Evvel Zaman İçinde, İki Milyon Yıllık Bir Sır: Beyoğlu’nun Maymunca Halleri

Yazar: Jungish

Müşahede-i Âlem’den Notlar

Aziz okuyucum, bu devirde neye el atsak, altından bir görgüsüzlük ya da bir taklitçilik fışkırıyor, değil mi? Ama meğerse derdimiz ne yeni zenginlikmiş, ne de moda. Bizim asıl marazımız, meğer iki milyon yıllık bir mirasın şımarıklığıymış!

Geçenlerde efendim, bir alimin (ismi Stevens’mış) makalesine gözüm ilişti. Bizim meşhur Jung Efendi’nin o esrarengiz laflarını, yani “Kolektif Bilinçdışı” denen o zifiri karanlık kuyuya doldurduğu Arketipleri, kalkmış da hayvanat bahçesinden çıkmış gibi evrim ile izah ediyor!

🦍 O Düdüklü Tencerenin İçindeki Eski Ruh

Diyor ki bu alim, bizim içimizde öyle bir düdüklü tencere var ki, iki milyon senedir kaynayıp duruyor. İçinde ne var? Babamızın babasının babasının yirmi bin kere tekrarladığı haller: Korku, açlık, çiftleşme, çocuğu koruma, reis kim olacak kavgası…

İşte o Arketip dediğiniz zımbırtı, bu kaynamanın posasıymış. Bizim hanımlarımız yabancı filmlerden görüp de yaptıkları onca lüks harcamanın ardında, meğerse sadece “Benim kocamın avı sizinkinden daha iyi!” diyen bir mağara kadını ruhu taşıyormuş. Zavallı kocalar, karılarının pahalı takı almasını, ilkel bir “Statü ve Güvenlik” arketipinin güncel tezahürü sanıp da kendilerini avutabilirler!

🍼 Bağlanma Derdi ve Köşe Kapmaca

Bakın, en mühimi de şu bağlanma meselesi! Hani şu yeni yetme anneler, çocukları yanlarından ayrılınca fenalık geçiriyor ya da tam tersi, çocuğu bir bakıcının kucağına atıp kaçıyor… Stevens diyor ki, bu da iki milyon yıllık bir program! Bowlby Efendi’nin dediği gibi, bizim o içimizdeki küçük maymun yavrusu, annesine sıkıca yapışmak zorunda. Ayrılmak demek, kaplanlara yem olmak demek!

Şimdi Beyoğlu’nun kalabalığında telefonuyla meşgul olup, çocuğunu bir saniye bırakınca panikleyen o anne, aslında iki milyon yıl önceki tehlike arketipini modern bir panikle canlandırıyor. Ne kadar da komik, değil mi? Medeniyet inşa ettik, gökdelenler diktik ama alt beynimiz hala bir savanada titrek titrek otları dinliyor!

👑 Kibir, Narsisizm ve Reislik Kavgası

Gelelim bizim narsisizm (aşırı kendini beğenmişlik) derdimize… Yeni zenginlerimizin o bitmek bilmeyen kibirleri, sürekli olarak başkasından üstün olma gayretleri neden?

Alim Stevens fısıldıyor: Bu, “Bölgesel Hakimiyet” ve “Alfa Erkek” arketipi! Beyler, o şirket yönetim kurulunda birbirinize bakıp gıcık olmanız, takım elbise giymiş iki milyon yıllık bir babunun, ormanındaki en iyi muz ağacına kimin sahip olacağı kavgasını canlandırmasından başka bir şey değil!

İşte bütün bu haller, bu grup içi hiyerarşi kurma, gövde gösterisi yapma, haset etme halleri… Hepsi o eski kabile ruhunun, günümüzün **”Matriks”**i (Hani o sinir ağı gibi karmaşık ilişkiler yumağı) içinde yuvarlanıp durmasından başka ne olabilir?

Demek ki dostlarım, o Benlik (Self) dediğimiz yüce ruh bile, meğerse iki milyon yıllık hayatta kalma tecrübesinin düzenbaz, ama pek de pratik bir özetiymiş.

Şimdi gidip de o görgüsüz komşunuzu gördüğünüzde kızmayın. O, sadece evrimsel geçmişine uygun, mükemmelen uyumsuz bir şekilde davranıyor. Biraz alay ediniz, ama unutmayınız ki, onun maymunu neyse sizin ki de odur!

Selametle…