Kamunun Yanlış Vaadi: Adalet Maskesinin Ardındaki Gerçek

Devlet… Güvenlik, düzen ve en önemlisi adalet vaat eden o büyük, çelik yapı. Çoğumuz, bireysel özgürlüğümüzün ve toplumsal eşitliğimizin en azından anayasalarda ve yasalarda güvence altında olduğuna inanarak büyüdük. Ancak yasal psikoloji alanındaki eleştirel sesler, özellikle Dennis Fox, bu inancın derin bir yanılsama, bir “yanlış bilinç” olduğunu iddia ediyor.

Fox’un sert eleştirisi, devletin bize sunduğu adaletin yüce bir idealden çok, toplumsal eşitsizliği sürdürmek için ustaca tasarlanmış bir maske olduğunu ortaya koyuyor. Devletin vaadi neden sahte? İşte bu kritik argümanlar:


1. Yöntem Adaleti Tuzağı: Prosedür Mü, Gerçeklik Mi?

Devlet, bizi adil olduğuna inandırmak için tüm dikkatimizi yöntem adaleti (procedural justice) üzerine yoğunlaştırır. Yani, yasaların nasıl uygulandığına, prosedürlerin ne kadar “tarafsız” olduğuna bakarız.

Ancak bu, en büyük tuzaktır. Fox’a göre, prosedürlerin adil görünmesi, yasaların kendilerinin adil olduğu anlamına gelmez. Hukuk sistemi, bizi kuralların uygulandığına ikna ederken, bu kuralların kimin çıkarına hizmet ettiğini sorgulamaktan alıkoyar. Sonuç: Yapısal adaletsizliğe rağmen, süreç adil olduğu için sistemin meşru olduğunu düşünmeye başlarız. Bu, yanlış bilincin temel direğidir.


2. Eşitsizliği Sürdürme Aracı Olarak Yasa

Devlet, liberal söylemde eşitliği sağlayan bir dengeleyici olarak sunulur. Ancak eleştirel analiz, devletin hukuki ve ekonomik yapılarının, tam tersine, kurumsal kapitalizmi ve mevcut güç dengelerini korumak için tasarlandığını gösterir.

Yasa, çoğunlukla mülkiyeti ve sermayeyi koruyan doktrinleri desteklerken, sosyal ve ekonomik adaleti sağlamakta yetersiz kalır. Devletin sunduğu adalet, bu nedenle, zaten eşitsiz olan bir dağılımı meşrulaştıran bir mekanizmaya dönüşür. Fox, hukukun; ırk, sınıf ve cinsiyet eşitsizliklerini ortadan kaldırmaktan çok, onların devam etmesini sağladığını açıkça dile getirir.


3. Retorik ve Gerçeklik Arasındaki Uçurum

Anayasalarda ve resmi bildirilerde yer alan görkemli “özgürlük” ve “hak” vaatleri kulağa harika gelir. Ancak Fox, bunların çoğunun sahneyi süsleyen sembolik retorikten ibaret olduğunu belirtir.

Tıpkı otoriter rejimlerin kendilerini demokratik göstermek için parlamento kurması gibi, devlet de bu “yüce” vaatleri, gerçekte uygulamayacağı yasalar için bir paravan olarak kullanır. Birçok kısıtlama ve adaletsizlik, anayasa metinlerinde değil, alt düzey mevzuatlarda, bürokratik uygulamalarda veya günlük hayattaki ayrımcılıkta gizlenir. Anayasal vaatler, uygulamada sürekli olarak başarısız olur ve bize sadece bir demokrasi incir yaprağı sunar.


Sonuç: Devletin Ötesine Bakmak

Devletin bize sunduğu “adalet” vaadi, bizi rahatlatan ama pasifize eden bir ninnidir. Fox’un eleştirisi, gerçek ve dönüştürücü değişimin, devlet kurumlarının koyduğu sınırlı vizyonun dışına çıkarak başlayacağını gösterir.

Gerçek adalet, yasaların kusursuz prosedürlerinde değil, toplumsal yapının kendisinin radikal bir şekilde değiştirilmesinde yatmaktadır. Bu yanlış vaadi sorgulamak, daha adil, daha eşitlikçi ve daha özgür bir dünya için ilk ve en önemli adımdır.

Şimdi düşünün: Adaleti mahkeme salonlarında mı arıyoruz, yoksa toplumun temel dokusunda mı?