İki Kuruşluk Kabadayılıktan, İlahi Kudrete: Ruhumuzdaki O İki “Erkeklik” Suretinin Pek İbretlik Kavgası : Fallus ile Phallos

Yazan: Jungish

Azizim,

Bu ecnebi ruh hekimlerinin kitaplarını karıştırdıkça, insanın aklı bir tülbent gibi hem açılıyor hem de bir o kadar bulanıyor.

Mesele ne, biliyor musunuz? Mesele, bizim “erkeklik” diye bildiğimiz şeyin aslında iki ayrı sureti, iki ayrı tabiatı olması… Biri, küçük harfle yazılan “fallus”; öteki, büyük harfle, pek bir haşmetle yazılan “Phallos”.

“Biri ‘f’ harfiyle, öteki ‘P’ harfiyle… Ne fark eder?” demeyin! Aradaki fark, efendim, bir sokak serserisiyle, bir kâmil insan arasındaki fark kadardır. Gelin, bu iki suretin kavgasını, bizim anladığımız dilden bir deşelim.

Birinci Perde: O Kaba Saba, O Yıkıcı “fallus” (Küçük ‘f’ ile)

Bu “fallus” denilen meret, efendim, işin en ham, en hayvani, en de kaba saba halidir. Bu, kudretin en ilkel, en de cahil suretidir.

  • Bu, Bizim Mahallenin Kabadayısıdır: Sesi gür çıkar, yumruğu sert iner. Herkes ondan korksun, ona biat etsin ister. Kudreti, kaba kuvvetinden, o belindeki silahtan ibarettir.
  • Bu, O Kibirli Fabrikatördür: Onun için dünya, alınıp satılacak, sömürülecek bir maldan ibarettir. Tabiatın ırzına geçer, fabrika bacasını tüttürür, denizi kirletir… Niçin? Sadece kendi kasası dolsun diye! O ecnebilerin dediğine göre, bu “fallus” kafası, o “bomba, füze, silah” suretine girip, bizzat “dişil” olanı, yani hayatın kendisini katledermiş.
  • Bu, O İktidarsız Balıkçı Kral’dır: Hani o masallardaki… Tahtında oturur, koca bir memleketi vardır, lakin bir bereketi, bir hayrı yoktur. Kudreti vardır, lakin yaratıcılığı yoktur. O, sahip olduğu o “fallus”un (iktidarın) içinde çürüyen bir lanetlidir.
  • Bu, O Gaddar Set’tir: Hani o Mısır masalındaki… Kardeşi Osiris’i (bereketi, iyiliği) kıskanır, onu on dört parçaya böler. Ve en mühim parçayı, o “fallus”u (cinsel organı) nehre atar. Yani, bu kaba saba güç, yaratıcılığı kıskanır, onu parçalar ve yok eder.

Velhasıl, bu “fallus”, sadece kendi egosunu, kendi şehvetini, kendi hırsını bilen, kör, sağır ve pek de yıkıcı bir kuvvettir.

İkinci Perde: O Kutsanmış, O Yaratıcı “Phallos” (Büyük ‘P’ ile)

Gelelim madalyonun öbür yüzüne… O haşmetli, o büyük harfli “Phallos”a… Bu, efendim, bir kabadayının eline tespih alıp, bir tekkenin köşesinde “arif”e dönüşmesi gibidir. Bu, o ham kuvvetin, “aşk” ile, “ruh” ile terbiye edilmiş halidir.

  • Bu, Aşkla Dirilen Kudrettir: O Mısır masalına geri dönelim. O vefalı âşık İsis, kocasının o kayıp “fallus”unu (o fiziksel parçayı) bulamaz. Peki, ne yapar? Vaz mı geçer? Asla! O, aşkının o muazzam kudretiyle, o parçanın fizikseline değil, onun ruhuna, onun kutsal suretine odaklanır. Ve işte o an, o kayıp “fallus”, ilahi bir yaratıcı güce, yani “Phallos”a dönüşür! İsis de, bu kutsal kudretten, o ilahi çocuk Horus’a (yeni bilinç) gebe kalır.
  • Bu, Teslimiyetle Gelen Güçtür: Bu “Phallos”, öyle “Benim dediğim olacak!” diye bağırmakla peyda olmaz. Tam aksine, o kibri, o egoyu kurban etmekle, “teslim olmakla” doğar. Tıpkı o meşhur Havari Pavlus’un, o Şam yolunda, o kibir atından düşüp, kör olup, en sonunda o ilahi ışığa teslim olması gibi… O “fallus” kibri öldüğü an, “Phallos”un o yaratıcı, o “söz” olan kudreti doğar.
  • Bu, O Sanatkârın Çekicidir: Bu güç, artık tabiatın ırzına geçmez. O, tabiatla birlikte, ona saygı duyarak “yaratır”. Bu, bir heykeltıraşın mermere aşkla vurduğu çekiçtir; bir şairin, kelimelere ruh üflemesidir. O, “Söz’ün beden olmasıdır”.

Velhasıl Kelam: O Ham Kabadayıyı, Nasıl Bir Arif’e Çeviririz?

İşte azizim, bu ecnebi hanımefendinin bize demeye getirdiği şudur: Modern zamanın adamının (ve hatta kadınının) çektiği en büyük sancı, bu iki sureti birbirine karıştırmasıdır. Hepimiz, o “fallus”un, o kaba saba gücün, o para hırsının, o makam sevdasının peşine takılmış gidiyoruz. Lakin o yolun sonu, o İktidarsız Balıkçı Kral’ın çorak topraklarından başka bir yer değil.

Asıl marifet, o “fallus”u yok etmek değil (zira o, hayatın ham enerjisidir), onu terbiye etmektir. O kaba saba kabadayıyı, o “Phallos”un, yani aşkın, yaratıcılığın ve ruhun emrine bir nefer yapmaktır.

Bu da, ancak o “içsel evlilik” dedikleri, yani içimizdeki o zıtlıkların (erkek-dişi, akıl-duygu) birbiriyle kavga etmeyi bırakıp, ahenkle dans etmesiyle mümkündür. İşte o vakit, içimizdeki o eski, o yorgun, o diktatör kral ölür ve yerine o ilahi, o yaratıcı “yeni çocuk”, yani hakiki ve bütün bir insan doğar

#Fallus #Phallos #MarionWoodman #CarlJung #Psikoloji #Arketip #ErilEnerji #DişilEnerji #HüseyinRahmiGürpınar #İsisveOsiris #Bireyleşme #KıssadanHisse