“Gökkuşağı Günleri”ne ilişkin – Zübeyde Duran

Kırmızı Kedi’den Ocak 2015’te basılan, çevirisini Pınar Savaş’ın yaptığı Şilili yazar Antonio Skarmeta’nın “Gökkuşağı Günleri” tam da 7 Haziran seçimi öncesinde okunması gereken kitaplardan biri. Pinochet Şili’sinde gerçekleştirilen seçimlerde “Pinochet’ye hayır” kampanyasının 15 dakikalık televizyon programının hazırlanma aşamasını konu alan kitabı okurken ülkemizin her zamankinden daha fazla Pinochet Şili’sine benzediğini de üzüntüyle göreceksiniz.

En kötü koşullarda bile yaşama güdüsünün daha doğrusu hayatta kalma güdüsünün adı artık daha da iyi biliyorum ki “umut”… Kayıtsız ve şartsız mutlu günlerin geleceğine dair insan, umudunu korumasa tarihin tekerleği ileriye doğru dönemezdi. Hayatta kalma güdümüz mü umudumuzu besliyor, umudumuz mu hayatta kalmaya bizi ikna ediyor bilmiyorum. İflah olmayacağını düşündüğünüz bir ülkenin iflah olmaz sandığınız insanlarının bazen “tünelin ucundaki ışığı, neşeyle” göstermeyi başardığınızda nasıl da dirildiklerine şahit oluyorsunuz. Haziran günlerinde hepimiz yaşadık bunu, yaşatmak şimdi de boynumuzun borcu olmalı.

Neruda’nın, Allende’nin, İnti İllimani’nin ve ne yazık ki Pinochet’in ülkesi Şili’deyiz. Bir seçim arifesi, daha doğrusu referandum, Şilililerin tercihiyle “plebisit”.

Bir sabah Pinochet’in iç işleri bakanı Fernandez’den aldığı mektupla bakanlığa çağrılan Adrian Bettini ilginç bir iş teklifi ile karşılaşır. Bakan Fernandez ondan 5 Ekim’de yapılacak “plebisit” için “Pinochet’e evet” seçim kampanyasının başına geçmesini istemektedir. Bettini oldukça zor durumda kalır. Kesinlikle karşı çıktığı, dahası gördüğü işkencelerle fiziki olarak zarar gördüğü bir iktidar için yapılan teklif hem yıllardır iş alması engellenen ve maddi açıdan ciddi sıkıntılar yaşayan Bettini için üst limit verilmeden istediğin ücreti alabilirsin diye cazip hale getirilmiştir hem de kabul etmediğinde adam öldürmenin su içmek kadar kolay olduğu dönemin Şili’sinde bir sürü bedeli göze almak anlamına gelecektir. Ülkenin en iyi reklamcısı olarak bilinen Bettini’nin içinde bulunduğu durum karısının verdiği haberle iyice karmaşık hale gelir. Allende’nin bakanlarından(eski ) Senyor Olwyn de onun “hayır” kampanyasını yürütmesini istiyordur. Bir yanda 15 yıldır faşist bir şekilde ülkeyi yöneten fakat tek vücut duran bir iktidar partisi bir tarafta 16 özneli iktidar karşıtı bir koalisyon. Olayı özetlemeyeceğim, bir parmak bal çalıp tabağın gerisini bitirmenize yol açayım istedim o kadar.

“Gökkuşağı Günleri”ni okuyunca insana olan inancım yeniden çoğaldı demekte bir sakınca görmüyorum. İyi ve onurlu insanlar dünyanın her yanında “vardı, var ve var olacak” düşüncesini içimde hissettim çünkü. En baskıcı koşullarda bile aydınlık günlere duyulan inancı yaşatan gençler, öğretmenler, aydınlar, sanatçılar ve emekçiler var. Gizli gizli de olsa bir örgütlenme çabası içindeler…

Kitap, genel olarak on beş yıllık Pinochet iktidarının yarattığı ağır, nefes alması güç, sevdiğiniz insanların her an kaybolmasına kendinizi çoktan alıştırdığınız bir atmosferi anlatırken; fonda sanatın ve felsefenin ihtişamlı etkisiyle açılan küçük deliklerden hem okuyucuyu hem de kitap karakterlerini rahatlatmayı başarıyor. Kitabın ana kahramanları arasında Shakespare’i, Aristotales’i ve Straus’u da saymak gerekiyor. Parades ve Santos öğretmenlerinin nezdinde onları da olaya dahil ediveriyorsunuz.

Faşizm koşullarının yarattığı o korkulu ve ürkek atmosfer sinirlerinizi iyice geriyor, çalınan her kapıda sizin de yüreğiniz ağzınıza geliyor. Çünkü insanlar keyfi olarak gözaltına alınıyor ve eğer şahidiniz yoksa yaşama şansınız sıfıra yakın… Fakat bütün bunlara rağmen hissettiğiniz insan sıcağı, sevgi ve bağlılık size insan olduğunuzu, insan olmanın ne kadar değerli olduğunu gösteriyor.

Kitapta birkaç öykü iç içe bu da ana kahraman seçmeyi güçleştiriyor kuşkusuz, fakat yazarın kendisi lise öğrencisi genç Santos’u ve reklamcı Adrian Bettini’yi ana kahramanlar seçmeyi tercih etmiş. Zira olayın akışını bir Nico Santos’un ağzından bir de Bettini’yi anlattığı üçüncü anlatıcı ağzından yapıyor. Sanırım gençliğe sözü onların ağzından vermek istiyor Antonio Skarmeta.

“ Şili’de TV’de çıkan her şey Pinochet hakkında. Pinochet yanlısı olmayan biri ekrana çıkarsa mutlaka kelepçelenip terörist ilan edilir” (sf. 81)ne kadar tanıdık değil mi? Pardon biz şimdilik hemen kelepçelenmiyoruz…

Kitabı okurken ister istemez AKP keyfiyetiyle yönetilen, buna karşı mücadele edenlerle, alışanlar ya da bunu bir “istikrar” olarak görüp devam etmesinde sakınca görmeyenlerin oluşturduğu ülkemizle Şili arasında üzülerek özdeşlik kuruyorsunuz. Dolayısıyla “diktatöre hayır” kampanyasının başarıya ulaşması için nasıl bir seçim kampanyası örgütlenmeli sorusunun yanıtını kitap kahramanlarıyla birlikte düşünüyor, seçim sloganı ve amblemi bulmaya çalışıyorsunuz. Zira diktatörlerin de proleterler gibi vatanları yok. Şili ya da Türkiye diktatörler yenilmeli.

Hem Şili’ye tarihsel bir yolculuk yapmak hem de faşizmi alt etmek için “haziran”ı büyütmek görevini anlamak açısından değerli bir kitapla karşı karşıyayız. Demem o ki 2011’de Planeta-Casamerica ödülünü boşuna almamış “Gökkuşağı Günleri” … O halde iyi okumalar…

Zübeyde Duran
http://ilerihaber.org/ 18-03-2015

KÜNYE: Gökkuşağı Günleri, Antonıo Skarmeta, Çeviri: Pınar Savaş, Kırmızı Kedi Yayınları, Ocak 2015, 179 sayfa

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir