Hayali Bolluk ve Gerçek Yoksulluk: Paylaşımın Yerine Sözün İktidarı Geçerse Ne Olur ?

Adaletli Paylaşımın Yerine Geçen Masallar

Bir toplumun ürettiği değer, o toplumun bütün üyelerinin hakkıdır. Ancak iktidarlar üretimde değil, paylaşımda cimri davrandığında bu değerler adil biçimde halka ulaşmaz. Böyle durumlarda ortaya büyük bir boşluk çıkar: İnsanların ihtiyaçları karşılanmamıştır, ama umutları diri tutulmak zorundadır. İşte tam da bu noktada devreye söz satmak girer.

Hayali Bir Bolluk Tasarımı

Gerçekte olmayan refah, halka hayali bir bolluk olarak sunulur. “Bir gün çok güçlü olacağız”, “Hepimiz zenginleşeceğiz”, “Büyük ve güçlü bir ülke olacağız” gibi söylemler, bugünün eşitsizliklerini ve adaletsizliklerini perdelemenin aracıdır. İnsanlara, ellerine verilmesi gereken ekmeğin yerine, ileride vaat edilen görkemli sofraların hayali sunulur.

İdeolojik Propagandanın İşlevi

Bu noktada iktidarın elinde kalan tek araç, ideolojik propagandadır. Yoksulluğu görünmez kılmak için büyük hedefler, zafer masalları, ulusal gururu okşayan sloganlar devreye girer. Halkın cebine girmeyen kaynaklar, zihinlere işlenmiş bir “gelecek refahı” olarak paketlenir. Böylece paylaşılmayan servet, bir tür söz oyununa dönüştürülür.

Sonuç: Sözle Doyurulan Toplum

Gerçekte adaletli paylaşım yapılmadığında, toplumun büyük çoğunluğu yalnızca sözlerle beslenir. Eşitlik ve refahın yerini vaatler alır. Bu durumun en büyük tehlikesi ise, insanları gerçek hak taleplerinden uzaklaştırıp, hayali vaatlerin peşinden sürüklemesidir.

Gerçek bolluk, ancak üretilen değerlerin adil paylaşımıyla mümkündür. Aksi halde iktidar, “sözle karnı doyurulan” ama gerçek ihtiyaçları karşılanmayan bir toplum yaratır.