İçimizdeki Efendi Memur Şeytan: Kötülüğün O Pek Sıkıcı, Pek Sıradan Sureti Üzerine Bir Kıssa

Felsefenin ve psikolojinin en rahatsız edici meselelerinden biridir : “Kötülüğün Sıradanlığı” ..

Yazan: MJungish

Biz bu “kötülük” lafını duyunca aklımıza hep o filmlerdeki gibi şaşalı, pek bir fiyakalı canavarlar gelir. Gözlerinden ateş fışkıran, şeytani kahkahalar atan, dünyayı ele geçirmek için acayip planlar yapan mahluklar… Lakin geçen gün elime Hannah Arendt ‘ın, o meşhur Nazi subayı Eichmann’ın mahkemesi üzerine yazdığı bir yazı geçti. Onun vardığı netice, insanın kanını donduracak cinsten:

Meğer kötülük, öyle boynuzlu, kuyruklu bir canavar değil; tam aksine, her gün işine gidip gelen, evrak imzalayan, çoluğuna çocuğuna ekmek götüren, sıkıcı bir memur kılığında geziyormuş!

Bu “Kötülüğün Sıradanlığı” lafını, bir de bizim o meşhur ruh hekimi Carl Jung’un gözlüğüyle okuyunca, manzara daha da bir netleşiyor, daha da bir tekinsizleşiyor. Gelin, bu pek mühim meseleyi, bizim mahalledeki o “efendi” bildiğimiz ahali üzerinden bir anlatalım.

Birinci Suret: Eichmann Efendi, O Pek Çalışkan Memur

Bu Eichmann denilen adam, milyonlarca Yahudi’nin o cehennem çukuru kamplara trenlerle yollanmasını organize eden baş memurmuş. Mahkemede herkes karşısında boynuzlu bir şeytan beklerken, bir de ne görsünler? Karşılarındaki adam, son derece sıradan, sıkıcı, hatta biraz da budala bir bürokrat! “Ben emir kuluyum efendim,” diyormuş, “bana verilen vazifeyi en iyi şekilde yaptım. Lojistik mühim iştir, trenlerin vaktinde kalkması lazımdır…”

Adam, yaptığı işin ahlaki neticesini, o vagonlara doldurduğu insanların akıbetini hiç düşünmüyormuş bile! Onun için mühim olan tek şey, vazifesini eksiksiz yapmak, amirlerinden aferin almak, masasını temiz tutmaktı. Yani efendim, milyonların ölüm fermanını, sanki bir damga vergisini mühürler gibi bir ruhsuzlukla imzalamış! Kötülüğü, bir canavar olduğu için değil, düşünmeyi bıraktığı için yapmış!

İkinci Suret: Jung Hekimin O Meşhur “Gölgesi”

İşte tam bu noktada Jung hekim kulağımıza fısıldıyor: “Her insanın içinde, medeni maskesinin (persona) altında, bastırdığı, görmek istemediği karanlık bir ‘gölge’ vardır.”

Bu “gölge”, bizim o ilkel, o hayvani, o bencil, o ahlaksız yanımızdır. Biz bütün gün dışarıda o “efendi insan”, “iyi komşu”, “sadık çalışan” maskemizle gezeriz. O gölgeyi de ruhumuzun en karanlık mahzenine kilitleriz.

Lakin bir toplum, bir idare, o mahzenin kapısını aralayıp, “Merak etme, bu yaptığın ayıp değil, bu bir vazife,” derse ne olur? İşte o vakit, o sıradan, o efendi memur, içindeki o canavara, “vazife” bahanesiyle yol verir.

Düşünün bizim dairedeki o kimseye zararı dokunmayan veznedar Rıza Bey’i… Normalde karıncayı incitmez. Lakin amiri ona, “Rıza Bey, şu listedeki ailelerin suyunu, elektriğini kesiver, yukarıdan emir böyle,” dediğinde, Rıza Bey o ailenin çoluğunun çocuğunun karanlıkta, susuz kalacağını düşünür mü? Hayır! O, “Ben emri uyguluyorum,” der ve içindeki o acımasız, o “bana ne” diyen gölgeye, “vazife” maskesi takarak vicdanını rahatlatır. İşte kötülüğün o sıradan, o bürokratik hali tam da budur!

Velhasıl Kelam: Düşünmeyen Kafa, Şeytanın Atölyesidir

Bu kıssadan çıkan hisse pek acı, pek de mühimdir azizim. En büyük kötülükler, genellikle şeytani bir zekâdan değil, tam aksine, düşünmekten, sorgulamaktan, “Yahu ben ne yapıyorum?” diye sormaktan imtina eden o sıradan, o itaatkâr akıldan doğar.

Sistem size bir vazife verdiğinde, bir emir buyurduğunda, bir an durup düşünmüyorsanız; “Bu yaptığımın neticesi ne olacak? Bu, bir başka insana nasıl bir zarar verecek?” diye vicdanınızı yoklamıyorsanız, siz de pekâlâ bir Eichmann olabilirsiniz.

En tehlikeli insan, kötü olan değil, aklını bir başkasının cebine koymuş, düşünme zahmetinden vazgeçmiş insandır. Çünkü o, en korkunç cürümleri bile, bir iş rutinini yerine getiriyormuş gibi, esnemeden, sıkılarak yapabilir.

Aman efendim, aklımıza mukayyet olalım. O “ben sadece vazifemi yapıyorum” lafı, tarihin en büyük canavarlarının sığındığı en tehlikeli bahanedir. Unutmayın, hiçbir vazife, insan olmanın o en temel vazifesinden, yani düşünmekten ve vicdan sahibi olmaktan daha mühim değildir!


#KötülüğünSıradanlığı #HannahArendt #CarlJung #Psikoloji #GölgeArketipi #Felsefe #Kötülük #İnsanPsikolojisi #HüseyinRahmiGürpınar #Edebiyat #Vicdan #Sorgulamak