Hastalık: Kapitalizmin Aynası mı ?
Kapitalist toplumda sağlıklılık ile hastalık arasındaki çizgi gerçekten nerede başlar? Sosyalist Hasta Kolektifi (SPK), bu soruya alışılmışın dışında bir yanıt verdi: “Hastalık, kapitalizmin yarattığı evrensel bir durumdur. Dolayısıyla herkes hastadır.”
Hastalığın Kökeni: Yabancılaşmış Emek
SPK’ya göre hastalık, bedenin doğal kırılganlıklarından çok, kapitalist üretim ilişkilerinden doğar. Avcı-toplayıcı toplumlarda insan bedeni yılın belli dönemlerinde zorlansa da, yaşamın büyük bölümü doğal ritimlerle uyumluydu. Oysa ücretli emek sistemi, insan bedenini yılın dörtte üçü boyunca baskı altında tutar.
Bugün de durum farklı değil:
- Fabrikada gece vardiyasında çalışan işçi, biyolojik ritmini kaybeder.
- Çağrı merkezinde sekiz saat “robotik güleryüz” dayatmasına maruz kalan çalışan, kendi duygularından kopar.
- Akademisyen, yayın ve performans baskısıyla tükenir.
Bütün bunlar, hastalığın yalnızca bireysel bir sorun değil, sistemin yapısal bir ürünü olduğunu gösterir.
Sağlıklılığın Maskesi
SPK’ya göre asıl tehlike, hasta olduğunu bilmeyen “sağlıklı”lardır. Wilhelm Reich’in “karakter zırhı” kavramıyla, insanların bedensel kasılmalarla, nevrotik katılıkla ve itaat davranışlarıyla “uyumlu” göründüğünü söyler. Yani sistemin en uyumlu çalışanı, aslında en hasta olan kişidir.
Hastalık ve Devrim
Hastalık, bireyi kendi eksikliğiyle yüzleştirir. Bu, yalnızca acı değil, aynı zamanda bir uyanıştır.
- Burnout yaşayan bir öğretmen, sendikal mücadeleye katılır.
- Depresyonla yüzleşen bir genç, dayanışma gruplarında kendini ifade etmeye başlar.
SPK’ya göre işte tam bu noktada hastalık, yıkıcı olmaktan çıkıp dönüştürücü bir güç haline gelir. “Hastalığı silaha dönüştürün” sloganı, bu anlamda kişisel bir reçete değil, kolektif bir çağrıdır.
Faşizm, Hastalık ve Ötekileştirme
Tarih bize hastalık kavramının nasıl istismar edildiğini de gösterdi. Nazi ideolojisi, “kalıtsal hastalıklar” ve “ırksal rezillik” üzerinden milyonlarca insanı damgaladı ve yok etti. SPK, bu mantığın tam tersini savundu: Hastalık, ötekine değil, hepimize aittir. Dışlama değil, dayanışma üretmelidir.
Sonuç: Hasta Olan mı, Yoksa Bizi Hasta Eden Dünya mı?
SPK, hastalığı bireyin taşıdığı bir yük olarak değil, kapitalizmin açığa çıkardığı toplumsal bir çelişki olarak gördü. Bu yüzden onların temel sorusu bugün hâlâ güncel:
Hasta olan biz miyiz, yoksa bizi hasta eden bir dünyada mı yaşıyoruz?