oresteia?daki oyunlar Agamemnon, Adak Taşıyanlar ve Ömenidler (Eumenidler)?dir (Bu dörtlemedeki bir satir oyun kayıptır).

Yalvaran Kızlar?ın oratoryoya benzeyen biçimine çok ayrı düşen, daha gelişmiş bir tragedya biçimi, Aiskülos?un yirmi yıl kadar sonra yazdığı Persler?de ortaya çıkmıştır. Yazar yenilen Persler?in ağzıyla Atinalıların kahramanlıklarını överken, aynı zamanda yenilen bir ulusun acılarını da paylaşma yoluna giderek, o dönemdeki din anlayışına uygun insancıl bir açıyı elde ediyordu. Oyundaki Danaus?un hayali o dönemdeki bir yenilikti. Tiyatroda ilk hayalet bu oyunda ortaya çıktı ve Aikülos?tan sonra gelen yazarlar tarafından sık sık kullanıldı.

Tebai Önünde Yedi Komutan, 467 yılındaki yarışmada birincilik kazandı. Bu oyunun bir dörtlemenin (öteki üç oyun kayıptır) üçüncü oyunuydu. Oidipus?un oğullarının çatışmasını ele alan bu tragedyada tema, Tebai Kralı Laios?un sülalesinin kötü kaderidir. Zincire Vurulmuş Prometheus?un yazılış tarihi kesin olarak bilinmiyor. Ancak bu oyunun 465 yılında yazılmış olduğu sanılıyor, çünkü koro şarkıları azalmıştır ve oyunu geliştiren konuşmalardır. Oyunun konusu, insanlara ateşi öğretti diye Prometheus?un Zeus tarafından cezalandırılmasını ele alır. Prometheus zorba bir düzene karşı bilinçli olarak baş kaldıran insanın temsilcisidir.

Oresteia dörtlemesinin en önemli üç oyunun geriye kalması büyük bir şanstır, çünkü bu oyunlarda Aikülos?un gelişmesi açık seçik belirlenir. 458 yılında yarışmaya giren Oresteia, haklı olarak birincilik kazandı.

İlk oyun Agamemnon günah ve günahın bedelini ödeme açısından sonraki dramatik eserleri etkileyecek olan bir oyundu. Agamemnon?un, karısı Klitemnestra ile karısının sevgilisi Aegisthus tarafından öldürülüşü bu ilk oyunda yer alıyordu. Bunun öcü Adak Taşıyanlar?da alınıyordu; Agamemnon?un oğlu Orest ve kızı Elektra, birlikte babalarının öcünü alıyorlardı; annelerini ve annelerinin sevgilisini öldürüyorlardı.

Üçüncü oyun Ömenidler?de, cinayet işleyen insanları cezalandırmakla görevli olan Erinyes adı verilen tanrılar Orest?in peşine düşüyorlar, Atina?da, Tanrıça Athena?nın yargısıyla Orest bağışlanıyor ve Erinyes?ler de Ömenidler (iyilik besleyenler) adını alıyorlardı.

Aiskülos?un dili ağdalıydı, düşünceleri zor anlaşılırdı. Çağdaşları bile onu zor bulurlardı. Ama onun önemi, ilkel dinsel törenleri dram sanatına yöneltmesiyle ortaya çıkıyordu.

Din ve ahlak sorunlarını vurgulayan Aiskülos?un oyun kişileri kalıplaşmış özelliklerin temsilcileridirler; nefret, gurur, kızgınlık gibi?

Aiskülos trajik bir yazardır, ama inan yaşamını trajik bulmaz; iyimserdir ve sonunda tanrıların her şeyi düzelteceğine inanır. Oyunlarının tümünde dinsel bir tören havası vardır. Ele aldığımı konulara, Sofokles?in yaptığı gibi, dolantılar sokmaz. Onun için de, kişileri karakterler değil, duyguların ve düşüncelerin temsilcileridir.

Dünya Tiyatrosu Tarihi I
Özdemir Nutku
Mitos Boyut Yayınları
454 sayfa, Baskı Tarihi: 2000

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir