Gündelik Hayatın Sırrı: Bilinçdışı, Meğerse Mahallenin Dili Gibiymiş!

Azizim, Rüyanızdaki Kedinin Konuşması Neden Size Şaşırtıcı Gelmez?

Yazar: Jungish

(Farkında Olmadığınız Kelimelerle Kurulan O Koca Labirent)


Aziz Okuyucularım, Ey Gece Yarıları Saçma Rüyalar Görenler!

Şimdi size, o Fransız psikanaliz profesörü Lacan denen zâtın attığı öyle bir lafı anlatacağım ki, duyunca “Vay canına, demek mesele buymuş!” diyeceksiniz. Diyor ki: “Bilinçdışı, dil gibi yapılandırılmıştır!”

Bu ne demektir, efendim? Demektir ki, sizin o en gizli, en ayıp, en saçma sırlar yumağı olan bilinçdışınız, öyle bir kaos değildir. Hayır! O, tıpkı bizim mahallemizin dili gibi; kurallı, gramerli, ama anlamı sinsi ve dolambaçlı bir yapıdır!

I. Bilinçdışı, Neden Aristoteles Değil de, Manav Ali Abi’dir?

Bizim o kibirli, mantıkçı aklımız, Biçimsel Mantık ister: “A, A’dır! Her şey yerli yerinde olsun!” Oysa bilinçdışı, bu kuralı takmaz.

  1. Lisanın Kuralları Ama Mananın Kaçışı: Bilinçdışı, sözdizimi ve gramer kurallarını kullanır, lakin manayı altüst eder.
    • Gündelik Misal: Komşunuzun oğlu, size bir cümle kurar: “Baba, dün gece köpeğimle birlikte çaydanlık uçtu.” Bu cümle gramer açısından doğrudur (Özne, yüklem yerinde). Lakin anlam açısından saçmadır! İşte rüyalarınız böyledir: Kurallı ama manası kaçmış! Rüyada gördüğünüz kedi, size en derin sırrınızı söyler, siz de şaşırmazsınız, zira o an bilinçdışının mantığı devrededir.
  2. Metafor ve Metonimi: Dilin temel araçları olan metafor (eğretileme) ve metonimi (düzdeğişmece), bilinçdışının da temel araçlarıdır.
    • Misal: Bir adam, patronundan nefret ediyordur. Rüyasında patronunu “büyük, şişman bir domuz” olarak görür. Bu metafordur (patron=domuz). Veya rüyasında, babasının saatini çalar (saat=babanın otoritesi ve zamanı). Bu da metonimidir. Bilinçdışınız, size dertlerinizi bu dolaylı yollarla anlatır.

II. Eksiklik, Arzu ve Dildeki Boşluk

Lacan’ın bu tezinin en can alıcı kısmı, insanın yapısal eksikliği ile ilgilidir.

  1. “Eksiklik” ve Arzu: Lacan’a göre, biz dile (simgesel düzene) girdiğimiz an, yapısal olarak eksik kalırız. Çünkü dil, deneyimin bütünlüğünü asla yakalayamaz. O kalan boşluk, Arzu’yu doğurur.
  2. Arzu, Kelimelerle Tutsak: Bizim bütün arzularımız, o boşluğu doldurmaya çalışır. Ama arzumuzu kelimelerle ifade ettiğimiz an, o arzu, dilin kuralları ve sınırları içine hapsolur.
    • Gündelik Misal: Âşık olduğunuz kişiye “Seni seviyorum” dersiniz. Bu kelimeler, o sonsuz, patlayıcı sevgi hissinin yanında ne kadar cılız kalır, değil mi? Arzu, dilden büyüktür! İşte bilinçdışı, o dilin yakalayamadığı fazlalığı (arzunun kendisini) yaşar.

III. Bilinçdışının Gardiyanlığı: Söz, Ne Zaman Silah Olur?

Bilinçdışı, sadece rüyalarla konuşmaz; o, aynı zamanda nevrozlarımızı, fobilerimizi ve takıntılarımızı da dilin kurallarıyla üretir.

  1. Neden Nevrotiksiniz? Nevroz, psişenin sisteme uyum sağlayamayan bir parçasının dildeki semptomlarla isyan etmesidir. Konuşurken takılmanız, belli kelimeleri söylemekten kaçınmanız, anlam verilemeyen fiziksel semptomlar… Bunlar, bilinçdışının, size ulaşmaya çalışan şifreli mektuplarıdır.
  2. İyileşme: Grameri Çözmek: Psikanalizdeki iyileşme süreci, terapistin hastanın rüyalarını, dil sürçmelerini ve takıntılarını bir şifreli dil (bilinçdışının grameri) gibi çözmeye çalışmasıdır.

Sonuç: Bilinçdışınızda bir kaos değil, yabancı bir lisan konuşulur. O lisan, sizin bastırdığınız duygularınızın, kabul edilmeyen arzularınızın ve çocukluk travmalarınızın hikâyesini anlatır. Onu anlamaya kalkışmak, kendi ruhunuzla kuracağınız en dürüst diyalogdur.