Josef K.’nın suçu ne olabilir? “Suçunuz, bu soruyu sormanızdır.”
Josef K.’nın suçu, modern bireyin politik ve varoluşsal trajedisinin bir alegorisidir. Kafka’nın Dava‘sındaki bu belirsiz suçlama, yalnızca hukuki bir muamma değil, iktidarın doğasına, öznenin sistem karşısındaki çaresizliğine ve insanın ontolojik “suçluluğuna” dair radikal bir eleştiridir.
1. İktidarın Totaliter Mantığı: “Suç, İtaatsizliğin Kendisidir”
- Arendt’çi Totalitarizm Okuması: Josef K., sistemin keyfi yargılama mekanizmasına teslim olmuştur. Suçun belirsizliği, totaliter rejimlerin “yasa dışılığı yasalaştırma” stratejisini yansıtır (Arendt, Totalitarizmin Kökenleri). Suç, sistemin varlığını sorgulama potansiyelidir – K.’nın mahkemenin otoritesini tanımaması bile yeterlidir.
- Agamben’in “Homo Sacer”i: K., “kutsal insan” (homo sacer) statüsündedir: Yasa onu cezalandırır ama ona hiçbir hak tanımaz. Suçu, biyopolitik iktidarın (Foucault) bir nesnesi olmaktır.
2. Kapitalist Ahlakın İçselleştirilmiş Suçluluğu
- Marx’ın Yabancılaşma Teorisi: Bankada çalışan K., burjuva düzeninin bir dişlisidir. Suçu, bu sistemin anonim şiddetini görmezden gelmesidir. Mahkeme, kapitalizmin görünmez yargıçlarıdır – Weber’in “demir kafes”inin bir tezahürü.
- Lukács’ın “Şeyleşme”si: K.’nın suçu, metalaşmış ilişkiler dünyasında kendi insanlığını unutmasıdır. Mahkeme, onu bu yabancılaşmayı kabullenmeye zorlar.
3. Varoluşçu Suç: “İnsan Olmak Bir Suçtur”
- Kierkegaard’ın “Kaygı” Kavramı: K.’nın suçu, “seçim yapmaktan kaçınmasıdır”. Mahkeme, onu otantik varoluşun (Heidegger) önünde bir engel olarak yargılar. Suç, “kendisi olamama”dır.
- Sartre’ın “Kötü Niyet”i: K., mahkemeyi “kendinde-şey” (en-soi) gibi mutlak bir otorite olarak kabul ederek özgürlüğünü inkâr eder. Suç, kendi öznelliğini reddetmesidir.
4. Biyopolitik Suç: “Yaşamın Kendisi İktidarın Hedefidir”
- Foucault’nun “Disiplin Toplumu”: K.’nın suçu, normalize edici iktidarın gözetimine direnememesidir. Mahkeme, panoptik bir aygıttır – K., sürekli gözetlendiği için suçlu hisseder.
- Butler’ın “Kırılgan Yaşam”ı: K.’nın bedeni, şiddetin politik bir nesnesidir. Suç, iktidarın yarattığı “yaşanabilir olmayan yaşam”a direnememesidir.
5. Kafka’nın Politik Teolojisi: “Tanrı Ölmüşse, Yasa Anlamsızdır”
- Benjamin’in “Şiddet Eleştirisi”: Mahkemenin yasası, mitik şiddetin (kuralsız, amaçsız) bir tezahürüdür. K.’nın suçu, bu ilksel şiddeti tanıyamamasıdır.
- Schmitt’in “Egemenlik” Teorisi: Mahkeme, “istisna halini” (state of exception) sürekli kılar. K.’nın suçu, egemenin keyfiliğini anlamaya çalışmasıdır – oysa Schmitt’e göre egemen, “yasa dışına çıkarak yasayı belirleyen”dir.
Sonuç: Suç, İktidarın Ontolojik Koşuludur
Josef K.’nın suçu, modern dünyada özne olmanın ta kendisidir.
- Politik olarak: İktidar, suç üreterek kendini meşrulaştırır.
- Felsefi olarak: İnsan, zaten “dünyaya fırlatılmış” (Geworfenheit) bir suçludur.
- Kafka’nın dehşetengiz tespiti: “Yasa, yalnızca yasanın arzusunu bilir”.
K.’nın infazı, bir cezadan çok, sistemin kendi anlamsızlığını örtme çabasıdır. Kafka bize şunu fısıldar:
“Suçunuz, bu soruyu sormanızdır.”



