Eşitsizlik neden normalleşir?
🔹 1. Alışkanlık ve Görünmezlik
Eşitsizlik çoğu zaman gündelik hayatın içine öyle sızar ki, “doğal düzen” gibi görünmeye başlar. Zengin mahalleler ile yoksul semtler, kaliteli eğitim ile kalabalık devlet okulu arasındaki fark öyle normalleştirilir ki insanlar “zaten hep böyleydi” diye düşünür. Bu, görünmezliğin en tehlikeli biçimidir.
🔹 2. Psikolojik Savunma
İnsan zihni, sürekli adaletsizlikle karşılaşınca dayanabilmek için onu küçültür veya meşrulaştırır:
- “Herkes kendi kaderini yaşar.”
- “Çalışan kazanır.”
- “Onlar zaten öyle yaşamak istiyor.”
Bu cümleler aslında toplumsal travmayı sindirme mekanizmalarıdır.
🔹 3. İktidarın Söylemleri
Siyasi ve ekonomik sistemler, eşitsizliği “normal” gösterecek hikâyeler üretir:
- “Ekonomi büyüyor, sabredin.”
- “Herkes aynı gemide.”
- “Doğuştan gelen farklar var.”
Bu söylemler, bireylerin kendi deneyimlerini sorgulamasını engeller.
🔹 4. Sosyal Konfor
Eşitsizliği sorgulamak, insanın kendini ve konumunu da sorgulamasını gerektirir. Bu, rahatsız edicidir. Daha konforlu olan çoğunluk, sorgulamak yerine görmezden gelmeyi ve mevcut düzene uyum sağlamayı seçer.
🔹 5. Mitler ve Kültürel Kalıplar
“Fakir ama gururlu”, “Zenginlik Tanrı’nın lütfudur” gibi kültürel kodlar, eşitsizliği romantikleştirerek meşrulaştırır. Sanat, edebiyat ve medyada bu kalıpların yeniden üretilmesi de normalleşmeyi güçlendirir.
✨ Kısacası: Eşitsizlik karada normalleşir çünkü görünmezleştirilir, meşrulaştırılır, romantikleştirilir ve sorgulamak bedel ister. Ama bir kez görünür hale geldiğinde, artık eski doğallığını yitirir ve değişim talebi doğar.