Kararların Çatışması: Valjean ile Carton’un Etik İkilemleri
Bu metin, Victor Hugo’nun Sefiller adlı eserindeki Jean Valjean ile Charles Dickens’ın İki Şehrin Hikâyesindeki Sydney Carton karakterlerinin ahlaki kararlarını, Immanuel Kant’ın ödev etiği ile Jeremy Bentham’ın faydacılık etiği çerçevesinde ele alarak, bu iki etik yaklaşım arasındaki gerilimi incelemektedir. Her iki karakter de karmaşık içsel ve dışsal çatışmalarla karşı karşıya kalarak, bireysel vicdan ile toplumsal fayda arasında seçim yapmak zorunda kalır. Metin, bu kararların bireylerin iç dünyası, toplumsal bağlam ve evrensel ilkeler üzerindeki etkilerini derinlemesine değerlendirir.
Valjean’ın Vicdan Sınavı
Jean Valjean, Sefiller’de bir ekmek çaldığı için hapse mahkûm edilmiş, ardından hapisten kaçarak yeni bir kimlik altında hayatını yeniden inşa etmeye çalışan bir karakterdir. Valjean’ın ahlaki kararları, Kant’ın ödev etiğiyle sıkı sıkıya bağlantılıdır; zira Kant, ahlaki eylemin evrensel bir ilkeye dayalı olması gerektiğini savunur. Valjean, Piskopos Myriel’in ona gösterdiği merhamet sonrasında, vicdanının sesine kulak vererek dürüst bir yaşam sürmeye karar verir. Örneğin, Champmathieu’nun yerine hapse dönme kararında, Valjean’ın içsel ahlaki yükümlülüğü, kişisel özgürlüğünden daha ağır basar. Bu, Kant’ın “kategorik buyruk” ilkesine uygundur: bir eylem, evrensel bir yasa olarak genelleştirilebiliyorsa ahlakidir. Ancak, Valjean’ın kararları aynı zamanda faydacılıkla çelişir; çünkü hapse dönmesi, Cosette gibi bağımlı olduğu kişiler için olumsuz sonuçlar doğurabilir. Valjean’ın bu ikilemi, bireysel vicdan ile başkalarının iyiliği arasındaki gerilimi gözler önüne serer. Onun ahlaki yolculuğu, bir suçludan azize dönüşümünü simgeleyen bir anlatı olarak, bireyin kendi ilkeleriyle toplumsal beklentiler arasında denge kurma çabasını yansıtır.
Carton’un Özveri Yolu
Sydney Carton, İki Şehrin Hikâyesinde, ilk bakışta amaçsız ve kendine zarar veren bir karakter olarak tanıtılır. Ancak hikâyenin sonunda, sevdiği Lucie’nin mutluluğu için Charles Darnay’nin yerine giyotine gitmeyi seçerek dramatik bir fedakârlık yapar. Carton’un bu kararı, Bentham’ın faydacılık etiğiyle uyumludur; çünkü faydacılık, bir eylemin ahlakiliğini, en fazla sayıda insan için en büyük mutluluğu sağlamasına bağlı olarak değerlendirir. Carton, kendi hayatından vazgeçerek Lucie, Darnay ve onların ailesinin mutluluğunu garanti altına alır. Ancak, bu karar Kant’ın ödev etiğiyle çatışır; çünkü Carton’un eylemi, evrensel bir ilkeye değil, kişisel bir sevgi ve özveriye dayanır. Kant’a göre, bir eylemin ahlaki olması için duygu değil, akıl ve evrensel bir ilke tarafından yönlendirilmesi gerekir. Carton’un fedakârlığı, bu açıdan, bireysel bir tutku tarafından şekillendirilmiş gibi görünse de, aynı zamanda insanlık için bir özveriyi temsil eder. Bu, onun kararını karmaşık bir etik tartışmanın merkezine yerleştirir.
Etik İlkelerin Çatışması
Kant’ın ödev etiği ile Bentham’ın faydacılık etiği arasındaki gerilim, Valjean ve Carton’un kararlarında açıkça ortaya çıkar. Kant, ahlaki bir eylemin niyetle değerlendirildiğini ve evrensel bir yasa olarak genelleştirilebilmesi gerektiğini savunur. Örneğin, Valjean’ın Champmathieu’yu kurtarmak için kendini feda etmesi, dürüstlük ve adalet gibi evrensel ilkelerle uyumludur. Öte yandan, Bentham’ın faydacılığı, eylemin sonuçlarını merkeze alır. Carton’un giyotine gitme kararı, Lucie ve ailesinin mutluluğunu maksimize ettiği için faydacılık açısından ahlaki kabul edilir. Ancak, bu iki yaklaşım birbiriyle çelişir: Kant’a göre, bir eylemin ahlakiliği, sonuçlardan bağımsız olarak niyete bağlıdır; faydacılık ise niyetten ziyade sonucu önemser. Valjean’ın kararları, genellikle Kantçı bir çerçeveye daha yakınken, Carton’un eylemleri faydacılığın pratik sonuç odaklı yapısına uygundur. Bu gerilim, her iki karakterin de ahlaki ikilemlerini çözme biçimlerinde belirginleşir ve bireyin içsel ilkeleri ile dışsal sonuçlar arasındaki çatışmayı vurgular.
Toplumsal Bağlamın Etkisi
Valjean ve Carton’un kararları, içinde bulundukları toplumsal koşullardan bağımsız düşünülemez. Valjean, 19. yüzyıl Fransa’sının katı sınıf yapısı ve adaletsiz hukuk sistemiyle mücadele eder. Onun ahlaki dönüşümü, toplumsal normlara karşı bireysel vicdanın zaferini temsil eder. Örneğin, Cosette’i büyütme sorumluluğu, Valjean’ın ahlaki kararlarını şekillendirirken, aynı zamanda onun faydacılıkla ilişkilendirilebilecek bir yönünü ortaya koyar: Cosette’in mutluluğu için kendi özgürlüğünü riske atar. Buna karşılık, Carton’un kararı, Fransız Devrimi’nin kaotik ve vahşi ortamında şekillenir. Devrimin getirdiği adaletsizlik ve şiddet, Carton’un özverisini daha anlamlı kılar; çünkü onun eylemi, bireysel bir fedakârlıkla toplumsal bir trajediye karşı durmayı simgeler. Her iki karakterin de kararları, bireyin toplumla olan ilişkisini ve toplumsal bağlamın ahlaki seçimler üzerindeki etkisini yansıtır. Bu bağlam, Kantçı ilkelerin evrenselliği ile faydacılığın durumsallığı arasındaki gerilimi daha da karmaşık hale getirir.
Bireysel Anlam Arayışı
Valjean ve Carton’un ahlaki kararları, yalnızca etik ilkelerle değil, aynı zamanda bireysel anlam arayışıyla da şekillenir. Valjean, suçlu kimliğinden sıyrılarak kendine yeni bir anlam inşa eder. Piskopos Myriel’in merhameti, onun vicdanını uyandırır ve hayatını başkalarına yardım etmeye adamasını sağlar. Bu, Kant’ın özerk birey kavramıyla uyumludur; çünkü Valjean, kendi ahlaki yasasını oluşturur ve buna göre hareket eder. Ancak, bu süreçte Cosette gibi başkalarının mutluluğunu da gözetmesi, faydacılıkla örtüşen bir boyut katar. Carton ise hayatının büyük bir kısmını anlamsızlık ve kendine güvensizlik içinde geçirir. Giyotine gitme kararı, onun hayatına bir anlam katma çabasıdır. Bu karar, kişisel bir kurtuluşu temsil ederken, aynı zamanda başkaları için bir iyilik yapma arzusunu yansıtır. Her iki karakterin de anlam arayışı, ahlaki kararlarının hem bireysel hem de toplumsal boyutlarını ortaya koyar ve etik teorilerin ötesinde, insan olmanın karmaşıklığını vurgular.
Karşılaştırmalı Değerlendirme
Valjean ve Carton’un ahlaki kararları, Kant’ın ödev etiği ile Bentham’ın faydacılık etiği arasındaki gerilimi farklı biçimlerde somutlaştırır. Valjean’ın kararları, genellikle vicdan ve evrensel ilkeler üzerine kurulu bir ahlaki duruşu yansıtırken, Carton’un eylemleri, sonuç odaklı bir özveriyi öne çıkarır. Ancak her iki karakter de, bireysel ve toplumsal sorumluluklar arasında bir denge kurmaya çalışır. Valjean’ın dönüşümü, uzun bir ahlaki yolculuğun ürünüdür ve Kantçı bir çerçeveye daha yakın durur; Carton’un fedakârlığı ise anlık bir kararın sonucunda ortaya çıkar ve faydacılığın pratik yönünü vurgular. Bu karşılaştırma, ahlaki kararların yalnızca teorik ilkelerle değil, aynı zamanda bireyin iç dünyası, toplumsal bağlam ve kişisel anlam arayışıyla şekillendiğini gösterir. Her iki karakterin de hikâyesi, insan doğasının karmaşıklığını ve etik seçimlerin çok katmanlı doğasını aydınlatır.
Sonuç ve Yansımalar
Jean Valjean ve Sydney Carton’un ahlaki kararları, Kant’ın ödev etiği ile Bentham’ın faydacılık etiği arasındaki gerilimi, bireysel vicdan ile toplumsal fayda arasındaki çatışmayı gözler önüne serer. Valjean, evrensel ahlaki ilkeler doğrultusunda hareket ederken, Carton’un fedakârlığı, başkalarının mutluluğunu maksimize etmeye odaklanır. Bu iki yaklaşım, bireyin kendi değerleri ile dış dünya arasındaki karmaşık ilişkiyi yansıtır. Her iki karakterin de hikâyesi, ahlaki kararların yalnızca teorik bir çerçeveyle değil, aynı zamanda kişisel ve toplumsal bağlamlarla şekillendiğini gösterir. Bu karşılaştırma, etik teorilerin pratikte nasıl işlediğini ve insan hayatındaki derin etkilerini anlamak için güçlü bir zemin sunar.



