Hislerin Gıdıklayarak Gelmeyeceğini Bilmek.

Ordinary People filminde terapist, hastasına

”Hissetmek hakkında bir nasihat sana

Hislerinin seni gıdıklayarak geldiklerini haber vermeleri beklentisinde olma “ diyordu.

Bazı insanlar duygularını bir melodi gibi bekler: Yumuşak, uyumlu, yavaşça yükselen bir notayla geleceğini zannederler. Oysa hisler, sandığımız kadar nazik değildir. Hele bastırılan, yok sayılan, bilinçdışında birikirken şekil değiştiren duygular… Onlar, kapıyı çalmadan gelen misafirler gibidir. Çoğu zaman kibarca haber vermezler. Bazen bedenin ortasına düşen bir ağrı, bazen boğazda düğümlenen bir kelime, bazen de bir çocuğun ağlayışıyla tetiklenen bir öfke olarak çıkar karşımıza.

“Hislerinin seni gıdıklayarak geldiklerini haber vermeleri beklentisinde olma.”
Bu cümle, duygusal farkındalığın en temel hatasını işaret eder: Duyguların her zaman zarifçe, anlaşılır biçimde geleceğini sanmak.

Halbuki;

  • Kaygı, çoğu zaman bir düşünce değil, bir mide bulantısı olarak başlar.
  • Üzüntü, bazen sessizlikle gelir; gözyaşı olmadan.
  • Öfke, bir başkasının davranışına verdiğimiz aşırı tepkide gizlidir.
  • Ve çoğu zaman, “ben iyiyim” derken bastırdığımız şey, aslında feryat etmeye hazır bir duygudur.

Duyguların Bedende Konuşması

Psikodinamik terapide sıkça vurgulanan bir gerçek vardır: “Beden, kelimelere dökülemeyen duyguların sahnesidir.”
Yani hisler yalnızca zihinsel değil, aynı zamanda bedensel deneyimlerdir. Sırt ağrısı, uyku bozuklukları, boğazda sıkışma hissi ya da mide krampları çoğu zaman konuşulamamış duyguların izleridir.

Bu yüzden, duygularını sadece kafanda arama. Onları bedeninde dinle.

Gıdıklanmak mı, Sarsılmak mı?

Bazı duygular, “hadi biraz dikkat et bana” diye fısıldar; ama bazıları bağırır:
“Buradayım! Beni gör!”
Gıdıklanarak gelen hisler belki bir şarkı gibidir, ama sarsan hisler… onlar seni dönüştürmeye gelir.
Özellikle uzun süre bastırılan, ihmal edilen ya da kabul edilmeyen duygular, sonunda bir öfke patlaması, panik atak ya da depresyon haliyle görünürlük kazanabilir.

O halde şunu bilmek gerekir:
Duyguların sana kendilerini nazikçe tanıtmasını bekleme. Onlar, bazen haykırarak gelir. Ve bu, onların kötü olduğu anlamına gelmez. Sadece görülmeye ihtiyaçları vardır.

Ne Yapabiliriz?

  • Duyguların geldiği şekli yargılamadan dinlemeyi öğren.
  • Bedensel tepkilerini hafife alma; her ağrı, her huzursuzluk bir hikâye anlatıyor olabilir.
  • Hislerin “güzel” olması gerekmediğini kabul et. Bazen dağınık, çirkin ve rahatsız edici duygular da vardır. Bu da onların geçersiz olduğu anlamına gelmez.
  • Kendine şu soruyu sor: “Bugün içimde neler konuşmak istiyor ama ben susturuyorum?”
  • Ve belki de en önemlisi: Hislerinin her zaman anlayışlı, sakin ve sessiz bir şekilde gelmesini beklemek yerine, onlarla savaşmadan karşılaşmaya hazır ol.