İklim İnkarı ve Petrol Bağımlılığı Üzerine Bir İnceleme

Gerçeğin Reddi ve İnsan Doğası

İklim inkarcılığı, insanlığın karşılaştığı en karmaşık ve acil sorunlardan birini, yani iklim krizini görmezden gelme eğilimini ifade eder. Freud’un inkar mekanizması, bu olguyu anlamak için güçlü bir lens sunar. İnkar, bireyin veya topluluğun rahatsız edici bir gerçeği bilinçten uzaklaştırması, onun varlığını reddetmesidir. İklim inkarcılığı, çevresel yıkımın kanıtlarının ezici olduğu bir çağda, bu gerçekleri yok sayma çabası olarak ortaya çıkar. Freud’a göre, inkar, bireyin kaygıyı azaltmak için bilinçdışına başvurduğu bir savunma mekanizmasıdır. İnsanlar, iklim değişikliğinin sonuçlarının –sel, kuraklık, kitlesel göçler– kendi yaşamlarını tehdit ettiğini hissettiklerinde, bu gerçeği reddetmeyi tercih edebilir. Bu reddediş, yalnızca bireysel bir tepki değil, aynı zamanda kolektif bir yanılsama olarak da işler; toplumlar, mevcut yaşam tarzlarını sürdürebilmek için bilimsel gerçekleri sorgular veya çarpıtır. İklim inkarcılığı, bu bağlamda, insanın kendi kırılganlığına ve dünyadaki yerinin geçiciliğine karşı bir başkaldırıdır.

Ölüm İçgüdüsü ve Yıkımın Çekiciliği

Freud’un Thanatos kavramı, yani ölüm içgüdüsü, iklim inkarcılığını anlamada daha derin bir perspektif sunar. Thanatos, yaşam içgüdüsü Eros’a karşı bir güç olarak, insanın bilinçdışında yok oluşa, kaosa ve durağanlığa yönelen bir eğilimi temsil eder. İklim inkarcılığı, bu içgüdünün bir yansıması olarak okunabilir: İnsanlık, fosil yakıtlara bağımlılığı sürdürerek ve çevresel yıkımı hızlandırarak, adeta kendi sonunu hazırlayan bir yola saplanmıştır. Bu, bilinçli bir intihar değil, bilinçdışında işleyen bir dürtüdür. Toplumlar, kısa vadeli konfor ve ekonomik kazanç uğruna uzun vadeli felaketi görmezden gelirken, Thanatos’un etkisi altında hareket eder. Fosil yakıtların kullanımındaki ısrar, yalnızca ekonomik veya politik bir mesele değil, aynı zamanda insanlığın kendi sonunu hızlandıran bir tür varoluşsal çelişkidir. Bu çelişki, bireylerin ve toplumların, kendi yaşam alanlarını yok eden davranışları sürdürmesinde açıkça görülür.

Mad Max ve Tekrarlanan Travma

Mad Max evreni, petrol bağımlılığını ve bunun insan uygarlığı üzerindeki etkilerini çarpıcı bir şekilde betimler. Filmdeki çorak dünya, kaynakların tükenmesi ve toplumsal çöküşün bir tasviridir. Petrol, bu evrende hem bir yaşam kaynağı hem de bir lanet olarak sunulur; toplumlar, bu değerli kaynağı ele geçirmek için vahşi bir mücadele içindedir. Freud’un travmatik tekrar kavramı, bu bağlamda, Mad Max’teki petrol bağımlılığını anlamak için güçlü bir çerçeve sağlar. Travmatik tekrar, bireyin veya topluluğun geçmişteki bir travmayı bilinçdışında yeniden canlandırma eğilimidir. Filmde, insanlık petrol bağımlılığına sıkı sıkıya bağlı kalarak, kendi yıkımını tekrar tekrar yaşar. Bu, yalnızca bir kurgu değil, aynı zamanda gerçek dünyadaki fosil yakıt bağımlılığının bir yansımasıdır. Toplumlar, petrolün sağladığı konforu sürdürmek için çevresel ve sosyal yıkımı yeniden üretir; bu, adeta bir travmanın döngüsel olarak tekrarlanmasıdır.

Toplumsal Dinamikler ve Kolektif İnkar

İklim inkarcılığı ve petrol bağımlılığı, yalnızca bireysel değil, aynı zamanda toplumsal bir boyutta ele alınmalıdır. Toplumlar, ortak bir inkar mekanizması geliştirerek, iklim krizinin ciddiyetini küçümser veya tamamen reddeder. Bu, ekonomik çıkarlarla desteklenen bir yanılsamadır. Fosil yakıt endüstrisi, güçlü lobi faaliyetleriyle bilimsel gerçekleri çarpıtmaya çalışır ve bu süreçte kolektif bir inkar kültürü yaratır. İnsanlar, mevcut düzenin sunduğu rahatlığı kaybetme korkusuyla, değişim gerektiren gerçekleri reddeder. Bu reddediş, yalnızca bir savunma mekanizması değil, aynı zamanda bir tür toplumsal uyumdur; bireyler, topluluğun genel eğilimine uyarak inkarı benimser. Mad Max’teki çöldeki kabileler, petrol için verdikleri savaşta bu kolektif inkarın bir sembolüdür: Kaynaklar tükenirken bile, eski alışkanlıklara tutunmak için mücadele edilir.

Simgesel Anlam ve İnsanlığın Geleceği

Petrol, modern dünyada yalnızca bir enerji kaynağı değil, aynı zamanda bir semboldür. Mad Max’te petrol, güç, kontrol ve hayatta kalma arzusunun bir temsiliyken, aynı zamanda insanlığın kendi sonunu hazırlayan bir bağımlılığın da göstergesidir. İklim inkarcılığı, bu simgesel anlamı görmezden gelerek, insanlığın kendi yarattığı gerçekle yüzleşmesini engeller. Freud’un inkar ve Thanatos kavramları, bu bağlamda, insanlığın kendi yıkımına yönelik bilinçdışındaki eğilimleri aydınlatır. Ancak bu, umutsuz bir tablo değildir; insanlık, bilinçdışındaki bu dürtüleri fark ederek ve bilimsel gerçeklerle yüzleşerek yeni bir yol çizebilir. Mad Max’in çorak dünyası, bir uyarı olarak okunabilir: Eğer insanlık, petrol bağımlılığı ve iklim inkarcılığı gibi döngülerden çıkamazsa, kendini bir travmatik tekrarın içinde bulacaktır.