Hastalığın Sırrı: İnsan Türü ve Devrimci Bir Kavrayış
Sosyalist Hasta Kolektifi (SPK), 1970’lerde yalnızca bir hasta hareketi değildi; aynı zamanda felsefi ve politik bir devrim çağrısıydı. Onların en radikal iddialarından biri şuydu: “Hastalığın sırrı, insan türünün eksikliğidir.”
Peki bu ne anlama gelir? Ve “hastalık kavramı” gündelik hayatta nasıl uygulanabilir?
İnsan Türü Eksiklik Olarak
SPK’ya göre hayvanlar kendi türlerinin içinde tamdır; doğaları onlara bir bütünlük sağlar. İnsan içinse durum farklıdır: İnsanlığın henüz tam anlamıyla bir türü yoktur. İnsan türü, eksiklik olarak var olur. Bu eksiklik, en açık şekilde hastalık deneyiminde ortaya çıkar.
Hasta olduğumuzda yalnızca bedensel bir bozulma yaşamayız; aynı zamanda tam olamama, eksik kalma duygusuyla yüzleşiriz. Bu eksiklik, bizi hem kendi benliğimizin sınırlarından hem de toplumsal rollerin ötesinden bakmaya zorlar. SPK’ya göre bu durum, salt bireysel bir deneyim değil, aynı zamanda insanlığın tamamına dair bir hakikattir.
Hastalık Beş Aşamada
SPK, hastalık kavramını beş aşama üzerinden tanımlar:
- Yabancılaşma
- İnsan, kendi türünden yabancılaşır. Modern toplumda bu yabancılaşma, tıbbi teşhisler ve kategoriler yoluyla derinleşir.
- Hastalık, bu yabancılaşmanın görünür yüzüdür.
- Ücrete Bağlı Emek
- İnsanların çalışma biçimleri, hastalık deneyimini şekillendirir. Fabrikadaki işçiyle öğretmenin ya da işsiz bireyin hastalık deneyimi aynı değildir.
- Emek, insanın bedeni ve bilinci üzerinde doğrudan bir hastalık kaynağı haline gelir.
- Tür Eksikliği (Selbstbegattung)
- İnsan, kendi türünün bütünü olamaz; hep parçalanmış bir hâlde kalır.
- Bedende yaşanan ağrı, ateş veya başka bir rahatsızlık, aslında bu parçalanmanın somut ifadesidir.
- Ancak hastalıkla aktif bir ilişki kurulduğunda, bu parçalanma bir dönüşüm sürecine evrilebilir.
- Kapitalizm
- Kapitalizm, yalnızca artı-değer üretmez; aynı zamanda hastalık üretir.
- İnsan, meta yaratırken kendi türünden yoksunlaşır. Zenginlik arttıkça, insan kendine karşı daha da fakirleşir.
- Devrimci Süreç
- Yabancılaşma, emek, tür eksikliği ve kapitalizm; bunların hepsi hastalığın parçalarıdır.
- Devrim, bu dört aşamanın dönüştürülmesidir.
- Hastalık, yıkıcı bir güç olarak kalmaz; kolektif bir yaratım gücü haline gelir.
Hastalık Bir Bağlantı Olarak
SPK’ya göre hastalık sadece bedeni ilgilendiren bir şey değildir. Hastalık aynı zamanda bir bağlantıdır:
- Benlik ile diğer insanlar arasında,
- İnsan ile içinde yaşadığı koşullar arasında,
- Birey ile kozmos arasında.
Çoğu zaman bu bağlantıları pasif bir biçimde yaşarız. Ama onları aktif olarak dönüştürmeyi öğrenirsek, hastalık salt bir “eksiklik” değil, yeni bir insan türüne doğru büyümenin yolu olabilir.
İnsan ve Hayvan Arasındaki Fark
Hayvanlar da hasta olur. Ancak SPK’ya göre fark şudur:
- Hayvanlar hastalıkla yalnızca acı çekerek karşılaşır.
- İnsan ise hastalıkla bilinçli bir ilişki kurabilir; hastalığı dönüştürebilir, onunla çalışabilir.
İnsan, yalnızca acı çeken değil; aynı zamanda hastalığı araçsallaştıran, ondan toplumsal ve varoluşsal bir anlam çıkarabilen bir varlıktır.
Sonuç: Hastalık, Eksiklik Değil Potansiyel
SPK için hastalık, insan türünün eksikliğini gösterir. Ancak bu eksiklik, yalnızca zayıflık ya da kırılganlık değil; aynı zamanda bir potansiyeldir.
Hastalık, bireyin yalnız kalmış çaresizliği değil; kolektif dönüşümün tohumu olabilir.
Bu yüzden SPK, hastalığı “tedavi edilmesi gereken bir bozukluk” değil, kapitalizme karşı devrimci bir silah olarak görür.


